Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

“Genel Başkan” mısın... “Bostan korkuluğu” mu?

“Genel Başkan” mısın... “Bostan korkuluğu” mu?

Gel de gülme!.. Ya da, gel de kızma!.. Hatta, gel de üzülme!.. İnsan sormadan edemiyor; sen orada “genel başkan” mısın, yoksa bir “kukla” mı?.. Sen orada “genel başkan” mısın, yoksa “bostan korkuluğu” mu?.. Sen orada “genel başkan” mısın, yoksa “içgüveysi” mi?.. Herhalde tahmin ettiniz; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan söz ediyorum... Bu yazımın, “CHP karşıtlığı” ile hiçbir ilgisi yok... Evet, ben “CHP karşıtı” bir yazarım!.. Asla “CHP yandaşı” veya “CHP candaşı” bir gazeteci olmam, olamam... Ama, açık söyleyeyim; olaylara “objektif” baktığımda da, ne yalan söyleyeyim, Bay Kılıçdaroğlu’na “acıyorum!”... Evet, acıyorum... Çünkü; “CHP politbürosu”nun mengeneleri arasında sıkışmış bir Kılıçdaroğlu’nun; kusura bakmasın ama bir “kukla”dan, bir “içgüveysi”nden farkı yok!.. Şu hâle bakın; “CHP Genel Başkanlığı” koltuğunda oturuyor ama; ne fikrini özgürce açıklayabiliyor, ne de kendisini takan var!.. Hani, “onun-bunun maskarası olmak” tabiri var ya; Kılıçdaroğlu da, “CHP politbürosu”nun elinde bir “oyuncak” oldu!..
İnanın acıyorum haline!..
BİR İÇGÜVEYSİ NE KADAR DAMAT İSE!
Hani, eskiden “damat oldum” diye sevinen “içgüveysi”ler vardı... Herhalde şimdi de vardır... “Evlenir”ler ama, “kayınpederinin evine” yerleşirler...
O evde “hizmetçi”dirler, tarlada “ırgat”tırlar!..
Çift sürer, tohum eker, hasat yapar, pazara gidip onu satar, aldığı parayı da gelir kayınpederinin avucuna sayarlar!..
Ama, “eşiyle birlikte olması” bile “izne tabi”dir!..
Sözümona “damat”tır ama, “kendi inisiyatifi” ile hiçbir şey yapamaz!..
Karısının yanına bile yaklaşamaz!..
Onun “adı” yoktur!.. “Sen kimlerden olursun?” diye sorduklarında, garibim “filancanın oğluyum” demeye bile çekinir!.. Çünkü o, “filancanın damadı”dır!..
O da, lâfta damat!..
Aslında “ırgat”tır!..
İşte Kemal Kılıçdaroğlu’nu da böyle görüyorum...
“İçgüveysi”ler ne kadar “damat” ise Kemal Kılıçdaroğlu da o kadar “Genel Başkan”dır!..
Söyleyin, haksız mıyım;
Siz Kılıçdaroğlu’nun ağzından bir lâf çıktığında, “lâfının arkasında durabildiğini” hiç gördünüz mü?..
“Baykal’ın kasediyle gerdeğe girdikten sonra”, hadi biraz daha kibar olalım, “Baykal’ın kasediyle CHP’ye genel başkan olduktan sonra”, sözünün arkasında hiç durabildi mi?..
Söyleyin hele;
¥ “Tam 4 defa” açıklama yapıp, “CHP’ye genel başkan adayı olmayacağım” demedi mi?..
Hatta, Baykal’ın evine gidip görüştükten sonra, bir defa daha “Aday değilim” demedi mi?..
Ama “kendi iradesi” ile söylediği bu sözün arkasında bile duramadı!.. Çünkü, “birileri” eğildi kulağına ve şunu fısıldadı: “Adayımız sensin!”
Ki, bu süreçte nasıl “alavere-dalavere” döndüğünü Önder Sav’ın kendisi açıkladı!..
“GENEL AF” DEDİ, ÇARKETTİ!
¥ Uzatmayalım... CHP’nin başına geçti ve başladı “mesaj”lar vermeye... Önce “genel af”tan söz etti... Sonra bir baktı ki, “içgüveysinin kayınpederi”, pardon “CHP politbürosu”nun kaşları çatık, yüzlerinden öfke fışkırıyor!.. Adeta; “Sen kimsin ki, bizden habersiz demeç veriyorsun?” der gibiydiler!..
