...Ve bayram!
Allahuekber ve lillahil hamd..
Nihayet bayrama ulaştık.. 11 Ayın Sultanı’na veda vaktidir şimdi.
Bayram sevinci ile referandum stresini birlikte yaşayacağız gibi sanki..
Aslında niye stres yapalım ki. Kadir-i mutlak ve bir olan Allah’ın takdiri neyse o gerçekleşecek.. Ve sonunda herkes layığını bulacak..
Allah kadiri mutlaktır. O’nun iradesi her şeyi ve herkesi kapsar. Biz ise sadece O’nun rızasına tabi olacağız..
Sonuç ne olursa olsun, ilk sözümüz de, son sözümüz de şu olacak: Elhamdülillah Rabbil alemin.
Sonuç ne olursa olsun, kaldığımız yerden devam edeceğiz..
Bırakın başkaları stres yapsın.. Kadere, rızga, ecele iman eden birinin stresi olur mu? Hem bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde hayır olamaz mı? O, esbabını da halkeder hükmünün ve O dilerse kafirler eliyle bile dinine hizmet ettirebilir..
Önemli olan “Suyu arayan adam” değil, “suyun aradığı adam” olabilmek..
O, bizi sabredenlerden bulacak inşallah..
Belaya karşı sabrederken, direnirken daha diriydik sanki. Nimeti, iktidarı paylaşırken nasıl da gevşiyor insan. Nasıl da dağılıyor, ihtiraslarımızın esiri oluyoruz!. Sahib olduğumuz şeyleri kaybetme korkusu ile nasıl da dizlerimiz titriyor..
Unutmadan hemen şimdi, mübarek Ramazan Bayramımızı tebrik ediyorum..
Ramazan’ın hayatımıza kattığı değerleri bir yıl koruyabilene ne mutlu..
Hadi, gelin şimdi akrabaları, komşuları ziyaret edelim.. Hadi birilerini affedelim ve küsleri barıştıralım..
Alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmeti olarak sorumluluklarımızı yeniden gözden geçirelim, saflarımızı sıklaştıralım, istişare ve şûra ile ileri doğru hareket halinde olalım..
Ne varlığa sevinelim, ne yokluğa yerinelim. İkisi de geçicidir.. Aslolan ahiret yurdudur..
Mal da yalan, mülk de yalan aslında. Onlarla oyalanıp duruyoruz. “Okyanus kenarından kumdan evcikler yapan çocuklar gibi”yiz..
Bir Ramazan’ı daha geride bıraktık.. Ramazan’a veda ederken, dönüp bir arkamıza bakalım. Ne görüyorsunuz.
Bana kalırsa Ramazan bir sukunet ve içe dönüş mevsimi olması gerekirken, çok fazla yemeye içmeye dalmadık mı? Televizyonlarda sabahtan akşama yemek tarifleri.. Çadırlarda vur patlasın, çal oynasın havasında “kültür etkinlikleri”..
Bu böyle olmamalı idi.. Ramazan “itikaf ayı”dır aynı zamanda.. Osmanlı’nın son dönemindeki Levantenlerin Müslüman ahali oruç tutar, dua, zikir, hatimlerle vakit geçirirken, kendi aralarında eğlenmek için uydurdukları direklerarası eğlencesini, şimdi “Ramazan eğlencesi” diye çadırlara taşıdık..
Bu iş sadece yoksulları doyurma işi değil. İşin himmet boyutunu bir kenara bırakıp, buğdayı öne çıkarttık. İnsanların aklını ve yüreğini doyurmayı bir kenara bırakıp karınlarını doyurmayı önceledik..
Bana söyler misiniz, mutfakta şarkılarla türkülerle yemek pişiren o kadınlar nereden geldiler.. Kendi evlerinde bu işler böyle mi oluyor.. Sanal bir dünyanın dar sokaklarında kaybolup gidiyoruz. Televizyon size din, yemek tarifi, kültür, siyaset “life style” nam-ı diğer bir yaşam tarzı sunuyor.. Sakın dönüştürelim derken dönüşüyor olmayasınız..
Bana kalırsa Ramazanlarda daha az televizyon kullanmalıyız. Ben öyle diyorum da bir de internet “belası” var başımızda.. İnterneti bela yapan, sistemin kendisi değil aslında. Biz kullanıcılar.. Gazetelerin Ramazan sayfalarından din öğrenen insanlar var..
Bu sene, Ramazan’ın farklı bir anlamı da, referandum sürecinde yaşananlar oldu.. Yeni anayasa Ramazan’ın gölgesinde oylanacak.. Bütün iftarlarda bu referandum konuşuldu. Dualarda referandum vardı..
Ramazanlarda toplumdaki dini duyarlılık en yüksek seviyeye çıkıyor..
Evet! Nihayet bayrama ulaştık. Umarım bu siyasi tansiyon da biraz düşer. Kavgasız - gürültüsüz, ağız dalaşını bir kenara bırakıp ağız tadı ile bayram ederiz..
Bayramınızı tebrik ediyorum efendim. Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.