Bizim gazetenin iftarındaki fotoğraf
Bu ülkeyi ve bu milleti seven her insanın yüklendiği bir vazifesi vardır. Yine her kişi bu misyonunu yerine getirmek için maddi ve manevi gücü ölçüsünde hizmetini sürdürmektedir.
Bizim gazete de “Hakkın” ve “Haklının” yanında olma misyonuyla yıllardan beri yayın politikasını bu çizgide devam ettirmektedir. Önceki gün verilen iftarda bu fotoğraf çok mükemmel bir şekilde ortadaydı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Florya Sosyal Tesisleri’nde verilen iftara; imkân bulan, fırsat bulan ve İstanbul’da olan gönül dostları katılmıştı.
Katılamayanlar da telgraf ve telefonlarla teşekkür ve mazeretlerini bildirmişti.
Köşeyi isim listesi yayınlayarak doldurmak gibi bir kabiliyetim olmadığı için katılanların isimlerini tek tek zikredemem ama öyle bir masa vardı ki; “İşte Türkiye’de görülmesi gereken gerçek siyasi tablo bu olmalı” dedirtiyordu.
Yuvarlak masanın etrafında; AK Parti İl Başkanı Aziz Babuşçu, hemen yanında Saadet Partisi İl Başkanı Erol Erdoğan, Büyük Birlik Partisi İl Başkanı Bayram Karacan, Turkuaz Hareketi Lideri Ali Müfit Gürtuna, Kültür Eski Bakanı İsmail Kahraman, Rize eski Milletvekili Şevki Yılmaz ve Genel Yayın Yönetmenimiz Mustafa Karahasanoğlu vardı.
Masa etrafında herkes birbiriyle görüşüyor, konuşuyor, tebessüm ediyor, geniş bir ailenin üyeleri olduğu her hallerinden belli oluyordu. Diğer masalarda da yine sivil toplum örgütlerimizin başkanları ve yöneticileri bir aradaydı.
Medya Derneği Genel Başkanı Salih Memecan, İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Mehmet Cengiz, Sağlık İş Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, MÜSİAD eski Genel Başkanı Ömer Bolat, MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı Nuri Görenoğlu, ASKON Genel Başkanı Mustafa Koca gibi çok sayıda güzel isim iftardaydı.
Kısacası muhafazakâr çizgide bulunan siyasiler, sivil toplum örgütleri, medya ve çeşitli kurum ve kuruluşlardan hemen herkes, en az bir iki kişiyle salondaydı. Çok güzel bir manzaraydı. Kardeşliğin, dostluğun, yol birliğinin, gönül birliğinin, Türkiye ve millet sevdasının fotoğrafı iftar boyunca canlı olarak hissedildi ve yaşandı.
Doğrusu böyle bir manzara ile karşılaşınca gündemdeki bazı meselelerle ilgili biraz kulis yapmak aklımdan geçti ama iftarın akışındaki masumiyeti ve sevgiyi görünce vazgeçtim.
Zaten böyle bir şey yapmamam için de elime mikrofonu tutuşturup, sunuculuk yaptırdılar, haliyle kimseyle kulis yapamadım. Yani yapmak istemedim.
“Bu ülke ve millet için karınca kaderince kim bir hizmet yapıyorsa, herkesle kucaklaşmak mecburiyetindeyiz” diye kendi kendime epeyce söylendim. “Nefsimizin yerine yüreğimizi, cüzdanımızın yerine vicdanımızı koymak zorundayız” dedim.
Nefislerimiz ve cismimiz bu dünyada kalacak. Bizi esas âleme taşıyacak olan ruhumuz ve amellerimiz. Ruhumuzla amellerimiz aynı noktada buluşmalı.
Ruhumuz ve amellerimizle hareket etmeliyiz. Ancak o zaman “Mü’minler kardeştir” düsturuyla yoğrulabiliriz.
Aksi takdirde bu ikisiyle yoğrulmak yerine; nefsimiz, kaprislerimiz ve üç para etmez dünyalık menfaatlerimizle birbirimizi yormaktan başka bir iş yapamayacağız çok açık. İftardaki manzaraya baktıkça aklımdan bu düşünceler geçti.
Birbirine “Selamünaleyküm” diyebilen her Müslümanın böyle bir zamanda paylaşmaktan, dayanışmaktan ve kucaklaşmaktan başka çaresi yoktur. Birbirimize cismimizle değil, ruhumuzla bakmak gerekir. Cismimiz topraktan geldi toprağa gidecek.
Ruhumuz ise Allah’a gidecek. O zaman Allah’a gidecek olan esasla hareket etmeliyiz.
Sözün özü dostlar; iftarda gördüğüm başka bir nokta da şuydu: “Yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü” sözü, artık laftan çıkmış, uygulamaya geçmişti. Doğrusu bu çok hoştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.