Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Minareyi çalamayanlar cemaatlere yükleniyor

Minareyi çalamayanlar cemaatlere yükleniyor

Anayasa Mahkemesi eski raportörü Osman Can’ın şu ifadeleri oldukça önemli. Önce onu okuyalım:
“Türkiye 100 yıllık bürokratik vesayet sistemini terk etmeye hazırlanıyor. Neredeyse toplumun yüzde 90’ını tarihin çeşitli dönemlerinde düşman bellemiş, ona mağduriyetler yaşatmış bir siyasal yapının üzerine kurulu olduğu paradigma, temel tezleriyle birlikte yıkılıyor. Geleneksel siyasal aktörler (seçkinler) iktidarı yitiriyor, ancak devlet demokratikleşiyor. Türkiye’de barışın tesisi yönünde tarihi adımlar atılıyor. Tüm bu gelişmelerin dinamiği ise toplum oluyor.”
Osman Can’ın da ifade ettiği gibi malum vesayetçi zihniyetler; halkçısıyla, ırkçısıyla toplumun yüzde doksanını tarihin her döneminde düşman bellemiş ve çaldıkları minarelere kılıf bulamayınca, çaresizliklerini hacıya, hocaya ve cemaatlere ihale etmişlerdir.
Şimdi de memleketi ve milleti bataklığa sürüklemek isteyenler, başarısızlıklarının faturasını Fethullah Gülen Hocaefendi ve sevenlerine yüklüyorlar. Vesayetçilerin ufağından irisine kadar, arada kim varsa hepsinde ayrı bir cemaat düşmanlığı ve nefreti mevcut.
Dünyanın hiçbir yerinde vesayetçiliğin ömrü seksen yılı geçmemiştir. Dünya tarihine bakan herkes bunu görebilir. Türkiye’de ise bu süre seksen yılı biraz aşmıştır. Müsaade edilsin de artık bu baskı rejimi son bulsun. Halkımız vesayet yükünden bıktı ve yoruldu.
Topraklarımızda Cennet mekân Abdülhamid’den sonra en şedit haliyle tek parti dönemi ve 28 Şubatçılar, cami ve cemaatlerle barışık olan her insanı, potansiyel suçlu ilan etmiştir. Bu süreler içerisinde idamlarla, hapislerle, sürgünlerle nice âlimler, bilginler, masum ve günahsız insanlar, minare hırsızlarının kılıfsızlıklarına kılıf olmuşlardır.
Şöyle çok basit bir şekilde aklımıza gelenleri bir hatırlayalım. İstiklal Mahkemelerine ve idamlara bakalım. Hangisinin içinde vatan haini vardı? Hepsi de İstiklal Harbi’nde en ön sıralarda çarpıştı. “Vatan, namus, din kutsaldır” diye cephede vuruştuktan ve bağımsızlığımızı kazandıktan sonra bu insanlar bir bir yargılanıp irtica sınıfından cezalandırıldı. Şu cemaatten bu cemaatten diye suçlandı.
İskilipli Atıf Hoca, Eşref Edip, Mehmet Akif Ersoy ve Bediüzzaman gibi nice münevverler yargılandı. Bediüzzaman, İstiklal Savaşı’nda gönüllü alaylar kurup, memleket ve millet için çarpıştıktan sonra bir tek gün görmedi, ömrü hapishanelerde geçti.
Van cephesinden sonra Balkan Harbi’nde Bediüzzaman gönüllü askerleriyle Trakya civarında savaşıp, memleketi ve milleti selamete çıkardı. Din âlimi olduğu pekâlâ bilinen Bediüzzaman’a gün yüzü göstermeyenler o savaşlarda neredeydi?
Sadece Bediüzzaman’a karşı bir hücum başlamamıştı. Süleyman Hilmi Tunahan ve pek çok kanaat önderi bu zihniyetten çok çekti. Kur’an öğretmekten başka hiçbir icraatı olmayan bir insan neyle suçlanabilirdi? Onu da suçladılar ve olmadık iftiralara maruz kaldı.
Bu ülkede yüzyıldır cemaatlerin hemen hepsi takibat görmüş ve cezalandırılmıştır. Bir tek derin devletçilerin kurduğu irili ufaklı kesimler zarar görmemiştir. Milletimiz de tarihin hiçbir döneminde zaten onlara itibar etmemiştir. Bu sefer de “Neden itibar edilmiyor” diye yine masum insanlar cezalandırılmış, maddi ve manevi zararlara uğratılmışlardır.
Yıllardır hedef olmaktan çıkamayan Fethullah Gülen Hocaefendi yine hedefte ve vesayetçi zihniyet başarısızlıklarının hepsini cemaate yüklemekte. Oysa bu toprakları ve bu milleti sevip sahiplenen her yurttaşımız, hocaefendiden ve sevenlerinden yanadır.
Çaldıkları minareye kılıf bulamayıp cemaatlere iftira atanlar; artık seksen yıllık at gözlüklerini çıkarıp, toplumun kime ve neye sahip çıktığını görmeli ve bilmelidir. Eğer bir insanın memleketine ve milletine karşı vicdani sorumluluğu yoksa hiçbir iftiradan ve yalandan korkmaz. Vicdani sorumluluk; dini ve milli değerlerin sahiplenilmesidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi