Yunus Vehbi Yavuz

Yunus Vehbi Yavuz

Ramazan’da kolaylıklardan yararlanmak

Ramazan’da kolaylıklardan yararlanmak

Ramazan ayı rahmet ayıdır, aynı zamanda kolaylık ayıdır. Ramazan âyeti Müslümanlara kolaylığı da getirmiştir. Ramazan daha önce bozulmuş dinlerdeki zorlukları yıkmış ve hayat ile uyumlu bir oruç sistemini getirmiştir.
Hıristiyanlıkta oruç, günde bir defa iftar etmek suretiyle ifa edilir. Kişi ancak 24 saatte bir defa serbest hale gelebilir. Fakat İslam’da oruç kolaylaştırılmış ve insan aklının getirdiği zorlukları çöp sepetine atmıştır.
Oruç, bilindiği gibi, sahur vaktinin bitiminden akşam vaktine kadar devam eder. Akşamdan sabaha kadar meşru olan tüm beşeri münasebetler serbesttir.
Orucun farziyetini bildiren Bakara/185. Âyetinde hasta yahut takat getiremeyenlere oruç tutmama ve sonradan kaza etme kolaylığı sağlanmıştır. Âyetin sonuna doğru ise Müslümanlara genel bir kolaylık ilkesi verilmiştir. “Allah size kolaylık vermek ister, zorluk vermek istemez.”
Ramazan’da iğne vurulmak orucu bozar mı meselesi en çok sorulan sorulardandır. Çocukluğumdan hatırladığıma göre, eski hocalarımız iğne yaptırmanın orucu bozacağı konusunda fetva veriyorlardı ve bunu takvaya daha uygun ihtiyati bir yaklaşım olarak ortaya koyuyorlardı. En azından benim tanıdıklarım böyle fetva veriyorlardı.
Oysa Hanefî Mezhebinde, İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed’e göre, tabii olmayan menfezlerden iç organlara giren maddeler orucu bozmaz. İmam Âzam’a göre ise bozar. İmam Âzam bu meselede ihtiyat esasına dayalı içtihada başvuruyor, iki imam ise kolaylık ilkesini uyguluyor.
Allah kolaylığı murat ettiğine göre, ibadetlerde de kolaylığı almak elbette daha isabetlidir. Çünkü kolaylık ilkesini oruç âyeti ile birlikte bize veren yüce Allah’tır.
Ramazan’da günümüz Müslümanlarına kolaylık sağlayacak hususlardan biri Teravih namazının rekat sayısıdır. Teravih namazı Hadis kaynaklarında farklı, Mezhep kitaplarında farklıdır. Mezhep kitapları kul kitapları olduğu için, kullar tabiatları gereği ibadetlerde zor olanı seçerler. Çünkü “amellerin en faziletlisi en çok zahmetli olanıdır.” İlkesini benimsemişlerdir. Birçok meselede bunun örneklerini günümüzde de bulmak mümkündür. Kul sayıya, çokluğa bakar, keyfiyete değil...
Teravih namazı konusunda toplumumuzda maalesef yanlış bilgilenme vardır. Hocasından cahiline bu yanlış oturmuş gibidir. Teravih namazı nafile bir ibadettir. Hz. Peygamber (SAV) bu namazı teravih adıyla asla kılmamıştır. Kim kıldı diyorsa söylesin de bilelim... En muteber hadis kaynağımız Buharî’de Hz. Âişe’nin anlattığına göre; Hz. Peygamber (SAV), Ramazan’da gecenin son üçte birinde üç gece Mescide giderek teheccüd namazını sekiz rekât olarak kılmıştır. Ama güzelliği ve uzunluğunu sorma. Onun bu namazı kıldığını haber alan Müslümanlar da mescide koşarak onun namazını kılmışlardır. Fakat kesinlikle Hz. Peygamber onlara teheccüd namazını cemaatle kıldırmamıştır. Kaynakta, ashabın, Hz. Peygamber’in namazını kıldıkları ifade edilmektedir. Dördüncü gece Hz. Peygamber (SAV) artık bu namazı mescide kılmamış ve sabah namazından sonra bunun hikmetini açıklamıştır. “Size farz olmasından korktuğum için çıkmadım” demiştir.
Daha sonra, Halife Hz. Ömer döneminde insanlar bu namazı mescitte münferit ve çeşitli kümeler halinde düzensiz bir şekilde kıldıklarını görünce, onların başına Ubey b. Kâb’ı imam tayin ederek ve siyasi otoritesini kullanarak bu karmaşayı ortadan kaldırmıştır. Fakat kendisi ve diğer sahabiler bu namazı gece vakti evlerinde yalnız başına kılmışlardır. Ama bu namazın adı hâlâ Teravih değildir. Belki teheccüddür. Teravih adını daha sonraki dönemde almıştır.
Hz. Ömer bu tasarrufta bulunurken şu gerekçeyi ileri sürmüştür: “Hz. Peygamber (SAV) bu namazı, farz olur korkusuyla cemaatle mescide kıldırmamıştır. Oysa Hz. Peygamber (SAV) vefat ettiği için bu korku kalkmıştır.
