İki konu
HÜKÜMET ve BDP görüşmesini önemli buluyorum ve destekliyorum. Çünkü “konuşma”nın başlaması bile başlı başına önemlidir. Dünyada da terörü azaltma ve giderek sona erdirme yolunun ilk adımları böyle atılır. Uzun, inişli çıkışlı, sıkıntılı ve umutlu bir yoldur bu.
Cemil Çiçek de Selahattin Demirtaş da açıklamalarında ‘çıtayı aşağıya çekmeye’ çalıştılar; büyük beklentilerin oluşmamasını, birkaç görüşmeyle sonuca varılamayacağını söylediler.
“Bütün partiler görüşmelidir” diyerek hem doğru bir genel ilkeyi dile getirdiler, hem ‘risk’i yaymak istediler.
Evet büyük beklentilere girmemek, yolun uzun olduğunu unutmamak gerekir.
Dünkü görüşme ‘yeni anayasa yapım usulü’ konusunun etrafında geçmiş.
Hepimizin merak ettiği ve gazeteci arkadaşların da sorduğu ‘kritik konular’ bu tür görüşmelerde ele alınmaz zaten!
O konular devletin “başka organlarınca” ve “teknik olarak” görüşülür. Siyasi karar gerektikçe Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a ve hükümete gelir...
Gerginlikten sakınmak
Hiç şüphesiz yeni bir döneme girdik ve daha işin çok başındayız. Süreci desteklemek lazım.
Süreci geliştirmenin en önemli adımı, PKK’nın “eylemsizliği” süresiz olarak uzatması, hatta silah bırakabileceğini açıklamasıdır; bunu yapmalıdır.
Bu süreçte BDP’liler kışkırtıcı söylemlerini bırakmalıdır, ölçüsüz taleplerle kamuoyunu germekten sakınmalıdır. Kamuoyunu ne kadar gererlerse süreci o kadar çıkmaza sokarlar.
Eli taşın altında olan iktidar bütün partilerle ilişkiler kurmaya, polemikten sakınmaya özen göstermelidir. Başka bir konuda patlak verecek gerilim de bu süreci zorlaştırır çünkü.
İktidardan sonra en büyük sorumluluk, hem ana muhalefet olduğu için, hem sosyal demokrat olduğu için CHP’ye düşüyor.
Kılıçdaroğlu’nun sağduyulu davranacağına inanıyorum.
Tophane vakası
Tophane olayında en doğru yorumu Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay yaptı: “Kasaba yaşamını dayatmak...”
Öte yandan TV’leri dinliyorum; aman Allah, neler de neler!.. Bu saldırıyı AKP’yi yıpratmak için derin devlet organize etmiş... Yok öyle değilmiş, AKP’den cesaret alan şeriatçıların hayat tarzımızı nasıl tehdit ettiğinin bir göstergesiymiş...
Ertuğrul Günay’ı hem doğru teşhisi için hem gösterdiği duyarlılık için kutluyorum. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın da Bakan’a katılmasını, protokolden öteye bir duyarlık beyanı olarak görüyorum.
Bir esnafın şu sözleri her şeyi anlatıyor:
“Burada Bitlis ve Siirt’ten gelme aileler yaşıyor. Sanat yapılacak yer değil. Sanat yapmak isteyen Şişli’ye gitsin.”
Bu tipik bir “kasaba” mantığıdır.
‘Kasaba’da hayat tarzı tekdüzedir ama şehirler şu veya bu ölçüde kozmopolit olurlar. Hiçbir hayat tarzı dayatılamaz.
Kasabalı vatandaşlarımızın hayat tarzı da saygıya layıktır ve buna özen göstermek de birlikte yaşamanın bir gereğidir.
Ama bu asla şiddetin mazereti olamaz. Konuşursunuz, rica edersiniz; ilgili makamlara dilekçe verirsiniz. Ama asla saldırganlık yapamazsınız, insanları hırpalayıp camı çerçeveyi kıramazsınız. Bu suçtur...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.