Demokratik özerkliğe hazır mıyız? (2)
Geçen hafta konunun sağlıklı bir zeminde tartışılmasının önemi üzerinde durmuş ve tanımlamalarımızı yaparken evrensel kavramsallıklar üzerinden yapmanın gerekliliğine dikkat çekmiştik önce. Demokratik özerklik taraftarı olanların sık sık dile getirdikleri Amerika Birleşik Devletleri’nin özerklik anlayışını tasvir etmeye koyulmuştuk. Demiştik ki Amerikan eyaletlerinde özerk yapılanmanın en bariz şekilde görünmesi görev ve yetki dağılımlarında olur. Bizdeki tartışmayı ilgilendiren en önemli püf noktalarından biri de budur: Devlette kim ne işi yapacak, kim ne yetki ve sorumlulukta çalışacak, hürriyetler nasıl paylaşılacak. Bugün konuya bıraktığımız yerden devam edelim: ABD’deki özerklikli yapılanma federalist devlet yapılanmasının bir parçasıdır. Bir bakıma da sonucudur. Federalist yapılanmada üniter devlet anlayışının aksine, evet tekrar edelim, tam da aksine güçler ve yetki dağılımı tek bir merkezde toplanmaz. Bunun altını çiziyorum çünkü bizim devlet yapımız üniterdir ve bu tartışmaya da açık değildir. En azından şimdilik… Burada üniter kavramının da tam anlamıyla doğru anlaşılıp anlaşılmadığı da tartışılabilir tabii. Her ülkede her devlet yapılanması üniterdir. Üniter olduğu için de tek bir çatı altında kurulmuştur. Ülkemizde üniterlik sanki bölünmüşlüğün, parçalanmışlığın ve hatta müstemlekeleşmenin karşısında duran tek güç gibi lanse edilmektedir. Evet üniter bir devlet yapımız vardır ancak bu görev ve yetki dağılımlarında değişiklik yapmaya mani olmalı mıdır? 1923 Türkiyesinin ihtiyaçları ve hedefleri 2010 Türkiyesinden farklı olduğuna ve ikincisinde birinciye nazaran artış olduğuna göre görev ve yetki dağılımlarında da değişikliğe gidilmesi kaçınılmazdır. Ancak Türkiye halkına güvenmeyen, bu nedenle de güç ve iktidarı tek elde toplamayı uygun bulan bir devlet sistemine sahiptir. Bundandır ki bütün siyaset Ankara endeksli olarak gerçekleşir, Ankara tam gücü tek başına elinde tutar, bu da beraberinde hantallaşmayı getirir. Hantallaşmanın en temel sonucuysa her türlü detayda boğulmayı göze almış büyük devlettir. Oysa ki federalist yapılanma büyük devlete karşı bir alternatif teşkil eder. ABD’de mesela büyük ve dolayısıyla hantal devlet en korkulu rüyadır. Devlet büyüdükçe yetkileri artar, ancak bir o kadar da ezici ve bencil hale gelir. Onun içindir ki Amerikalılar mütemadiyen devletin nasıl daha da küçükleştirilebileceğini tartışır, bunun yollarını ararlar. Devlet üniter midir, evet, ve aynı zamanda da federalisttir. Görev dağılımında sağlık, savunma, ulaşım, alt yapılanma gibi konular federal hükümete; eğitimden ziraate, kalkınmadan çevreciliğe kadar bir dizi konu da eyaletlere bırakılmıştır. Yani, mesela eğitim Türkiye’de olduğu gibi "milli" değildir. Her şehir, her eyalet aynı tip eğitime sahip olmak zorunda da değildir. Belirlenen temel esaslar -ki bunlar da sayıca oldukça azdır- dışında her eyalet barındırdığı vatandaşların özelliklerine uygun olarak eğitimi biçimlendirir. Yani inisiyatif kullanırlar. Bütçelerini kendileri oluşturur ve dilediklerince kullanırlar. Şimdi soralım: Türkiye gibi eğitimin tek bir merkezden verildiği ve hatta olur da farklılıklar olursa bunların uygulandığı yerlerin acilen cezalandırıldığı bir ülkede özerk eyalet yapılanması tutunabilir mi? Bizde eğitim tektir, Kars’ta da olsa Mersin’de de olsa tıpatıp aynıdır. Michigan eyaletinde Arap nüfusun fazlalığı sebebiyle Arapça okullarda seçmeli ders olarak sunulurken Texas'da bu Meksikalıların yoğunluğu sebebiyle İspanyolcayla değiştirilir de Güneydoğu Anadolu'da Kürtçe öğretilemez, değil mi?
Bu iki farklı uygulamanın temelinde de milli kimliğin nasıl oluşturulduğu sorusu yatar ki bu da federalist ve üniter devlet karşıtlığı tartışmasında önemlidir. Bizim üniter devlet yapımız çoğulculukla sorunlu bir duruş sergiler. Çünkü tek tip vatandaş oluşturma projesi Cumhuriyetin en bariz uygulamalarındandır. Güç ve iktidar tek merkezli inşa edildiğinde o "tek" vatandaşın kreasyonu da bir o kadar kolaylaşır. Oysa Amerika gibi kimlik siyasetine göz yummak şöyle dursun teşvik eden plüralist toplumlarda iktidar paylaşımının paranoyası daha az yaşanır.
Öyle veya böyle biz bu iktidar paylaşımına hazır mıyız, soru bu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.