Kılıçdaroğlu garibim, ne yapsın;
Anında yaladı sözlerini!..
Buna, “tükürdüğünü yaladı” bile denemez!..
Çünkü “tornistan” ettiğinde, henüz tükürüğü yere düşmemişti!..
¥ Arkasından, bir gazeteye demeç verip, “Türbana özgürlük getireceğiz... Herkes üniversitede okuyabilecek” dedi... Gelin, görün ki; daha “gazetenin mürekkebi kurumadan” yeni bir açıklama yaptı: “Yanlış anlaşıldım!.. Ben böyle bir ifade kullanmadım!”
Dedim ya, adam “damat” değil,
“İçgüveysi!”
“İzinsiz” yaptığı her konuşmayı geri almak zorunda kaldı!..
Çünkü, “genel başkanlık ağırlığı” yok!..
Ağırlık ve hakimiyet, “CHP politbürosu”nda!..
¥ Bir gün Tunceli mitinginde, yine “genel af”tan söz etti!.. Bu defa, “CHP politbürosu” ile birlikte MHP girdi devreye!..
Devlet Bahçeli ve MHP kurmayları; “Hoop” dediler;
“Ne yapıyorsun sen?.. Biz ki, ‘Hayır’ cephesinin önderleriyiz!.. Referanduma az bir zaman kala, kendi topuğumuza kurşun sıkıyorsun!.. Eğer aynı yolun yolcusu isek, konuşmalarına dikkat et!..
Yoksa seni de hain ilan ederiz!”
Tırstı Kemal Bey!..
Ve tabiî, yine tornistan!..
“Yanlış anlaşıldım!.. Genel af dediysem, Apo’nun da affedileceğini söylemek istemedim!..”
TESETTÜR, “RAHİBE KIYAFETİ” Mİ?!?
¥ Tornistan ede ede, sözünü yalaya yalaya bugünlere geldik... Ne yalan söyleyeyim; “partide bir ağırlığının olmadığını” zaten biliyorduk da; “Kim takar Yalova Kaymakamını” gibi bir “acziyet” içinde olabileceğini hiç tahmin etmiyorduk!..
Ama, onu da gördük!..
Şu hâle bakın;
Adamcağız; İstanbul’da törenlerle “çarşaflı hanımlara rozet” takılıp, aynı “çarşaf”ların Mersin’de “yırtıldığı” ve üzerine çıkılıp “tepinildiği” günleri unutturmak için, yine “Türbanı biz çözeriz” diyor ama; “Genel Başkanı olduğu CHP’nin Avcılar Belediye Başkanı Mustafa Değirmenci”, adeta; “Kim takar Genel Başkanı?.. O, varsın konuşsun; ben yapacağımı yaparım!” deyip, yaptı yapacağını!..
“Toplam 20 bin afiş” bastırtıp, yapıştırttı İstanbul’daki “bilboard”lara:
“Neden Evet”in altına, şunu yazdırdı:
“Müslüman kadınların rahibe gibi örtünmesi için evet!”
Şu “çokbaşlılığa” veya “başıbozukluğa” bakın;
Genel Başkan; “Türbanı biz çözeriz” diyor ama, Avcılar Belediye Başkanı, aynı “türbanlı”lara “rahibe” deme küstahlığında bulunuyor!..
Kılıçdaroğlu, “türbanlı” hanımlara “rüşvet” verip, onları “tavlamaya” çalışıyor ama CHP’li Avcılar Belediye Başkanı Mustafa Değirmenci; içindeki “CHP zihniyeti”ni kusuyor!..
Adeta; “Bakmayın siz Genel Başkan’ın söylediklerine!.. Gerçek CHP budur” diyor!..
ALTINI TUTAMAYAN GENEL BAŞKAN!
Tabiî, bütün bunlar, “gerçeğin ortaya çıkmasından sonraki” gelişmeler!..
Ondan öncesi de var:
“Müslüman kadınların rahibe gibi örtünmesi için evet” yazılı afişler ortaya çıktıktan sonra; “ilk açıklama” CHP İstanbul İl Başkanı Berhan Şimşek’ten geldi... Şimşek, haberi veren gazeteyi arayıp; “Bir partilimiz yaptırmış olabilir, kaldırttık” dedi...
Ama sonra, “artistlik” damarı ağır basıp, başladı yaygara koparmaya;
“O afiş CHP’nin değil!..
Bu, hükümetin bir komplosudur!”
