Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

Önceliklerimizi belirlemek

Önceliklerimizi belirlemek

Öğretmen, sınıfa girip öğrencileri kısa bir süre süzdükten sonra, ‘bugün ilginç bir deney yapacağız’, der. Ardından kürsünün altından kocaman bir kavanoz çıkartarak masanın üzerine koyar. Sonra, kürsünün altından bir miktar yumruk büyüklüğünde taş alır ve büyük bir dikkatle onları kavanozun içine yerleştirir. Kavanozun daha başka taş almayacağına emin olduktan sonra öğrencilerine sorar:
-Sizce bu kavanoz doldu mu?
Öğrenciler hep birlikte:
-Doldu, diye cevap verirler.
Öğretmen, kürsünün altına eğilerek bir miktar küçük taş parçaları alır ve kavanozun içine yavaş yavaş yerleştirmeye başlar. Her seferinde kavanozu sallayarak küçük çakıl taşlarının büyük taşlar arasına iyice yerleşmelerini sağlar. Sonra da öğrencilerine dönerek bir kez daha sorar:
-Bu kavanoz doldu mu?
Öğrencilerin çoğu susmayı tercih ederken, bir öğrenci:
-Dolmadı herhalde, diye cevap verir.
-Doğru, der öğretmen. Ve yine kürsünün altına eğilerek bir miktar kum alır. Kum taneleri, iri ve ince taşların aralarını dolduruncaya kadar kavanozu sallar ve kavanoz ağzına kadar kumla dolar. Öğretmen, kendinden emin bir tavırla, kendisini dikkatle izleyen öğrencilerine tekrar sorar:
-Bu kavanoz şimdi doldu mu?
Artık iyice tecrübe kazanan öğrenciler, hep bir ağızdan:
-“Hayır!” diye bağırırlar.
-“Güzel” der öğretmen ve sonra bir kez daha eğilir kürsünün altına. İçi su dolu bir sürahi çıkarır ve kavanozu ağzına kadar su ile doldurur. Nihayet, bütün öğrenciler kavanozun tamamen dolduğunu görmüş ve inanmışlardır. Ve öğretmen, bu deneyle neyi amaçladığını açıklar:
-Bu deneyi yapmamdaki asıl amacım, şayet büyük taşları önce yerleştirmezseniz, küçükler girdikten sonra onları hiçbir zaman kavanozun içine koyamayacağınız gerçeğini kanıtlamak içindi.
Öğrencilerin dikkat ve hayret dolu bakışları arasında konuşmasına devam eder öğretmen:
-Hayatınızdaki büyük taşlar nelerdir? Nedir hayatınızın temel taşları?.. Bugün akşam yatmadan önce iyice düşünün ve büyük taşların neler olduğuna karar verin. Unutmayın ki, onları kavanoza ilk olarak yerleştiremezseniz, bir daha yerleştiremeyebilirsiniz.
Bu deneyi, hayatını gençlerin eğitimine adayan kadim dostum Turan Çakmakçı’nın “Kendimizi Önümüzden Çekelim” isimli kitabından (s.35) aldım. Çakmakçı, “Hayatımızda yeni bir sayfa açmaya ne dersiniz?” sorusunu da kitabın alt başlığı yapmış. Yılların eğitim ve hayat tecrübesini kitap haline getirip istifademize sunan Turan Çakmakçı hocamı tebrik ediyor, yeni eğitim sezonu vesilesiyle bu çok değerli eseri eğitimcilerimize tavsiye ediyorum. (Telefon: 0532 694 64 11 ve 0505 748 74 65.)
İmdi, yukarıdaki deneyden alacağımız dersler çok önemlidir. Öncelikle, akıl veya zihin kavanozuna itina ile yerleştirmemiz gereken büyük/temel taşlarımızı çok iyi belirlemek zorundayız. Değilse, çakıl, kum ve benzeri malzemelerle doldurulmuş kavanoza sonradan büyük taşları yerleştirmek gerçekten mümkün olmayabilir. Bu deney elbette farklı alanlara uyarlanabilir. Mesela, kitapta ‘zaman yönetimi’ bağlamında zikredilen işbu deneyi ‘zihin inşası’ ya da ‘zihin yönetimi’ alanına uyarlayabiliriz. Şöyle ki:
Müslüman zihnin inşasında temel taşlarımızın yani önceliklerimizin neler olduğunu belirlemek ve dünya görüşümüzü bu temel değerlere ve ilkelere göre şekillendirmek hayatî önemi haiz bir iştir. Hatta Modern dünyanın Müslümanlarının en temel problemi budur. Müslüman zihinler, öncelikle, temel yapı taşlarımız mesabesinde olan vahyî hakikatlerle doldurulup şekillendirilemediği için, çeşitli malzemeler o zihinleri işgal etmekte ve artık temel taşlarımıza yer kalmamaktadır. Modern curufâtla lebalep dolan zihinler, temel değerlerimize ihtiyaç duymamakta hatta onu gereksiz görebilmektedir.
Yine aynı deneyden hareketle diyebiliriz ki; günümüz Müslümanları, İslâm’ı öğrenip öğretme ve yaşayıp yaşatma çabalarında ‘temel taşları’ yani Kur’ân-ı Kerim’in temel kavramlarını, asli mesajlarını, ilkelerini, emirlerini, yasaklarını… öncelemeyince, tali bilgilerle, yorumlarla ve kanaatlerle zihinlerini doldurmakta; böyle olunca da Müslüman zihnin temel yapı taşları olan vahyi gerçekliğe, çoğu zaman yer kalmamaktadır. Temel taşlar, o ‘dolu zihinlere’ sonradan yerleştirilmeye kalkışılınca da zorunlu olarak yerleşik malzemelere benzetilmekte yani kırılmalara, yarılmalara, bozulmalara uğratılmaktadır. Böylece, temel vahyi hakikate göre şekillenemeyen zihinler, gönüller ve kalpler de parçalanmaktadır.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Büyük Arşivi