Demokratik özerkliğe hazır mıyız?
Tartışma doğu illerinde PKK’nın nüfuzunun artması endişesi eksenli olarak yürütülüyor. Yani kampların biri özerkliği demokratizasyon prosedürünün tabiî bir parçası olarak görüp, bir ara sonucudur derken, karşı kamp özerklik adı altında bölücülük yapılacağını savunuyor. Peki nedir demokratik özerklik? Örnekleri var mıdır? Konu neden Kürt-Türk çatışmasına indirgenmektedir? Etnisiteyi baz almayan başka uygulamaları var mıdır, nelerdir? Belki daha da önemlisi özerklik kelimesi yapılmak isteneni tam hakkıyla ifade etmekte midir? Yoksa konuştuğumuz öz itibariyle başka bir şey midir? Bu son soruyu önemsiyorum çünkü Türkiye’de kavramların içlerinin boşaltılması ve nev’i şahsına münhasır ancak bu ülke sınırları içerisinde geçerli olacak yeni anlamlar yüklenmesi tartışmaların adeta olmazsa olmazı haline gelmiştir. Bu konuda öyle maharetliyizdir ki milletçe kavramsal bir tartışma doğru temeller üzerine oturtularak yola çıkılmış olsa bile hiç zaman geçmeden demagojik değerlendirmeler bazı çevreler tarafından devreye sokulur ve konu istismara açık hale getirilir. Bundan sonra da üzüm mü yemektir bağcı mı dövmektir amaç kimse hatırlamaz, ana temadan çoktan uzaklaşılmıştır. Şimdi adı geçen bu konuda da aynı tehlikenin farkında olmamız lazım, söylediğim bu. Bakıyorum tartışmalara, tam anlamıyla demokratik özerkliğin ne olduğunun ifade edilmesi şöyle dursun herkes kafasına göre bir tanımdan hareketle konuşuyor. Adı geçen tamlamadaki demokratik kelimesini çıkartın, bilseler de bilmeseler de birçokları için son derece ürkütücü bir ifade ortaya çıkıyor. Özerklik, ‘kopmadan’ önceki son aşama gibi algılanıyor. Önce dünyadaki başka örnekleri araştıralım ve şunu soralım, mesela: Amerika Birleşik Devletleri’ndeki devlet yapılanması demokratik özerklik sağlayan bir sistem midir? Soralım çünkü bunu savunan kampın ileri gelenleri ABD yönetim tarzına atıfta bulunuyorlar. Amerikan sistemi elli tane eyaletten oluşur. Federalist yapılanmadır bu. Yani federal devlet Washington DC’de tezahür eder ki burası eyalet olarak kabul edilmez. Eyaletler yasamanın iki mercii olan senato ve temsilciler meclisinde temsil edilir, Washington yürütmeye yani Beyaz Saray’a ev sahipliği yapar. Eyaletler özerk midirler? Özerklerdir. Yani bir miktar bağımsızdırlar. Bu bağımsızlığın sembolik gösterimi eyalet bayrakları ve başkentleriyle olur. Yani her eyalet kendi içinde ufak da bir devlettir. Her birinin seçilmiş senato ve temsilciler meclisi vardır. Bunlar tabiatıyla eyalet başkentlerinde bulunurlar. Eyaletlerin başında da governor denen vali vardır. Yani her vali küçük ölçekli bir Amerikan Başkanıdır da. Bu nedenledir ki ABD’de her vali potansiyel bir ABD başkan adayıdır da. Yani biraz bizdeki belediye başkanlığına benzemektedir, konum ve yetkisi itibariyle. Nitekim Bush da Clinton da valilik geçmişleri olan on yedi başkandan iki tanesidir. Eyalet özerkliğinin en bariz özelliği görev ve yetki dağılımının yapılmasıyla uygulanır. Bizdeki tartışmayı ilgilendiren en önemli püf noktalarından biri de budur: Devlette kim ne işi yapacak, kim ne yetki ve sorumlulukta çalışacak, hürriyetler nasıl paylaşılacak… Konuya kaldığımız yerden haftaya devam edelim…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.