Biz ona diyelim “mahluk”!
Necip Fazıl’a “yaratık” demiş. Böylece güya onu tahkir etmek istemiş... Hiçbir Türkçe sözlükte, kötü bir anlamı yok bu kelimenin. Zaten olmamalı.
Yaratık, “yaratılan” demek... Arapça’sı mahluk, “halk edilmiş”... Biz her şeyi Allah’ın yarattığına inanırız. O yüzden Necip Fazıl’ın yüzyıllar öncesinden edebi atası Yunus Emre,
Yaradılanı hoş gör, Yaradandan ötürü
.. deyu buyurmuştur.
Biz Necip Fazıl’a “yaratık” diyerek hakaret etmeye yeltenen kişiliğe bir yaratılmış olarak hoşgörü ile bakalım.
Zaten hep öyle yapmadık mı?
İsrail’i oluşturan “Yahudi” zihniyetine, Siyonizme karşı bir Yahudi olarak gördük onu. O öyle söylüyordu. Biz de öyle kabul ettik.
Fakat sonradan okuma Necip Fazıl kaarisi, gecikmiş kıraatının cezasını çekmiş; Üstad’ın 1967’de yayınlanan “Yahudi” yazısından fena rahatsız olmuş. Şaşırmadım: Üstad kendini geç tanıyanları çarpar! Adam çarpılmış!
Böyle biri rahatsız olabilir! Takabilir! Kızabilir! Öfkeye kapılabilir!
Necip Fazıl, bütün dünyada hâlâ da çok sık dile getirilmekte olan ve bugünkü Siyonist İsrail zihniyeti ile tetabuk halinde olan “Yahudi” tanımlamasını kendi dil ve üslubu ile yapmış. Tanımlamaları sıradanlıktan kurtarmış. Kendi edebi şiddetini ortaya koymuş.
Necip Fazıl, “Dünyayı arka plandan idare eden Yahudi” düşüncesini etkili bir üslupla ifade ederek köşe yazarını hep dışında olduğunu iddia ettiği Yahudi ile, yani derin beni ile karşı karşıya getirmiş.
Zor duruma düşürmüş. Allak bullak etmiş. Asabını bozmuş. Resmen çarpmış!
Kişilik de kendi müşkil halini, Üstad’a saldırarak bertaraf edeceğini sanmış!
Bu asla mümkün değil!
Eğer kendini Necip Fazıl’ın bahsettiği Yahudi kavramlaştırması içinde görüyorsan, bugüne kadar çizdiğin farklı imajı içselleştirmemişsin demektir.
Onların ayyuka çıkan ve fakat, bugünkü dünya şartlarında çeşitli şekillerde dokunulmazlaştırılan zulümlerini gerçekte reddetmiyorsun demektir.
Son vak’a hâlâ zihinlerde canlılığını koruyor. Mavi Marmara “insani yardım” için yola çıktı. Bize göre, Siyonistlerin tasallutu altındaki insanlara, yani Filistinlilere değil; kendini “Yahudi” olarak tanımlayan, Yahudiliği tam ve kamil manada temsil etmek iddiasında olan İsrail yönetimine insani yardım için yola çıktı.
Çünkü en çok onların “insani yardım”a ihtiyacı vardı! Çünkü onlar insanlıktan çıkmış bir tavrın içindeydiler. Kendilerini en üstün olarak sayıyorlar, daha doğrusu “insan” sayıyorlar; Filistinlileri ise yaratık! Yaratıklar için insan haysiyeti söz konusu olmaz! Onlar insana mahsus izzetten, şereften, vakardan yoksundur!
Her türlü aşağılamayı, zulmü hak etmişlerdir o yaratıklar. İşte Mavi Marmara bu zihniyete “insani yardım” için yola çıktı, cevabını da en net şekilde aldı! İstemezük! “Bize insani yardım dayatan yaratıklar ölümü hak etmiştir!”
İşte Necip Fazıl’ın, yazarı kızdıran yazısı bu hadiseden sonra bütün evlerin duvarlarında yerini almalıydı!
Bu “solduyu” sahibi yazarın da elbette!
Eğer yazar bu Yahudilikten kaçmıyorsa, kendini nasıl farklı tanımlayabilir ki?..
Ona kendi kelimesiyle hitab edeceğim, fakat Arapça’sıyla. Bu “mahluk”a bir hususta hak verdim: Nazım Hikmet’le Necip Fazıl birlikte anılamaz!
Necip Fazıl, her çilesine katlanarak sonuna kadar bu memleketin insanı oldu; böyle zor bir insanlık mücadelesi yürüttü. Nazım saçma-sapan bir enternasyonalizm yüzünden tarihin gelmiş geçmiş en büyük zalimlerinden, canilerinden birine, Stalin’e teslim oldu ve kendine ihanet etti.
Stalin’in kendisini yarattığını iddia etti! Oysa Stalin öldürdü Nazım’ı! Moskova’ya kaçabildiği gibi, İstanbul’a dönebilseydi, belki kurtulurdu. Buna cesaret edemedi!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.