D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Küçük Kemal!

Küçük Kemal!

Bu ülke çok “Kemal”ler gördü. Birçoğu ismiyle müsemma, kemale ermiş gerçek “Kemal”lerdi. Namık Kemal’lerdi, Yahya Kemal’lerdi, Mustafa Kemal’lerdi...
Büyük işler yaptılar, büyük eserler bıraktılar; isimleri tarihe yazıldı. Bu yüzden ad verme alışkanlıklarımızda yer tuttular.
Muhtemelen bu büyüklerden birine nisbetle sana bu ad verildi.
Ebeveynini suçlamak haksızlık olur; her çocuk ismiyle müsemma olmaz ki! Adamın adı Mülayim, afedersiniz it tersinden sert! Adamın adı Yıldırım, kaplumbağa hızını geçemez...
Adamın adı Kemal, ham ahlat!
Seni siyaset piyasasında pazarlamak için bir hayli isim takıldı. Güya “Gandi”ye benziyormuşsun! Bu sakil benzetmenin Gandi gibi insanlık tarihinin en büyük bir şahsiyetlerinden birine, o “büyük ruh”a apaçık bir saygısızlık olduğundan şüphe yok.
Seni Gandi’ye benzetiyorlar, Gandi sana zerrece benzemiyor! Gandi ne ise, ona nisbet edilen sen tam tersisin. Gandi’yi büyük yapan dürüstlük, ilkelilik, tevazu, hoşgörü, düşmanını bile alçaltmama gibi ahlâkî değerlerin senin yanına yaklaşması mümkün değil.
Sende Gandi’den en ufak iz göremeyenler kafiyeli bir kelime buldular: Dandi!
Sen o da değilsin! “Şık, hoppa ve züppe” anlamına gelen bu İngilizce kelimenin senden davacı olması gerekir!
Bir harf ilavesiyle tesmiye edilebilirsin belki: Dandik!
Seni parlatan, CHP’nin kasıntılı, ensesi kalın karakterleri oldu. Halka tepeden bakan, yüksekten konuşan, tafra satan bu fasilenin yanında sen iyi kötü kahvehanelere inebilecek “halkçı” bir hatip olarak kariyer yaptın. Umutsuz vak’a olarak İstanbul büyükşehir belediye başkanlığına aday gösterildin. Kopyalanmış koyunun bile olmadığı yerde sanal Abdurrahman Çelebi muamelesi gördün.
Kahvehanelerde hatipler ne konuşur?
Saçar savurur, ağzına geleni söyler. Tahkik imkânı olmayan martavallar atar. Söver, sayar... O sözler orada kalır. Kimse de ardını aramaz, “Bu bir kahvehane nutkudur” der geçer!
Ama kahvehane martavallarını, meyhane mugalatalarını büyük meydanlara taşırsan, herkesin gözünün önünde savurtturursan, bir aylık konuşma maratonunun başında söylediklerini sonunda söyleyemez olursun.
Türkiye’de siyasetin irtifa kaybettiği zamanlar oldu. Fakat hiç böylesine süflileştiği olmamıştı. Sana muhatap olanlar, bu süflilikten sıyrılmaya çalıştıkça sen bacaklarına var gücünle asılıp içinde bulunduğun pislik deryasına çekmeye çalışıyorsun.
Siyaset parti başkanlarının kahvehane martavallarını, meyhane mugalatalarını meydan nutkuna dönüştürme seviyesizliğini bugüne kadar ve bu ölçüde görmemişti, bu halkoylamasında gördü ve tiksinti krizine girdi!
Her türlü kara çalma, her türlü iftira, her türlü yalan... Bir aydır Türkiye’nin meydanlarında servis ediliyor. Yalanlar, iftiralar, karalamalar tutmuyor; tutmayınca, çuvaldan daha bayatları çıkarılıyor.
Referandum kampanyasının bir an evvel bitmesini hasretle bekliyoruz, bu seviyesizliğe, çukurluğa daha fazla mahkûm edilmemek için.
Kemal “Bey”, seni allayıp pullayıp piyasaya sürenler, şişirip balonlaştıranlar muhtemelen, ipini ellerinde tuttukları için hafifliğinden memnundurlar. Bu hafiflik, bu ülkeye, bu ülkenin siyasetine yapılacak en büyük haksızlıktır.
Biz çok meydan hatibi lider gördük. Hiçbirisi senin kadar hafif değildi! Konuşurken tuttuğun kürsü, bastığın zemin bile seninle yükseliyor. Senin bağırsaklarına bu hafif gazı kim ve ne zaman depo etti?
Kemal “Bey” yükseldikçe küçülüyorsun!
Kemal kelimesinin başına “küçük” kelimesi yakışır mı? Sen söz konusu olduğunda başka sıfat düşünülemez bile! Elbette “mini, sagir, miniskül” gibi anlamdaş kelimeler hariç!
Analar-babalar, ad verme listelerinden senin yüzünden bir ismi attılar!
Eğer Mustafa Kemal Paşa 80 yıl sonra ona halef olacağını bilebilse idi, Cumhuriyet Halk Partisi’ni asla kurmazdı!



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi