Hangi PKK?.. Denize düşen Karayılan’a sarılırmış!
Hani, “aşağı mahallede bir yalan uydurur, yukarı mahallede kendi bile inanır” diye bir söz vardır... “Muhalefet” partileri ve onların sözcülüğünü yapan “candaş medya” organlarının yaptığı da bu... Oturuyorlar “masanın başı”na, bir “yalan” uyduruyorlar... Sonra “kendi yalanları”na kendileri inanıp, başlıyorlar “senaryo” üretmeye!.. “Denize düşen yılana sarılır”mış ya, bunlar da “referandum”a düştüler, sürekli “yalan”a sarılıyorlar... “Hükümeti yıpratmak” için uydurmadıkları yalan kalmadı... Hükümeti suçlamak için; “ABD güdümünde politika üretmek”ten tutun da, “PKK ile anlaşma yaptı” demeye kadar sürekli “yalan” üretiyorlar!.. Bunu yapmakla, zannediyorlar ki, “puan” kazanacaklar, referandumda “Hayır” oyları baskın çıkacak... Kendileri “çok uyanık” ya, millet de “keriz ve enayi” ya; bunlara hemen “he” diyecek!.. Oysa millet, “eski millet” değil, insanlar olan-biten her şeyin farkında... Kaldı ki; farkında olmasına da gerek yok; bunlar “kendi kendilerini ele veriyor”lar!.. “Güçlülük”lerini söylemek isterken, “suçluluk”larını itiraf ediyorlar!..
KARAYILAN’IN KUYRUĞU SIKIŞINCA!
Buyurun, “son tartışma konusu”ndan başlayalım... Neymiş; “Devlet, PKK ile anlaşmış ve bunun üzerine de PKK ateşkes ilan etmiş... İşte bu, AKP-PKK ittifakının belgesi”ymiş!..
Neye dayanıyor bu “iddia”ları?..
Elbette Murat Karayılan’ın sözlerine!..
Karayılan diyesiymiş ki;
“Artık açıklanmasında bir sakınca görmediğimiz diğer önemli bir gelişme de; devletin önderliğimizle geliştirdiği diyalog temelinde ateşkes talebinde bulunmasıdır.
Aslında önderliğimiz aradan çekilmişti; ancak talep üzerine yeniden devreye girerek çağrıları ve devletten doğru gelen istemi de dikkate alarak, bir kez daha barışa şans tanınması için hareketimize bir mesaj gönderdi.”
Sözlerdeki “ayrıntı”ya lütfen dikkat edin!..
Eğer doğruysa, Karayılan bu açıklaması ile, “Kandil’in; Apo’nun da üstünde ve onu yönlendirecek fişte” olduğuna, dolayısıyla “ipler bizim elimizde” demeye getiriyor.
Bu açıklamadaki Abdullah Öcalan’ın yeri, “salondaki vazo” gibi, bir “süs eşyası” olmaktan öteye gitmiyor!..
Ben, Murat Karayılan’ın, “inisiyatif artık bizde” mânâsına gelen böyle bir açıklama yaptığına inanmıyorum... Ama yine de, farzedelim ki “doğru”dur... Peki ama, sormazlar mı adama; bu ne biçim “anlaşma”dır ki, içinde “şart” vardır!..
Öyle ya; “anlaşma” sağlandı ise, yani;
“Tutuklu KCK’lıların serbest bırakılması... Öcalan’ın muhatap alınması” karara bağlandı ise; “Bu şartlar gerçekleşirse, ateşkes kalıcı olur, yoksa!..” demek, neyin nesi oluyor?..
Sen ilân etmişsin zaten;
“13 Ağustos-20 Eylül arasında eylemsizlik kararı aldık!”
Bu karar, eğer “anlaşma sonucu” ise, demek oluyor ki; “devlet şartlarınızı kabul etmiş”tir!.. Yani, “tutuklu KCK’lıları serbest bırakacak” ve “Apo’yu muhatap alacak”tır!..
Ortada bir anlaşma olduğuna, altına da “imza” atıldığına göre, bu demektir ki; “devlet, şartlarınıza evet demiş”tir!..
O halde, “eğer uymazsanız” demek, ne demektir?..
Şu demektir:
Ortada “böyle bir anlaşma” yoktur!.. Sadece ve sadece, Karayılan “inisiyatif bizde” demeye yeltenmektedir!..
KANDİL, CADI KAZANI GİBİ!
Peki, “Hükümeti sıkıştırmayı ve PKK ile anlaştığı(!) için, kamuoyunda zor durumda bırakmayı” amaçlayan Karayılan, bu “açıklaması”nda göstermeye çalıştığı gibi; “Apo’ya ve örgüte hakim” midir?..
