Ahlaksızlık, Densizlik ve Edepsizlik Korkunç Boyutlara Ulaştı
Ahlaka, fazilete, hikmete, insan haklarına aykırı, ülkeye ve halka zararlı hiçbir şey övünç (iftihar) konusu olamaz. Böyle aykırı şeylerin reklamını yapanlar kötü insanlardır. Kötü şeylere sevinenler beyinsizdir.
Dünyanın en büyük haydudu Türkiye'den çıkmış...Siz böyle bir habere sevinir, bununla iftihar eder misiniz?
Dünyanın en fazla para kazanan fahişesi bizden çıksa, bu yüzden sevinmemiz mi, utanmamız mı gerekir?
Maalesef bazı büyük medya organları büyük kötülüklerin, ayıpların, çirkinliklerin reklamını yapıyor. Nice kötü ve utanılacak şeyleri imrendirecek şekilde topluma sunuyor.
Hepsi için söylemem ama bazı gazeteler, dergiler, tv'ler geneleve dönmüş vaziyette.
Atatürkçü geçiniyorlar... Atatürk rejiminde böylesine müstehcen, ahlaksız, şehevî yayınlar yapabilirler miydi?.. Ataları ahlaksızlığın bu kadarına izin vermez, canlarına okurdu.
Son on yıl içinde Türkiye'de büyük kötülükler olmuştur.
Birincisi: Zina, seks serbestliği, uçkur gevşekliği almış yürümüştür.
İkincisi: Alkollü içki üretimi ve tüketimi çoğalmış, memleket büyük bir meyhaneye dönmüştür. Sultanahmet'te ana caddenin kaldırımlarında serbestçe rakı içiliyor, evet sokak ortasında... Atatürk aşırı miktarda rakı içerdi ama böyle bir şeye izin vermezdi.
Eskiden kötülük yapıldığı yerde kalıyordu, şimdi tv'ler vasıtasıyla her eve, her yere girmiş vaziyette.
İş o raddeye geldi ki, tv dizilerinden birinde cinsel sevişme sahnesi varmış, oyuncular gerçekten seviştiler mi, yoksa film çekilirken aralarına yastık koydular mı tartışması yapılıyor.
İslam dini insanların gizli ayıp, günah ve kusurlarının araştırılmasına izin vermez. Böyle bir araştırmaya tecessüs denilir, Kur'an bunu yasaklamaktadır. İslam dininin kabul etmediği, önlenmesini istediği kötülükler alenen, açıkça, küstahça, övünerek işlenen günahlardır. Zamanımızda birtakım derin güçler vatandaşların gizli ayıplarını araştırıyor, açıkta yapılan fısk ve fücuru normal karşılıyor.
Bugünün Türkiye'si bir Fâciristan'a dönmüştür. Ahlaka aykırı bütün fısklar, fücurlar, günahlar, isyanlar, edepsizlikler, densizlikler, kötülükler, çirkinlikler açıkça ve küstahça işlenmektedir.
Bu konuda ülkemiz eski Sodom ve Gomore'yi, Roma ve Bizans'ı geride bırakmıştır.
Türkiye Müslümanlarının büyük kısmı bu açıkça ve küstahça işlenen günah ve kötülüklere seyirci kalmakta, gereken emr-i mâruf ve nehy-i münker vazifesini (yasal sınırlar içinde) hakkıyla yapmamaktadır.
Haddim olmayarak hatırlatıyorum:
Bunun sonu büyük bir felâket ve azaptır. Emr-i mâruf ve nehy-i münker yapılmazsa azap sadece azgınların ve kudurmuşların üzerine değil, genel gelir, kurunun yanında yaş da yanar.
Bu satırları yazmak bana terettüp etti (üzerime vazife olarak düştü).
*(İkinci yazı)
Müslümanlığımıza Müslümanlık Katmak...
İnanç hükümlerinde Ehl-i sünnetin iki ekolünden biri olan Mâturîdiliğe göre, bir Müslümana "SenMüslüman mısın?" diye sorulduğunda "Hakka (elbette, hiç şüphesiz) Müslümanım" diye cevap vermelidir...
Elhamdülillah hepimiz mü'miniz, Müslümanız ama Müslümanlığımızın miktarı ve derecesi bize yetmemektedir...İslamımıza İslam katmamız, daha kaliteli, daha güçlü, daha keyfiyetli Müslümanlar olmak için çalışmamız gerekmektedir.
İman artmaz eksilmez ama imanın nuru ve kuvveti, Müslüman olmanın kalitesi artar ve eksilir.
İslam'ı anlayış ve yorumlayışımız yetersizdir, eksiktir.
İslam'ı hayata uygulayışımız eksiktir, bazen hatâlıdır.
İslam'ı en doğru şekliyle nasıl öğrenebiliriz, anlayabiliriz?.. Bu iş kitap okumakla olmaz. Mutlaka ehliyetli ve liyakatli bir din hocasından, bir rehberden, bir mürşitten din dersleri almamız gerekir.
Öyle bir hoca ve mürşid ki, ucu Resullerin Seyyidine ulaşan bir icazete sahip olsun.
Bir hocaya, bir şeyhe, bir mürşide ihtiyacı olduğu halde, böyle bir din rehberine sahip olmayanın hocası, şeyhi şeytan olur.
Zamanımızda ilahiyatçı hoca, müteşeyyih kılığında çok şeytan vardır.
Reformcu, dinde yenilik ve değişim taraftarı, BOP'çu, ılımlı İslamcı, Diyalogçu, Fazlurrahmancı,Afganîci ilahiyatçılardan mürşid olmaz, mudill (saptırıcı) olur.
Bir mürşid-i kâmile intisap edinceye kadar Müslüman kardeşlerime icazetli ve ehliyetli bir alim ve fakihin yazmış olduğu mufassal bir ilmihal ile İmamı Gazalî'nin telif etmiş olduğu İhyâ kitaplarını okumasını tavsiye ederim.
Din ve ahlak ayrı şeyler değil, aynı şeydir.
İslam'ı doğru bir şekilde öğrenmemiz ve anlamamız, sonra hayata uygulamamız gerekir.
Öğrenmek, anlamak ve uygulamak...
Dini yanlış öğrenirsek doğru uygulayamayız.
Evet, Müslümanlığımıza Müslümanlık katma-lıyız.