Azgın topluluk
Kur’an, tağutluğu sadece ferde yüklemez, belki toplumu da kapsayacak bir şekilde kullanır. Demek ki, tağut sadece fert değil, bazen toplum veya kavim de olabilir. Bundan dolayı Kur’an çoğul kipiyle ‘kavmun tağun’ ifadesini kullanıyor. Dolayısıyla azgın topluluğa Kur’an kavmun tağun diyor.
Bir millet toptan fail olabilir mi? Kolektif olarak suçlanabilir mi? ‘El hükmü li’l-ekser’ kaidesince evet. Hadisler de iltihaken taraftarlığı ispat etmektedir. Tabiî ki bir toplumun bütün fertleri suçlu olmaz; lâkin çoğunluk azarsa ve içlerindeki azınlık da onlara söz geçiremezse; o zaman azgınlık, o toplum üzerine topluca siner ve intibak eder. Amerikan toplumu hâlâ o azgınlığın tam merkezine ulaşmış, pençesine düşmüş değil ama kıyılarında dolanıyor ve merkezine ulaşmasına ramak kalmış bulunuyor. Bundan dolayı Ezher Şeyhi Ahmet Tayyip, Amerikan toplumunun bir parçası için ‘kılletun hakida (kindar azınlık)’ tabirini kullanıyor. Tur Sûresi’nde azgın topluluk ifadesi, Beni İsrail için kullanılıyor.
Bugün için de aynı tabir Beni İsrail için kullanılabilir. Ayrıca bu toplumun organize olmasıyla birlikte Amerikan toplumu da Beni İsrail’e benzemeye başlamıştır. Es Safir gazetesinden Abbas Beyzun gibi kimileri ABD’de hürriyetin kutsal olduğunu söyleyerek adamların Amerikan bayrağı vs. yaktıklarını da hatırlatarak, dolayısıyla Kur’an yakılmasına da bu gözle bakılmasını tavsiye ediyorlar.
Arap aleminde meseleyi iç hesaplaşmaya getiren ve çeken talihsizler ve bedbahtlar da var. Irak’ta mezhep kavgalarından dolayı karşıt mezheptekilerin evini barkını yakarken farkında olarak veya olmayarak çok sayıda Kur’an yakıldığını söyleyerek Terry Jones gibilerine mazeret bulmaya yelteniyorlar. Böylece Müslümanların hamiyetinin son kırıntısını da liberal değerler uğruna yok ediyorlar. Halbuki, liberalizm kalesi sayılan Hollanda’da Wilders gibiler her şeye liberal iken sadece İslâm’a karşı son derece tutucu davranıyorlar ve işte azim kırıcılar ve hamaset katilleri bu havayı görmek istemiyorlar. Bu tür sözde Müslümanlar, meseleye Jones gibilerden daha alçakça yaklaşıyorlar. Kendi eserleri yakılsa hop oturup hop kalkarlar; Kur’an yakılınca umurlarında bile değil. Onların umurunda olup olmaması da bizim umurumuzda değil; lâkin dalga kıran görevi ifade ederek herkesi kendilerine benzetmek istiyorlar. Tepki gösterdiğimiz nokta münhasıran burası.
•
Abbas Beyzun gibileri sapla samanı karıştırıyorlar. Azgın topluluk mensupları, Kur’an nüshalarını ve sayfalarını özgürlük anlayışlarını tatmin etmek için mi yakıyorlar; yoksa taassup ve kinlerinden dolayı mı? Bugün Kur’an yakan, yarın Endülüs’teki gibi insan ve Hamel-i Kur’an, yani hafızları yakarlar. Kendi hesaplarına ne konuşurlarsa konuşsunlar, lâkin Müslümanları iğfal etmesinler. Onların zihnen ırzlarına geçmesinler! Bu hususta ‘bırakın yapsınlar bırakınız geçsinler’ tarzı liberal mantık tamamen tutarsız ve sakat.
Hitler ve Nazizm konusunda toleranslı davranıyorlar mı? Ya da Hitler zihniyetinin Yahudilere yönelmesi karşısında geniş yürekli davranabiliyorlar mı? Ama aynı zihniyet Müslümanlara yönelince, mesele pek de umurlarında olmuyor! Yalın konuşalım: Yahudilik tabu ama İslâm öyle değil! Kur’an yakılmasına bizatihi karşı değiller, yan tesirlerinden dolayı endişelerini dile getiriyorlar.
Afganistan ve Irak’ta askerlerinin varlığı tehlikeye düşermiş! Buna ilaveten toplumsal çekişmelerden ve sürtüşmelerden dolayı insanlar hayatlarını kaybedermiş. Buna veya sonuçlarına akıl ediyorlar ama bu sonuçları getiren sebebini izale etmeye akıl erdiremiyorlar! Pragmatik akıl böyledir. Vatikan ve benzeri dinî kurumlardan gelen tepkiler, beklenenin altında. Elbette öyle olmak zorunda; zira Papa, 2006 yılında bir benzerini Regensburg’da yapmadı mı? Daha ne bekliyoruz ki?
•
Bununla birlikte her zamanki gibi insaflı papazlar da elbette ki yok değil. Bunlardan birisi olan Rahip Dirk Ficca, 11 Eylül saldırılarının, Müslümanların veya İslâm’ın eseri olmadığını savunuyor. Faysal Abdudrauf’un projesini destek veren Ficca, ikisinin ayrı meseleler olduğunu belirtiyor.
New York’taki Ground Zero’ya yapılacak cami meselesine temas eden Ficca, cami projesinin başka yere kaydırılması teklifine katılmadığını, caminin oraya yapılabileceğine değindi. Buna sebep olarak da “11 Eylül saldırısının iddia edildiği gibi İslâmî bir saldırı ya da Müslümanların bir eylemi olmadığını” gerekçe gösteriyor. Akıl için yol bir.
1973 yılında yapılan Ekim Savaşının kahramanı ve milis komutanı olan Port Said’li Hafız Seleme de 11 Eylül’ün, Bush’un bir tiyatrosu olduğunu ve olayın kesinlikle Kaide ile bağlantılı olmadığını ifade ediyor. İşte bugün bu tiyatronun fasılları oynanıyor ve Palin gibi Bush’un devam olan ve 11 Eylül kalıntıları üzerine veya yakınlarına cami yapılmasını istemeyen Neocon politikacılar, çılgın papazları devreye sokuyorlar. Ya da oluşturdukları nefret atmosferinde böyle hazır kıta papazlar ortaya çıkıyor. İşte bunlar ‘kavmun la yüflihun’ veya Tur Sûresi’ndeki ifadesiyle ‘Kavmun tağun’dur, yani azgın topluluktur.
TAZİYE: Nuri Aykon Beyefendinin vefatı münasebetiyle derin teessürlerimle birlikte, Vakit ailesi ve kederli yakınlarına başsağlığı diler, sabr-ı cemil niyaz ederim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.