Kara Bela Yüzbaşı
“Kara Bela Yüzbaşı” ismini 12 Eylül 1980 öncesi ve sonrasında hemen bütün Adıyamanlılar bilirmiş. ‘Kara Bela’nın eline düşen kişilerin ölümlü veya ağır yaralı olmadan kurtulması mümkün değilmiş. Eline düşen herkeste mutlaka bir iz bırakırmış...
Yüzlerce işkence görmüş vatandaşlarımızdan biri, yaşadıklarını anlattı. Olayı Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ile beraber dinledik. Üstelik işkenceye maruz kaldığında daha 12 yaşındaymış. Şimdi 42 yaşında tabiî. Hadiseyi anlatmadan önce bir iki şey söylemek isterim.
Referandumda “Ret” verecek olan CHP’lileri anlamak mümkün. Milletin ve devletin menfaatine olan ne varsa, CHP zihniyeti reddeder. Millet ile CHP’nin muhalefeti kıyamete kadar sürecektir. Bu zihniyetin halkla barışması ve kaynaşması mümkün değildir. O sebeple referandumda “Ret” vermeleri kadar normal bir durum yoktur.
Yalnız aklı başında hiç kimse, MHP’nin niye “Ret” vereceğini anlamış değil. Haydi, ben taraflıyım belki anlamıyorum ya da anlamakta zorlanıyorum ama bir sürü tanıdığım Ülkücü var, onlar da hâlâ bir anlam veremedikleri gibi, kendilerine herhangi bir gerekçe de gösterilmemiş. “Sadece reddedeceğiz” diyorlarmış.
Şimdi anlatacağım işkence olayı; ağabeyleri MHP’li olan, kendisi de bu referanduma kadar Ülkücü kalan; fakat MHP’nin anlaşılmaz ve sebepsiz “Ret” oyu vermesi yüzünden partisinden de, Ülkücülükten de vazgeçen bir vatandaşımızın 12 yaşında yaşadıklarıdır.
Darbecilerin asıp kestikleri aylardır, bu yurttaşımızın da ailelerinden tutuklanmalar olmuştur ama kim kimi neden tutuklamıştır, bilinmez. Bilmek isteyenler de ayrıca aynı cezalara tabi tutulur. Bu sebeple insanların günleri hep karanlık ve korku içerisinde geçer.
Kara Bela Yüzbaşının işkencesine 12 yaşında uğrayan arkadaşımız, dışarıda kalabilen aile üyeleriyle birlikte, suçu belli olmayan ama içeri atılan bir yakınlarını ziyarete giderler. Tabiî cezaevinin önünde pek çok ziyaretçi vardır. Herkes sıraya girmiştir; fakat daha çocuk olan bu kardeşimiz, sırayı falan bilmez, sıranın başına koşar, sonuna koşar, yani kendi halinde oynar. Kapılar açılınca akrabasını ziyaret edecektir. Ne suç bilir, ne darbe.
Çocuğun oynamasını Kara Bela yukarıdan izlemektedir, yanındaki görevlilere; “Getirin şu p.. kurusunu” diye talimat verir. Şu mübarek günde böyle bir sözü yazmak istemezdim ama ne yapayım, olayı bizzat yaşayan kişi, kendisi anlatınca, zikretmek zorunda kaldım. Apar topar çocuğu Kara Bela’nın yanına getirirler, yüzbaşı yine aynı hitapla çocuğa bir tekme savurarak yere yıkar.
İnanın bundan sonra yaşananları böyle bir günde yazmak istemezdim, hatta hiçbir zaman yazıp anlatmak istemezdim ama bazen gerekiyor. 12 yaşındaki masum çocuğu yere yatırdıktan sonra ayağındaki potiniyle yüzüne öyle bastırır, öyle bastırır, öyle işkence eder ki; çocuk bir dakika sonra zaten bayılır. Yine aynı hitapla “Atın şu p.. kurusunu” diye bağırır.
Çocuğu hastaneye götürürler, rapor alırlar, aylarca tedavi görür, zamanla iyileşir iyileşmesine ama hâlâ yüzünde o işkencelerin izi vardı ve çok belirgin durmaktaydı. Hatta doktorlar; “Üzerinden büyük bir TIR geçse, ancak bu kadar hasar verebilirdi” demişler.
Tabiî bu hadiseyi dinleyen iki kişi değildik, yaklaşık 30 kişinin olduğu bir ortamda anlattı yurttaşımız. Dinleyenlerin kimileri ağladı, kimileri lânet okudu, kimileri derin derin iç geçirdi. Sonra sessizliği birisi bozdu ve sordu; “Peki hiç mahkemeye falan vermediniz mi, hakkınızı aramadınız mı?” dedi.
İşkence gören yurttaşımız cevapladı soruyu: ‘Hak aramak’ ne demek, hakkını arayanlar sorgusuz-sualsiz en az üç ay içeride yatıyordu. Tekerlekli sandalyeye mahkûm olmuş felçliler bile asker kıyafetli birini görünce selama duruyordu. Hangi haktan söz ediyorsunuz. Nihayet bu referandumla hak aramaya bir kapı açılacak. ‘Evet’ demek için gece-gündüz çalışıyorum. Yaşadıklarımı tüm Ülkücü kardeşlerimin vicdanlarına havale ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.