Kandil’den gelen haberler, “durumun, hiç de öyle olmadığını” göstermektedir!..
Dün de kısaca ifade ettiğim gibi;
Kandil, şu anda “cadı kazanı”ndan farksızdır... Terör örgütü, fokur fokur kaynamaktadır.
Buyurun, PKK’daki son duruma bir bakalım:
“Terör örgütünde Murat Karayılan ile Suriye uyruklu Fehman Hüseyin arasında yaşanan liderlik kavgasının yeniden alevlendiği belirtilirken, bu kavgaya taraf olan terör örgütünün önemli isimlerinden Cemil Bayık’ın da yayınladığı bir bildiri ile Hüseyin’den yana tavır koyduğu kaydediliyor...
Terör örgütünün elebaşılarından Murat Karayılan ile Suriye uyruklu “Bahoz Erdal” kod adlı Fehman Hüseyin arasında yaşanan liderlik kavgası; terörist başı Abdullah Öcalan’ın da desteğiyle geçen yılın 15 Nisan 2009’unda, PKK’nın silahlı kadrolarının başında yer alan Fehman Hüseyin’in görevden alınmasına sebep olmuştu.
Cemil Bayık, “Fehman Hüseyin’in görevden alınmasını” içine sindiremedi ve Fehman Hüseyin’in yerine getirilen “Murat Karayılan’ın adamı Sofi Nurettin”e karşı kampanya yürütmeye ve hatta “bildiri”ler yayınlamaya başladı.
Halen de “sürtüşme” devam ediyor.
Bir yanda Murat Karayılan ve kadrosu, öte yanda Cemil Bayık ve kadrosu!..
PKK’da “şiddetli bir iç savaş” yaşanıyor...
Bu durumda; “AK Parti ile anlaştığı” iddia edilen PKK’nın, acaba “hangi kanadı” anlaşmış(!)tır?..
Karayılan’la mı, Bayık’la mı?..
Kaldı ki, bu “anlaşma” (!) ne kadar geçerlidir, “muhatap” kimdir?..
Karayılan, bıraksın “Hükümetle anlaşma”yı da, önce “Cemil Bayık’a kaptırdığı kuyruğunu” kurtarsın!..
TUNCELİ’DE DAĞITILAN BİLDİRİLER NEYİN NESİ?
Bir “kritik soru” daha:
Madem böyle bir “anlaşma” vardır ve PKK, “referandumu boykot”tan vazgeçmiştir, o zaman sormak gerekmez mi; Tunceli’de “bildiri” dağıtan PKK, “hangi PKK” veya “kimin PKK’sı”dır?..
Karayılan’ın PKK’sı mı, Bayık’ın PKK’sı mı?..
Herhalde duymuşsunuzdur;
Daha önceleri “yol kesen” ve otobüslerden indirdiği insanlara; “Ya sandığı boykot edin, ya da hayır deyin” diyen PKK’lı teröristler, şimdi de “bildiriler” dağıtıyormuş!..
Hem de “tehdit” dolu bildiriler!..
Meselâ, PKK’nın “şehir yapılanması” olarak bilinen HPG’nin Tunceli’de dağıttığı, “HPG Saha Komutanlığı” imzalı bildiride deniliyormuş ki;
“Yurtsever Dersim halkını özgür Anayasa yalanlarına karşı uyanık olmaya, BDP’nin boykot tavrına destek vermeye veya ‘Hayır’ oyu kullanarak Hükümetin oyununu bozmaya çağırıyoruz...
Bunu yapmayan parti ve değişik kesimler, hedeflerimizin başında yer alacaklarını bilmelidirler!”
Peki bu ne, bu?..
Ne yani, “Hükümetle anlaşan (!) PKK” bu mu?..
KARİZMAYI ÇİZDİRMEMEK İÇİN!
Bu, nasıl “anlaşmaya uymak”tır ki, “tehdit” ettiği insanları ya “boykot” yapmaya, ya da “Hayır” demeye çağırıyor?..
Sonuç itibariyle söylenecek söz şudur:
Güneydoğulu STK’lardan “işadamları”na, “din adamları”ndan “avukat”lara varıncaya kadar, Kürt halkı, artık “PKK terörünü sorgulamaya” başlamıştır... “Devletin vesayeti”nden bunalan Kürt halkı, “PKK’nın vesayeti”ne düştüğünün farkına varmıştır ki, alttan alta “isyan bayrağı”nı açmıştır!..
Ortaya çıkmıştır ki;
“Boykot delinecek”tir!..
