Acaba neden?
Tarhan Erdem’e göre mahalle baskısı yine yoldaymış, artarak devam edecekmiş. Erdem bu öngörüyü başörtüsü-türban alanında yaşanan yeni gelişmeler çerçevesinde yapıyor. İfadesi şöyle: “Bence 3-4 sene sonra Türk üniversitelerinin çok önemli bir kısmında başı açık halde üniversiteye gelen kız sayısı çok çok az olacak.” Erdem’in değerlendirmesine hak vermek mümkün. Bu hafta başında açılan üniversitelerin bir bölümünde başörtülü öğrencilerin katılımı dikkat çekti çünkü bu üniversiteler zaten bir süredir yasağı uygulamıyorlardı veya YÖK’ün yaptığı son müdahale ile yeni bir rota tayin ederek haftabaşı itibariyle yasağı askıya aldılar. Bunun sebebi Türkiye’nin bir anda muhafazakarlaşması mı yoksa başka bir şey mi? İşte bu noktada ayrışıyoruz Erdem’in okumasından. Yıllarca bir kenara itilerek çürümeye bırakılmış beyinlerden, her gün, her ay, her sene eğitim alabilmenin hayaliyle ayakta durabilen nesillerden, evet “nesil” değil, ne-sil-ler-den söz ediyoruz. Onlar için yasağın bittiği gün elbetteki bir vuslat, bir kurtuluş olacaktır. Bıraktıkları yerden, başlayamadıkları başlangıçtan yeni yollarında değil yürüyerek koşarak ilerleyeceklerdir. Yani Erdem’in öngördüğü gibi başı açık olan başını örtmeye başlayacak’tan ziyade başörtülü olan hayatı tekrar yakalamak adına uçar adımlarla eğitimine sarılacaktır. Bırakın da biraz da onlar “yaşasın.” Türkiye geniş, hepimize yeter.
Evraka Evraka! İran modeli olsun!
Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü yasağına noktayı koymaya hazırlanışını hayretler içinde seyrettik. Konuyla ilgili tartışmayı yönetme ihtirası çok barizdi. Öyle ama CHP işin içine hazırlıksız cumpladı gibi. Aman meydanı AK Parti’ye bırakmayalım, yaklaşan seçimde meyvelerini o toplamasın bahanesiyle olsa gerek. Başörtüsü konusu hem hiç kimsenin elini sürmek istemediği pandoranın kutusu hem de oy potansiyeli muazzam bir meyve ağacı gibi. Kapışmaca da ondan çıktı. İyi hoş da insan çıkıp konuşmadan, bu işi şöyle şöyle çözelim diye mikrofonu eline almadan ben şimdi ne diyeceğim diye enine boyuna bir düşünmez mi? İstişare etmez mi? Ulu orta aklına ne gelirse söyler mi yani? CHP’nin başörtüsü konusunda sicili zaten ortada. Halk hiçbir şekilde bu adamlara güvenmiyor. Samimiyetsizlik sorunu değil CHP’ninki. Bilakis adamlar samimi. Başörtüsüne karşı mücadelede samimi! Çarşafla ilgili açılım denemelerinde çarşafa dolanmışlıkları da hafızalarda taptaze. Bunun üstüne Kılıçdaroğlu’nun komik sayılabilecek açıklamaları da gelince CHP battıkça batıyor. Yok yani şikayetimiz yok bundan. Arada hatırlatıyoruz ya AK Parti’nin en büyük şansı CHP gibi bir muhalefeti olması. Hangi alanda olursa olsun defakto iki sıfır önde giriyor yarışa çünkü. Tartışma önce başörtüsü-türban farklılığı etrafında geçti. Kılıçdaroğlu, Başbakan başörtüsü dedikçe türban diye ısrar etmekle son derece demode, artık taraftarı bile kalmayan bir kelime manipülasyonuna alet olmakla hiç de değişmemiş bir CHP’nin de sinyallerini veriyordu. Öyle ya... hepsinin annesi de başörtülüdür, babaları da hacıdır... Sanki soran oldu. Her şeyi ben merkezli yürütecekler ya! “Ben” ve “benim tanıdığım başörtülüler” veya “benim tanıdığım dindarlar” endeksli bir tartışmadan başka bir yörüngede varolamama sorunuyla alakalı bu. Bir çeşit partisel ruhsal sorun. Tabii ayrıca bu, devletin kadın vatandaşlarının çoğunluğunu dine bağlılıkları üzerinden tanımlama biçimi. CHP de devlet partisi olduğundan onun sözcüsü. Yani kadını kendini tanımlama sürecinden ayrıştırıp ona yeni bir kimlik giydirme prosedürü. Bu şaşırılacak bir şey değil. Devletler bu tür müdahalelerle milli ajandalarını yürütmeyi, farklı grupları birbirlerine karşı kızıştırmayı, güç savaşlarını teşvik ederek birbirlerine balans sağlatmayı, böylece de aradan sıyrılıp tek güçlü benim demeyi çok sık yaparlar. Malumunuz bizimkisi kadın ve özellikle kadının dış görünüşü üzerinden yürütülen bir batılılaşma projesi. Biz kadınlar da bunun masum kurbanları!
Türbandı başörtüsüydü derken Kılıçdaroğlu yüzümüze gülümseme getiren şakasını patlatıveriyor. Pakistan, İran modeli olsun! Tabii canım. Şaka olmalı! Başka ne olabilir ki! Yani bunu gerçekten düşünüyor olamaz. Olmamalı. Yoksa Kılıçdaroğlu gizli AKP’li mi? AK Parti’ye bu kadar hizmet bilmem ne anlama gelir, başka nasıl yorumlanır. E birkaç ihtimal daha var şüphesiz. Ama insanın dili varmıyor anmaya. Hani bir hafıza kaybı mı, vizyon eksikliği sıkıntısı mı, her ikisi de mi, yoksa tipik CHP’li tavırla halkı aptal sanmak mı... Bilemiyoruz... ama CHP kafasının karışık olduğu kesin. Yoksa İran’ın, Pakistan’ın adını anmak neyin nesi? Pakistan’la nasıl bir ortak yörüngemiz var sosyal ve siyasal alanda ki kadınlarının kıyafetini taklit edeceğiz? Sonra başını taklid edeceksek, giydiği sariyi de mi alacağız? İran örneğiyse evlere şenlik. Gece gündüz sabah akşam İran’ı küçük gör, İranlaşan Türkiye’den dem vur, sonra İran usulü başörtme deyip çık. Sonra sormak lazım Kılıçdaroğlu’na İran’ın bir şeyini alacaksak illa da, neden mesela “cador”unu almıyoruz? Hani şu bizdeki çarşafa benzer siyah örtüsünü. Bilmem belki de Kılıçdaroğlu’nun tartışmayı getirmek istediği nokta tam da budur. Başarısız bir çarşaf açılımı yaptılar geçmişte, şu işi bir daha deneyelim diyor olabilirler... İster misiniz hepimizi İran usulü cadora soksunlar. AKP değil, CHP CHP!
Tartışma sürüp giderken hükümet sağ gösterip sol vurdu diyebiliriz. Aslında bunu ilk defa da yapmıyor. Demagojiye pabuç bırakmadan manevrasını gerçekleştiriyor. Sonuç: YÖK konuya son noktayı koydu. Öğrenciler için. Sadece.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.