Eee, hep Genel Başkan “tornistan” edecek değil ya, onun yanında dura dura İl Başkanı’na da bulaşmış “tornistan” hastalığı!..
Sonra, Kılıçdaroğlu girdi devreye:
Garibim, “altının nasıl oyulduğundan” habersiz, şöyle bir lâf etti;
“Bizim hiç afişimiz yok!.. Hem afiş bastırtacak paramız da yok!.. O afiş bize ait değil... Onu biz asmadık!.. Aynı pankartı, götürüp Diyarbakır’da da astılar!.. Afiş asıp, bizim üstümüze attılar!.. Bu, bir provokasyondur!.. Buradan sesleniyorum: Erdoğan, bu afişi asanı bulmazsa, sorumlusu kendisidir!”
Erdoğan, partisine böyle bir “çamur”, kendisine böyle bir “iftira” atılır da, hiç boş durur mu?..
Verdi talimatı, araştırttı olayı!..
Çıka çıka ne çıktı biliyor musunuz;
“O afiş CHP’nindir!”
“Afişler, CHP’li Avcılar Belediye Başkanı Mustafa Değirmenci tarafından hazırlattırılmış, CHP’li Belediye Meclis Üyesi Ali Oral’ın nezaretinde de bilboardlara yapıştırılmıştır!”
Olay, başlı başına bir skandal!..
Evet, “CHP zihniyeti”ni yansıtması açısından bir skandal!.. Kılıçdaroğlu’nun “altına hakim olamadığını” göstermesi açısından bir skandal!..
Ama, olayın beni ilgilendiren yönü şu:
“Kılıçdaroğlu’nu, bu partide niye hiç kimse takmıyor?”
Kılıçdaroğlu, CHP’nin başında bir “Yalova Kaymakamı” mıdır ki; onu hiç kimse takmıyor!..
Eskiden, “cunta heveslisi bazı generaller” derdi;
“Altımı tutamıyorum!”...
Şimdi de; Kılıçdaroğlu altını tutamıyor!..
Hadi, Önder Sav liderliğindeki “CHP politbürosu”nun “Kılıçdaroğlu’nun iradesine ipotek koyduğunu” biliyorduk da, CHP’li Avcılar Belediye Başkanı Mustafa Değirmenci’nin bile “Kılıçdaroğlu’nu takmayacağını” hiç düşünmemiştik!..
Şu hâle bakın;
Adamcağız mitinglerde bir şeyler söylüyor ama, Belediye Başkanı’nın umurunda değil!..
Hatta İl Başkanı BerhanŞimşek’in de umurunda değil!.. Takmıyorlar genel başkanlarını!..
Bir Genel Başkan ki; “yoldaş”larının ne yaptığından haberi yok!.. Çünkü efendim; o afiş işini tezgâhlayan Berhan Şimşek, hazırlayan da Değirmenci imiş!..
Hani, diyorum ki;
Kılıçdaroğlu, CHP’de “içgüveysi” olmaya daha ne kadar tahammül edecek?.. “Kukla” olmaktan, “bostan korkuluğu” yerine konulmaktan, “oynatılmak”tan, “yönlendirilmek”ten ne zaman kurtulacak?.. Ve, ne zaman özgürleştirecek iradesini?..
Söyleyin Allah aşkına;
Kendisi “özgür” olamayan bir adam, “türban”ı nasıl özgürleştirir, Türkiye’yi nasıl özgürleştirir?..
CHP, gerçekten “özgürlük”ten yanaysa;
İlk önce Kılıçdaroğlu’nu özgürleştirsin!..
“TAYYİP, ARKANDA DURAN YOLU YAPTI!”
Başbakan Tayyip Erdoğan, önceki gün, hem de sağanak yağmura rağmen Zeytinburnu’ndaki Kazlıçeşme Meydanı’nda düzenlenen “muhteşem” mitingde, “1 milyona yakın” vatandaşa seslenirken, bu olaya da değinip, dedi ya;
“Ortaya çıkan gerçekler karşısında, Kılıçdaroğlu’ndan bir özür bekliyorum... Ama, bu bir cibilliyet meselesidir!”
Erdoğan; “Silivri’de avukat olanın İstanbul’da demokrat olamayacağını” hiç bilmez mi?.. Bilir elbet!.. Bunu bile bile “özür” bekliyor ki, “CHP’nin maskesi” iyice düşsün!.. Bunu bile bile “özür” bekliyor ki, “CHP’nin iftira odaklı politikası” gözler önüne serilsin!..
