Tophâne Hâdiseleri
AK Partisi iktidarının sigara konusundaki kısıtlamaları, engellemeleri, halkın sağlığını korumak için yaptığı olumlu işler ne kadar tebrik ve teşekküre şayansa (değerse); alkollü içki konusundaki olumsuz işleri de o derecede tenkide ve protestoya layıktır.
Bu iktidar zamanında içki konusunda ne gibi gelişmeler olmuştur:
* Başta rakı olmak üzere içki fabrikaları çoğalmıştır. Benim bildiğim 15 rakı fabrikası, yüzlerce büyük ve küçük şarap, bira ve diğer içki fabrikaları harıl harıl üretim yapmakta, halkı zehirlemektedir.
* İçki tüketimi çok artmıştır ve genelleşmiştir.
* Başka şehirleri bilmiyorum, İstanbul'da şarap veya meyhane sokakları açılmıştır.
Bu iktidarın işidir demiyorum ama Türkiye'de içki satılmayan turistik otel açmak mümkün değildir. Sahibi dindar bir Müslüman, oteline içki koymak istemiyor... Bu zata ruhsat verilmemektedir. Sanki alkollü içki içmek şarttır, içki medeniyettir. (Sadece Urfa'da Ruha beş yıldızlı otelinde içki yoktur.)
Geçen hafta Tophane semtinde üzücü olaylar oldu. Sanat faaliyetleri adı altında muhafazakâr ailelerin yaşadığı sokakların ortasında içki içilmeye, kahkahalar atılmaya başlandı. Oralarda yaşayan aileler rahatsız oldu. Kavga gürültü çıktı. Camlar kırıldı, yumruklar atıldı, rivayete göre içkicilere biber gazı sıkıldı...
Çağdaş, ulusal, "Hayırcı", kendini uygar sanan, dindarlığı ve muhafazakârlığı gericilik olarak gösteren yaygaracılar feryadı bastılar: Gericiler saldırdı... Bu yeni bir Madımak olayıdır bu!..
Soruyorum: Ailelerin yaşadığı bir semti meyhaneye çevirmek, sokaklarda gürültü ve şamata içinde içki içmek doğru mudur?
Her semtin, her mahallenin sosyo-kültürel bir yapısı vardır. Halka hürmet etmek, halkı rahatsız etmemek gerekmez mi?
Bir ara bazı belediyeler serbestçe içki içilebilecek kırmızı sokaklar projesini hayata geçirmek istemişlerdi. İlerici ve çağdaşlar buna mani olmuşlardı. Onlar bütün vatan sathının meyhane olmasını istiyorlardı.
Bendeniz Müslüman bir vatandaş olarak içkinin bu kadar yaygın hale gelmesinden, ailelerin yaşadığı sokakların meyhaneye çevrilmesinden çok rahatsızım. Benim rahatsız olmaya, protesto etmeye hakkım yok mudur?
Ayasofya ve Sultanahmet gibi iki ulu mabedin bulunduğu tarihî semtte bile, ana caddelerin yaya kaldırımlarına masalar atılmıştır ve sokak ortasında rakı ve şarap içilmektedir. Maalesef memleket, büyük bir meyhaneye benzetilmek isteniyor.
Tophanedeki üzücü hadiseler devletin ve belediyenin vazifesini hakkıyla yapmamasından ileri gelmiştir.
Hiç kimsenin, ailelerin yaşadığı sokak ortalarında, halkı ve bilhassa kadınları rahatsız edecek şekilde içki içmeye, içirtmeye, rahatsız etmeye hakkı yoktur.
Sokak ortasında gürültülü bir şekilde içki içenlerin iki çarşaflı kadınlara laf attığı iddia ediliyor. Böyle bir şey edepsizlik, vahşilik, saldırganlık, azgınlık, sosyal barışı dinamitlemek değil midir?
Madımak diye haykırıyorlar. Sivas olayları provokasyon neticesinde patlak vermemiş midir? Aziz Nesin ve hempaları, mel'un Salman Rüşdi'nin iğrenç kitabını gazetelerinde tefrika halinde yayınlamaya başlamışlar, dindar halkı kışkırtmak için her şeytanlığı yapmışlardı.
