Özal’a ateş edildiği gün hemen yanındaydım!
Yıllarca rahmetli Turgut Özal’ın nasıl öldüğü tartışıldı bu ülkede. Önceleri, kimse eteğindeki taşları ortaya dökmedi; susmayı tercih etti.
Ben,18 Haziran 1988 günü Ankara Atatürk Spor Salonundaydım. Bu gün gibi hatırlıyorum. Turgut Bey tam konuşurken silah patladı, ve Başbakan kürsünün arkasında kayboldu. Sonra yağmur gibi mermi yağdı; salonun parke zeminine saplanan ya da oradan sekip sağa sola giden. Hatta bu mermilerden biri Güneş Taner’i bacağından yaralamıştı. Benim yanımda Güneş Taner’in eşi Beyza Hanım oturuyordu: “Güneş... Güneş... Bacağından kan akıyor!” diyen çığlığı hala kulaklarımda yankılanıyor. Ben gözlerimi Kartal Demirağ’a dikmiştim. Önce topaç gibi dönmeye başladı yerde; sonra bir sağa bir sola yuvarlandı durdu. Atılan onlarca mermiden biri bile değmedi. Daha sonra, defalarca izledik Demirağ’ın yerdeki hareketlerini ve dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Hiram Abbas, “bu adam çok iyi eğitilmiş. Özel harekatçı kesinlikle!” demişti.
Şimdi, Ergenekon davasının ek klasörlerinden birinde, suikastın cezaevinde tasarlandığı ve “birilerinin” Kartal Demirağ’a “sen hiç korkma, seni yurt dışına çıkartacağız!” dediği anlatılıyor.
Mehmet Adnan Akfırat klasöründe 17 sayfalık çok ilginç bir görüşme zaptı var. Bu zabıtta, adı Muhsin olarak geçen bir itirafçı, Kartal Demirağ’ın Özal suikastını cezaevinde tasarladığını anlatıyor savcıya. Estetik ameliyatla yüzünün değiştirileceği, askerlik işlerinin düzenlenmesi, parasal yardım yapılarak ömür boyu ailesinin korunacağı gibi sözler veriliyor, itirafçı Muhsin’in anlatımlarına göre. Muhsin’de sonra, cezaevinde kalan Cemal Kozan da savcıya ifade vemiş:
“Almanya’dan gelen Ali adlı biriyle Denizli’den gelen bir öğretmen Kartal Demirağ’la görüştü.” Daha sonra da, Kartal Demirağ’ın, cezaevinden kaçmadan önce, cezaevi müdürüne nasıl baskı yapıldığını anlatmış. Anlatmış da ne olmuş? Hiç birşey. Üstelik çenesini kapaması yolunda Muhsin’e baskı yapılmış.
Rahmetli Turgut Bey, Emlakbank’ı dolandırmakla suçlanan Afyon’lu işadamı Kemal Horzum’dan kuşkulanmış ve banka bünyesinede, Horzum’u soruşturan komisyona, suikast işiyle de ilgilenmelerini istemiş. Komisyon üyeleri suikastçı Kartal Demirağ ve Horzum’un doğum yeri Afyona’a gitmiş. Komisyon üyelerinden Uğur Tönük, TBMM’de kurulan Horzum Araştırma Komisyonu’na şunları anlatmış Afyon dönüşü: “Afyon Dazkırı’da, 1974-77 yılları arasından Ege’de filizlenen sol hareketleri önlemek amacıyla kontrgerilla kurulduğunu, Kartal Demirağ’ın, bu örgütün yetişmiş bir adamı olduğunu saptadık!”
Komisyon, Özal’ı vuran silahı, Demirağ’a kongre salonunda polislerin verdiği yolunda duyumlar aldı. Afyon’daki örgütün üzerine gidilmesine karar verildi. Komisyon Üyesi Uğur Tönük’ün anlatımına göre, tam bu sırada Ortaköy’de bir villaya davet edildi. MİT görevlisi olduklarını düşündüğü üç kişi kendisine: “Bu soruşturmayı kesin!” ve Sabri Yirmibeşoğlu’nun adını vererek, “Paşa kararınızı bekliyor!” dedi. Bundan bir süre sonra Tönük soruşturmadan çekildi. Olayı da sadece Turgut Bey’le paylaştığını anlattı. Şimdi, bütün bunları alt alta koyduğunuz zaman karar verin; Turgut Özal eceliyle mi öldü yoksa öldürüldü mü?!
Karayılan’dan İsrail’e çağrı
PKK terör örgütünün önde gelen isimlerinden Murat Karayılan, İsrail’e Türkiye’yle askeri ilişkileri kopartma çağrısı yaptı. “Türkiye, İsrail’le bizim ortak düşmanımızdır!” buyurmuş bir de!
Yahu sen kimsin ki, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin düşmanı olacaksın? Başı kabak, baldırı çıplak katil güruhunun, Öcalan’ın yokluğunda başına kurulan bir eşkiyasın!
Tabii İsrail de az değil hani!
Kandil Dağı’na İsrail Kanal 2 televizyonu gidiyor ve Karayılan’la söyleşiyor, sonra da kurgulamadan, “Türkiye, İsrail’le bizim ortak düşmanımızdır!” zırvasını yayınlıyor.
İsrail’in dünyada son istediği, Türkiye’yle düşman olmak.
Türkiye büyük devlet. Öyle uyduruk kaydırık şeyhlik, krallık, diktatörlükle yönetilmiyor. Demokratik bir ülke. Dahası dış politikada, devletler arasında, sürekli düşmanlık diye birşey yoktur. İsrail, PKK’nın lafına kanıp Türkiye’yi düşman etmeyecek ve de PKK’nın saflarında yer almayacak kadar akıllıdır. Yarın Türkiye’den, Mavi Marmara’yla ilgili özür diler, Filistin ablukasını kaldırırsa ne olur?
İlişkilerdeki gerginlik de o saat biter! Karayılan’a ne olur? Ya silah bırakıp dağdan iner, ya o dağ başında yaşlanır gider ya da bir gün bir kurşuna hedef olur!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.