Ama, şu da unutulmamalı:
Kılıçdaroğlu bu!.. Bugün “özür” dileyebilir, ama yarın “tornistan” edip, yine “yanlış anlaşıldım” diyebilir!.. Hep yaptığı gibi!..
Tayyip Erdoğan’dan söz açılmışken, bir anekdot daha aktarayım:
Tayyip Bey, önceki günkü “muhteşem miting”in ardından, akşam da AK Parti İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu’nun Wow Hotel’de verdiği “iftar yemeği”ne katıldı ve sık sık “alkış”larla kesilen konuşmasında, “fıkra gibi bir olay” anlattı...
Kemal Kılıçdaroğlu Giresun mitinginde konuşuyormuş... Hani her konuşmasında;
“Bu Anayasa’da Malatya’nın kayısısı, Kayseri’nin mantısı niye yok?.. O halde Hayır!” deyip; “Anayasa kitapçığı” ile “yemek kitapçığı”nı birbirine karıştırıyor ya; Giresun’da da sormuş meydandakilere;
“Tayyip Bey size ne getirdi?”
Vatandaşlardan biri, “Karadeniz Sahil Yolu”nu gösterip, bağırmış;
“Arkandan geçen yol var ya, işte onu getirdi!..”
Doğru söylemiş Karadenizli vatandaş;
Tayyip Erdoğan; bu ülkeye “yol” getirdi, “su” getirdi, “tünel” getirdi, “okul” getirdi, “hastane” getirdi... Kısacası, “hizmet” getirdi, “özgürlük” getirdi, “demokrasi” getirdi!..
Peki, CHP ne getirdi?..
“İftira” getirdi, “hakaret” getirdi, “entrika” getirdi, “yasak” getirdi, “darbe” getirdi, “zulüm” getirdi!..
Tekrar o günlere dönmek istemiyorsak, 12 Eylül, “tarihî bir fırsat”tır!..
O gün, “Evet” deyin ki, “hizmet”ler devam etsin!..
İnanın, bu “Evet”ler; sadece Türkiye’yi değil, “Kılıçdaroğlu’nu da özgürleştirecek” ve “irade”sini “Politbüro’nun ipoteği”nden kurtaracaktır!..
Evet, “Kılıçdaroğlu’nun özgürlüğü” için Evet!..
12 Eylül’de “Evet” deyin ki;
“İçgüveysi” olmaktan kurtulsun Kılıçdaroğlu!..
“Evet” deyin ki;
“Bostan korkuluğu” olmaktan kurtulsun!..
==============
HOŞT DÖNEK!
Bel altı vuruş şampiyonu... Haysiyet celladı!.. Yatak odası röntgencisi!.. Frikik servisçisi!.. Kadın bedeni fotoğrafı pazarlayan!.. Omzu kalabalıkların hizmetkârı!.. Vergi vermemek için hukukun arkasından dolanmakta uzman!.. Halka kâr payı vermemek için tabelâ şirketler kuran!.. İnsanların bir kısmını ötekileştiren, kutuplaştıran ve azınlığı kışkırtıp, provoke eden!..
Muarızlarının haremine girip, hane halkını “taciz” etmekte hiçbir sakınca görmeyen!.. Adam kaçırıp, banka soyan teröristlere “devrimci” elbisesi geçirip övgüler yağdıran!.. “Huzur ve özgür yaşantının katili 28 Şubat”a destek çıkmakla yetinmeyip, “darbeye yardım ve yataklık” eden!..
Katledilen “imam”lara değil, “katil PKK”ya sahip çıkan!..
“Lisede namaz” haberleriyle “dindar”ları gammazlarken, “misyoner”leri yere-göğe sığdıramayan!..
Dindar işadamlarına işkence yapan polis müdürlerine arka çıkıp, işkenceye uğrayanları “yeşil sermaye”cilikle suçlayan!..
İslâm düşmanı!.. Başörtüsü sorununun çözülmek istenmesine karşı çıkıp “kaos” diyen!.. Kendi yaşam tarzlarını kutsallaştırıp, dindar insanları horlayan, dışlayan, hakaret eden!..
Bir gazetenin bir “dönek hergele”si, şu günlerde beni ve gazetemi hedef alıcı yazılar yazmaktadır... “Sahibinin Sesi” olan “boynu tasmalı” bu “Saldır Co”ya, sadece “hoşt” diyorum!.. Hoşt!.. Hadi başka kapıya!..
Kıskanma ne olur, “adam” ol, senin de olur!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi