Büyük zafer tangosu!
30 Ağustos 1922’de büyük zaferi kazanınca ne yaptık? Dua ettik, “Allah bize bu günleri gösterdi” diye şükrettik...
Sevincimizden birbirimize sarıldık. Halay çektik, zeybek oynadık, horon teptik!
Bunu tahminlere dayanarak, “Olsa olsa böyle olurdu” diyerek yazmıyoruz. İşte M. Kemal Paşa’nın resmî gazetesi Hakimiyet-i Milliye’nin 31 Ağustos 1922 tarihli nüshasından aktarıyoruz: “Afyon halkı secde-i şükranda.”
Bu başlıktan sonra haber şöyle devam ediyor: “Afyonkarahisar’a halaskârlarımızın (kurtarıcılarımızın) girişi kadar heyecanlı bir manzara tasavvur etmek imkânı yoktur. İstihbaratımıza nazaran kıtaatımız (birliklerimiz) bir yıldırım gibi düşmanı tepeleyerek şehre inerken, secde-i şükürane kapanmış olan halk büyük küçük erkek ve kadın hepsi bir kitle halinde...”
O büyük zaferi kazanan askerler, zabitler, paşalar... Zaferden sonra sevinçten tango oynamayı düşünürler miydi hiç? Asla! Kat’a!
Onlar için, tango ancak Yunanlıların zaferi halinde oynanacak bir dans olabilirdi!
Tango şimdi, 30 Ağustos zaferinin yıldönümünde generallerin olmazsa olmaz dansı!
Her şey ihmal edilse bile o ihmal edilmiyor. Elbette alkolle birlikte!
Tangonun menşei Arjantin. Denilir ki, Arjantin genelevlerinden çıkıp yayılmıştır. Müstehcenlik katsayısı bu yüzden yüksektir!
30 Ağustos zaferi bu topraklarda kazanıldı, bu toprakların halkı tarafından, bu toprakların halkının içinden çıkan askerler tarafından kazanıldı. Bu toprakların insanı, bu devletin asli unsuru, onun duygusu, düşüncesi, inancı, hassasiyeti yok sayılarak hiç bir yere varılamaz.
Kısa süre varılmış gibi görülür. Fakat, o süre sona erer ve olağan avdet eder!
Olağanın avdetine fazla zaman kalmadı!
Türkiye’nin generalleri tango konusunda çok mahirler! Tango Arjantino değil tango generalo! Bir gençlik dansı olan hayli hareketli bu oyunu yaşları altmışı aşmış olmasına rağmen oymaktan asla geri kalmıyorlar. Fakat, sınır karakollarına saldırı hazırlığındaki teröristlerin Heron’lar tarafından gönderilen görüntülerini seçmekte zorlanıyorlar!
Vatan evladı bu yüzden hayatını kaybediyor.
Ortada bir vakıa var ve basına yansıyor. Herkes Genelkurmay’dan gelecek ferahlatıcı açıklamayı bekliyor. Ses yok! Bunun üzerine şehid yakınları tarihimizde ilk defa karargâhın önünde bilgi edinme taleplerini dile getiriyor.
Bir gün, iki gün, beş gün, bir hafta... Bir aya az kala usulen bir açıklama yayınlanıyor!
Milletin vicdanı bu açıklamadan tatmin olmuyor!
Ordu aslına rücu etmek zorunda! Millete dönmek, onun değerleriyle barışmak, o değerler çerçevesinde yapılanmak ve yaşamak zorunda. Görülüyor ki, ordunun her şeyi var; maneviyatı hariç!
Büyük zafer nasıl kazanıldıysa, kazanıldıktan sonra nasıl huşu ve sevinçle kutlandıysa, bugün de öyle kutlanmalı! Ruhuna uygun olmayan eylemler kutlama değildir! O zaferi bütün imkânsızlıklara ve güçlüklere rağmen kazanan kahramanlara saygısızlıktır!
Hele de bu kutlama Ramazan ayına denk geliyorsa, alkollü resepsiyon sakilliklerinden, tango absürdlüklerinden uzak durarak yapılmalı. Şehidlerimize, gazilerimize şükran duygularımız, onlar için dua edilerek, mevlidler düzenlenerek dışa vurulmalı...
Kısacası, milletin yaptığı gibi yapmalı!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.