Hilafetin düşüşü
1867’den 1918’e doğru Avusturya-Macaristan İmparatorluğu olarak da anılan Habsburg hanedanlığı ile Çarlık Rusya’sını temsil eden Romanovlar sülalesi Osmanlılarla birlikte Birinci Dünya Savaşı sonrasını göremediler. Rusya hariç olmakla birlikte savaşın kaybedenleri tarafında yerlerini aldılar. Bu hanedanlıklar, imparatorluğa veda ettiler. En talihsizi Romanovlar oldu ve Bolşevikler gözlerini kırpmadan, çoluk çocuk demeden halk düşmanı olarak gördükleri bütün hanedanlık üyelerini öldürdüler ve cesetlerini de bir çukura attıktan sonra üzerinden yol geçirdiler. Mezarları Harun Reşid’in Tus’daki mezarını andırır. Adeta ilk bloklar savaşı imparatorluklar mezarlığı haline gelmiş ve devlerin düşüşüne sahne olmuştur. Bu imparatorlukların çatırdaması ve yıkılması, geride telafisi mümkün olmayan acılar ve yaralar bıraktı. Hâlâ da insanlık topyekûn bir biçimde bunun artçı şoklarını yaşamaya devam ediyor. Birinci Dünya Savaşı’nda hayata ve tarihe veda eden bu imparatorluklardan Osmanlılarla ilgili ve özellikle de yıkılışlarıyla ilgili beyaz perdeye yönelik pek bir çalışma yapılamamıştır.
Osmanlıların son günlerini anlatan ‘Hilafetin düşüşü’ adlı dizi ise istisnalardan biri olarak El Arabia Kanalı’nda 21 Ağustos tarihinde gösterime girdi. Dizinin yapımı için hiçbir masraftan kaçılmamış ve dizi 4 milyon dolar gibi yüksek bir meblağa mal olmuş.
Bizim Kuruluş dizimiz kadar ve belki daha da şaşaalı olmalı. Ramazan draması olarak gösterime girmiş. Arap dünyasında Ramazanlarda Ebu Hanife Cemaleddin Afgani ve en son olarak Hasan el Benna gibiler drama suretiyle beyaz perdeye aktarılıyor. Lâkin Benna ailesi ve cemaati baba veya liderleriyle alakalı 2010 Ramazanında gösterime giren diziden hoşlanmamışlar ve bu dizinin neden olduğu imaj kaybını telafi etmek için İhvan cemaati, Benna’nın hayatıyla alakalı bir dizi kitap yayınlamaya karar vermiş. Beyaz perdenin veya ekranın böyle azizlikleri de oluyor.
Hilafetin düşüşü dizisinin yapımcısı Muhammed Aziziye, ümmetin kader anlarını tasvir eden ve anlatan bu tarz dizilere olan ihtiyaca dikkat çekmiş ve bunun, meselenin tartışma zeminini genişleteceğinden kuşku duymadığını sözlerine ilave etmiş.
•
Yahudilerin ve özellikle de Golda Meir gibi siyasi liderlerin ‘Araplar okumaz’ algısına veya tespitine katılan Muhammed Aziziye: “Araplar okumazsa; öyleyse seyreder” tezinden yola çıkmış ve bu diziyi çekmeye karar vermiş. Amerikalılardan sonra en fazla ekran karşısında vakit öldüren ve kilitlenen milletin Türkler olduğu bilinir. En azından yeni bir millet araya girip sırayı bozmamışsa!
Demek ki uydu çağında Arapları da bu listeye ilave etmek gerekir. Eskiden devlet tekeli ve tekdüze kanallar vardı. Şimdi ise fedaiyat yani uydu kanalları ile tekel kırıldı ve çeşitlilik arttı. Yine de bu çeşitlilik veya yarış, eğlence düzeyinde kalıyor. Yönetmen Muhammed Aziziye’ye göre, Araplar okumuyor, dinliyor ve izliyorlar. Bundan dolayı Arap bilincini ve şuurunu geliştirmek için bu tarz yapımlara ve dizilere önem vermek gerekiyor.
Yönetmen Aziziye, Osmanlı İmparatorluğu ve hilafetin yıkılmasının tarih çapında bir hadise olduğunu ve şark ile garbın bu imparatorluğun topraklarında gözü olduğunu hatırlatıyor. Özellikle dizi, Osmanlı İmparatorluğu’nun can çekişme dönemini konu ediniyor. Buradaki merkezi şahsiyet ise İkinci Abdülhamid Han olarak karşımıza çıkıyor. Elbette şaşırtıcı değil. Dizi ve senaryo, İmparatorluğun son 10 yılına odaklanıyor. Bilhassa, İkinci Abdülhamid Han’ın, Yahudilerin Filistin’e göçlerine karşı çıktığını konu ediyor. Belki de imparatorluğun ömründe tayin edici dönem bu dönem olduğu gibi tayin edici konu da bu, yani Filistin. Kırım Savaşı bir yerde Filistin’e ve Kudüs’e bağlı olarak patlak verdiği gibi, Birinci Dünya Savaşı’nın da perde arkasındaki nedenlerinden birisi de Filistin ve buraya Yahudilerin iskanı ile bir İsrail devleti kurulması meselesidir. Tarihçi Vahdettin Engin, pazarlık kitabında bu noktayı aydınlatmaya çalışıyor.
•
Hilafetin düşüşü dizisi ve senaryosuna göre, Ruslar karşısında kuzey cephesinin çökmesi ve Rusların Osmanlı’yı hezimete uğratmasıyla birlikte güney cephesinin kaderi de belli oluyor.
Arapların son dönemlerde Osmanlı ile ilgilenmeleri, gerçekten de hoş ve önemli. Zira, Osmanlı ortak tarih ve ortak bilinci oluşturuyor. Türkiye ekseninde Yeni Osmanlılık tartışmasını en heyecanlı olarak izleyen taraf Araplar.
Filistinli Alimler Birliği Başkanı Şeyh Hamid El-Beytavi, Filistin’in kaderi noktasında hilafetin önemine vurguda bulunduğu gibi, Lübnan Cemaat-ı İslâmi üyesi Şefik Kusa da hilafetin kaderinin Türklerle irtibatlı olduğunu söylüyor. Demek ki Filistin’in kaderi hilafete ve hilafetin kaderi de bir şekilde Türklere bağlı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.