İşte bunu gören PKK ve BDP’nin şu anda yaptığı; “inisiyatif”i elden bırakmadan ama “karizmayı da daha fazla çizdirmeden” yavaş yavaş “tornistan” etmektir!..
Yani, “kuyruğu dik tutmaya” çalışıyorlar!..
MUHALEFET... DÜN ÖYLE, BUGÜN BÖYLE!
“PKK ve BDP cephesi”nde durum budur... Peki, “muhalefet cephesi”nin yaptığı nedir?..
Daha düne kadar; cami önlerine gelen her “şehit tabutu”nda ne diyordu muhalefet;
“Açılımı alın, başınıza çalın!.. Açılım, terörü azdırmıştır!.. Anayasa paketi, teröre prim vermekte, onların azmasına sebep olmaktadır!.. PKK’nın ekmeğine yağ süren bu pakete ‘Hayır’ deyin ki, daha fazla şehit cenazesi gelmesin!”
Ne garip değil mi;
Daha dün bunları diyen Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli ikilisi; PKK’nın “eylemsizlik” kararı alması sonrasında, “şehit cenazeleri” gelmez olunca, bu defa da şöyle demeye başladılar:
“PKK ile AKP anlaştı!.. PKK, Anayasa değişikliğine destek veriyor!”
Bu ne perhiz, bu ne turşu?..
Güler misin, ağlar mısın?..
Yoksa “iftar”a mı bırakırsın?..
Öyle ya, gündüzleri “oruç”uz!!!..
Şu garabete bakın;
CHP’nin de, MHP’nin de elinde “tek malzeme” olarak Murat Karayılan kaldı ve onun sözlerinden “medet” umuyorlar ya, ne kadar “zor durumda” olduklarını anlayın artık!..
Ama, onlar da haklı!..
Malûm; “Denize düşen yılana sarılır”mış, bunların sarıldığı ise “Karayılan!”
Bu kadar “çaresiz”ler yani!..
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın önceki gün Kahramanmaraş’ta açıkladığı gibi;
MHP ve CHP’nin iddiaları; “uydurulmuş bir yalan” ve “alçakça bir iftira”dır!..
Çünkü AK Parti Hükümeti;
Herhangi bir terör örgütüyle masaya oturmaz, “pazarlık” yapmaz!..
“Terör örgütü elebaşıları”nın iddialarını “hakikat” kabul etmek ne kadar “vahim” ise, böyle bir millî meseleyi “kampanya malzemesi” haline getirip “istismar” etmek de o kadar “vahim”dir!..
Daha ne desin Başbakan?..
“Uydurma” diyor, “Alçaklık” diyor, “Vahim” diyor, “İftira” diyor!..
“Başbakan’ın sözü”ne değil de, Murat Karayılan’ın sözlerine “itibar” edeceklerse, onu “muteber ve mutemet bir adam” olarak göreceklerse, bırakın “Karayılan’a sarılmaya” devam etsinler!..
Öyle ya;
“Çaresiz” kalanlar, her şeye sarılırlar!..
“Yalan”a da sarılırlar, “Karayılan”a da!..
Genelkurmay-Danıştay!
Bir yanda, hem de “oruç” olmasına rağmen “Kahramanmaraş ve Kayseri’nin 43 derece sıcağı”nda miting yapan bir “Başbakan”, bir yanda Ankara’da “klimalı odalar”da oturup “hantal devlet” görüntüsü veren “bürokrat”lar ve “yargıç”lar!..
Şu hâle bakın; “7 askerin şehit olduğu Hantepe baskını”nın üzerinden “tam 31 gün” geçti ve Genelkurmay, ancak dün açıklama yapabildi... Bu kadar beklediklerine göre keşke “inandırıcı” bir açıklama yapsalardı!.. Güya “soru”lara cevap vereceklerdi, oysa “daha fazla soru” sorulmasına yol açtılar... Her zamanki gibi; yine, “toz, bulut, sis” dediler... Oysa, “fasa-fiso” deselerdi, çok daha kestirme bir cevap olurdu...
Genelkurmay “31 gün sonra” açıklama yapıyor da, Danıştay çok mu matah?.. Tabipler Odası’nın başvurusuna “24 saat bile geçmeden” cevap veren Danıştay, Sağlık Bakanlığı’nın savunmasına “tam 3 hafta geçmesine rağmen”, hâlâ cevap vermemiş, iyi mi?.. “Klimalı oda”larda uykuya mı daldılar acaba?..
Sadece şu iki olay bile; “TSK ve yargıda reform” yapmanın ne kadar elzem olduğunu göstermeye herhalde yeterlidir...