Hiçbir aklı başında vatandaş mahallesinin, sokağının, çevresinin meyhaneye dönüşmesini istemez.
Kadınların ve kızların sarhoşlar içinden geçerek eve gelmesini istemez.
Sarhoş kahkahaları duymak istemez.
Hiçbir siyasî iktidarın alkollü içki üretimini ve tüketimini teşvik etmeye, çoğaltmaya hakkı yoktur.
Bugün Rusya'nın başındaki en büyük felaket halkın ve bilhassa gençlerin alkolizm batağına düşmüş olmalarıdır. Orada alkolizm halkın, memleketin, devletin geleceğini tehdit eden bir afet haline gelmiştir.
Tophanede, devlet ve belediye vazifesini yapmadığı için halk kendi başının çaresine bakmak zorunda kalmıştır.
Cam kırılmasını, çatışma çıkmasını, yumruk atılmasını elbette istemem ve doğru bulmam ama bıçak kemiğe dayanınca bütün bunlar olmuştur.
Ülkemin büyük bir meyhaneye dönüşmesine çok üzülüyorum ve protesto ediyorum.
* (İkinci yazı)
Kesinlikle ve Hemen Durdurulmalıdır
* Halka hormonlu sebze ve meyve yedirilmesi...
* Halka genetiği ile oynanmış gıda maddeleri yedirilmesi...
* Halka yaban domuzu, evcil domuz, eşek eti ve domuz yağı yedirilmesi...
* Halka, İslam dinine göre murdar (pis, leş) olmuş, sıcak suya daldırıldıktan sonra yolunmuş tavuk eti yedirilmesi...
* Gereksiz ameliyat yapılması...
* Hiç gerek ve lüzum olmadığı halde sezaryen ameliyatla doğum yaptırılması...
* Öleceği kesinleşmiş, son saatlerini yaşayan, can çekişen hastaları yoğun bakıma alarak, burunlarına sondalar, damarlarına serumlar takarak, bir yığın iğne yaparak, hiç lüzumu ve faydası olmadığı halde kan ve ilaç vererek 24 saat daha bitkisel hayatta tutmak ve bu yolla para almak...
* Halka cıvalı, kurşunlu, kadmiyumlu zehirli balık yedirilmesi.
* Halka içinde dört çeşit kimyevî madde bulunan ekmek yedirilmesi...
* Medyadaki aşırı müstehcen yayınlar...
* İstanbul'u 40 milyon nüfusa çıkartacak bütün inşaat projeleri...
* İstanbul'un problemlerini bir kat daha arttıracak üçüncü köprü...
* Camilerdeki WC ticareti...
* Kulakları sağır edecek derecede yüksek sesli hoparlörler...
* Petrol, amonyak, parlayıcı ve yanıcı madde dolu gemilerin Boğazlardan geçmesi.
* Nesli tükenmeye yüz tutan hayvanların avlanması...
* Paralı turistlere birkaç bin dolar karşılığında yabanî hayvanlarımızı avlama izni ve imkanı verilmesi...
* Dış ülkelerden fuhuş yaptırtmak maksadıyla karı ve kız ithal edilmesi...
* Zekatların birtakım çeteler tarafından Şeriata ve fıkha aykırı olarak toplanması...
* Sokak ve caddelerin yaya kaldırımlarına masa konularak rakı, şarap, içki içilmesi...
* Bütün kaçak inşaatlar...
* Derelerin üzerleri kapatılarak, büyük bir selde yıkılacak binalar inşa edilmesi...
* Hastalara hiç lüzum olmadığı halde, ilaç tüketimi artsın ve yabancı sermayeli ilaç fabrikaları kâr etsin diye ilaç verilmesi...
* Tarihî ecdat kabirlerinin tahrip edilerek yüksek ücretle kabir yeri satılması...
(Daha yazılacak üç yüz kadar konu var ama bugünlük bu kadar yeter...)