Ancak, Hz. Ömer’in bu namazı yirmi rekât olarak mı, yoksa sekiz rekât olarak mı kıldırttığı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Habiburrrahman El-A’zamî’nin Teravih namazı ile ilgili yazdığı araştırma ürünü ilmi bir makalesinde açıkladığına göre, Hz. Ömer yirmi rekât değil, 20 gece bu namazı kıldırtmıştır. Sonradan bu yirmi gece 20 rekât olarak kültüre yansımıştır. Âzamî ayrıca, Teravih namazının 20 rekât olduğu ile ilgili hadis rivayetlerini de hadis ilmi açısından inceleyerek zayıf ya da uydurma olduklarını ortaya koymuştur.
Her ne ise, bu yakın tarihe kadar Teravih namazı 20 rekât olarak kılınıyordu. Aslının sekiz rekât olduğu hakkındaki bilgiler ve farklı hadisler pek kurcalanmamıştır. Bunda, araştırma metodunun terk edilmiş olmasının büyük rolü olduğu gibi, kulların zorlaştırma taraftarı oldukları gerçeğinin payı büyük olsa gerektir.
Mademki, Hz. Peygamber (SAV)’in kıldığı bu namaz sekiz rekâttır ve mademki Buharî’de bununla ilgili bilgi, Hz. Peygamber (SAV)’in hanımı Hz. Âişe tarafından bize aktarılmıştır, o halde günümüz Müslümanlarının, bu kolaylıktan istifade ettirilmeleri ve Ramazan âyetindeki kolaylık ilkesinden yararlandırılmaları gerekmez mi?
Ülkemizde Diyanet İşleri, Yüksek Din kurulu, cemaat liderleri Hz. Peygamber’i takip etmeyi ısrarla tavsiye etmiyorlar mı? O halde birkaç defa da Hz. Peygamber (SAV) gibi teravih namazı kılınmasını tavsiye etmeleri gerekmez mi? Örneğin bazı camileri yahut bazı mekanları sekiz rekât teravih namazı kılınmaya tahsis edemezler mi? En azından ferdi olarak bunun da uygulanması ve tavsiye edilmesi gerekmez mi? Bu husus takvaya dahil değil midir? Takva hep gelenekte yapıla gelenleri uygulamak, zor olanı tercih etmek midir?
İrşadın odak noktası olması gereken, gerek Diyanet İşleri Başkanlığı, gerekse kendilerini irşadın odak noktasına yerleştiren ve insanların beyinlerini bir tür işgal eden tarikat ve cemaat liderleri, ne zaman dinimizin kolaylık ilkesini ve Hz. Peygamber (SAV)’in kolaylık uygulamasını hayata geçirecekler? Ne zamana kadar bu insanları kolaya değil de dinde daima zor olana koşmayı sürdürecekler? Ne zaman dinin kolaylık ve ruhsatlarını almanın da dindarlık olduğunun şuuruna varacaklardır?
Yüce Allah’tan bütün Müslümanları okumaya, bilgilenerek aydınlanmaya ve okuduklarının sadece bir kısmı ile değil, bütünü ile amel etmeye muvaffak etmesini niyaz ediyoruz. Maksadımız kimseyi kötülemek değildir, kötülenecek bir kimse varsa o da bu hakir kuldur. Fakat biz bu vesile ile Allah’ın verdiği bilginin yüklediği görevi ifa etmek için gayret gösteriyoruz. Bunu yapmazsak Allah bizden bunun hesabını soracaktır, öyle inanıyoruz.
Sanayileşmenin yoğunluk kazandığı çağımızda, insanlar hem bedenen hem de ruhen yorulmaktadır. Hz. Peygamber (SAV), iki iş ile karşılaşınca, biri kolay diğeri zor ise, daima kolay olanı tercih ederdi. Fakat kullar daima zor olanı tercih ediyorlar. Bu zoru seçme duvarının yıkılması lazımdır ki, yeni kuşaklar İslam’a koşarak gelsin... Kolaylık kapılarını kapamak buna en büyük engeldir.
Sonra, kalite de büyük önem taşımaktadır. Gelenekte kılınan 20 rekât teravih namazı acaba Hz. Peygamber (SAV)’in kıldığı namaza benziyor mu? Hz. Peygamber (SAV) bu namazı çok uzun kılardı, rahat kılardı, kılarken Allah’a tazarruda bulunurdu; acelesi varmış gibi kılmıyordu.
Teravih namazı Müslümanlar için nafile bir namazdır. Sünnet değildir. Belki aslı itibarıyla Hz. Peygamber (SAV)’e mahsus bir namazdır. Nafile ibadetlerde rekât çokluğuna değil, rekât kalitesine itibar edilir, edilmelidir.
Bizim maksadımız, Teravih namazının herkes tarafından kılınmasını sağlamaktır. Bunun yolu zor olanı tercih etmek yerine kolay olanı ve kaliteli olanı tercih etmektir. Tüm bilim adamlarından, cemaat liderlerinden, Diyanet İşlerinden, İslam’ın kolaylık ilkesine riayet etmelerini diliyor; halkı gerçek bilgilerle aydınlatmaya davet ediyorum. Allah’ın istediği budur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yunus Vehbi Yavuz Arşivi