CHP’nin misyonu değişmedi!
Ünlü Fransız sosyal bilimci Maurice Duverger, türkçeye “Siyasî Partiler” adıyla çevrilen kitabında, Türkiye’nin siyasî yapısıyla ilgili fikir yürütürken, CHP’nin misyonunun dinle (yani İslâmla) mücadele ederek batılılaşmayı sağlamak olduğunu yazmıştır.
Elbette, bu görüşün ifade edilmesinin üzerinden hayli zaman geçti. Zamanında CHP’lilerin çok değer verdiği ve dolayısıyla kendileri ile ilgili misyon tarifine itiraz etmediği kitabta yer alan birçok görüş eskidi.
Acaba CHP ile ilgili görüşü için aynı şeyi söylebilir miyiz?
Görünüşe bakarsanız, CHP, eskisi kadar dine karşı saldırgan davranmıyor. Siyaseten dini küçümseyen tavırlar takınmıyor. Ama, CHP’nin dinle ilgili yaklaşımlarında ciddi bir değişiklik olmadığını dışarıya karşı söylediklerinde, resmî belge ve sözlerde bulabiliyoruz.
CHP yakın zamanda iki metinde bunu teyid etti: “Misyonumuz devam ediyor!”
İlk belge, Anayasa değişikliği paketinin temel hak ve hürriyetleri genişletmesi yüzünden desteklenmesini tavsiye eden AB Sosyalist Grup başkan yardımcısını grup başkanına şikâyet mektubu.
Bu mektup, CHP’nin Brüksel temsilcisi tarafından gönderilmiş. Partinin resmî görüşünü, dolayısıyla yeni başkan Kılıçdaroğlu’nun da görüşünü yansıtıyor olmalı ki; bugüne kadar yalanlanmadı. Burada ifade edilenin konumuz açısından özeti, “Biz sizinle aynı saftayız, size düşman olan ‘dinci’ AK Parti’dir. Bu yüzden Anayasa referandumu konusunda bize baskı yapmayın!”
Mektuptaki ifadeler, Sosyalist Grup yetkililerince “kaba ve mesnetsiz” olarak nitelendirildi.
İkinci belge, bizzat Kemal Kılıçdaroğlu’nun ifadeleri.
CHP Genel Başkanı Alman “Der Spiegel” dergisine verdiği demeçte, “Başbakanımızın çıkışları sorun oluşturuyor. Biz modern bir ülkeyiz, yasalarımız ve etnik prensiplerimiz de batılıdır. Hükümet bu mirası yok etmek üzere. Partnerlerimizi ürkütüyor. Hükümet, devleti eline geçirmeye başladı” diyor.
Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’yi “İslâmlaştırmasından” endişe duyup duymadığı şeklindeki bir soruya ise “Böyle bir şeyi düşünmeden edemiyorum. AK Parti’nin dünya görüşüne uymayan insanlara çok fazla baskı yapılıyor” karşılığını veriyor.
Erdoğan’ın ülkede bir şeriat devleti kuramayacağını, fakat dikkatli olmak gerektiğini, AK Parti’nin sosyal politikasını İslâmî prensiplere dayandırdığını, bu prensiplere göre devletin sosyal yardım yapmadığını, fakirlere sadaka verdiğini iddia ediyor.
Önce buradaki ucuz siyasete dikkat çekelim: Kılıçdaroğlu, genel başkan olduğundan beri, AK Parti’nin dış siyaset çıkışlarını yetersiz bulduğunu beyan etti. İsrail’in meşhur gemi baskınında bunu en açık şekilde belirtti. Elbette bu içe yönelik, maruf tabiriyle “popülist” bir mesajdı. Şimdi Almanya’da İsrail’le yakınlığı bilinen bir dergiye konuşurken, tersini söylüyor. Aman partnerlerimiz ürkmesin!
Asıl meseleye gelince, CHP eskiden olduğu gibi, batılılara, “Sizin düşmanınız İslâmdır, Türkiye’de onunla biz mücadele ederiz” mesajını vermeye devam ediyor! CHP kendini batı yandaşı ilan ederken, artık bir anlam taşımayan Türkiye’nin “batılılaşma”sındaki rolünü öne sürerken, misyonunun devam ettiğini vurguluyor.
Batılılara yaranmak için “İslâmlaşma” korkusunu körüklemek, İslâm karşıtlığını öne çıkarmak, CHP’nin onlar nezdinde değişmez meşruiyet söylemi... Eskiden bunu yaparken, içeride de aynı üslup kullanılabiliyordu. Şimdi ise, çarşaf açılımları, başörtüsü meselesini çözme oylamaları ile kandırmaca siyaseti takip ediliyor! Değişen bu!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.