Gündemimizde ne var?
Bu haftaki mesajımıza şu sorularla başlayalım:
Acaba insan, niçin dış dünyayı tanımaya gösterdiği gayretin onda birini olsun kendini, kendi iç dünyasını tanımak için harcamaz?
Kainatın sırlarını çözme uğrunda sarf ettiği çabanın az bir kısmını olsun kendi mahiyetini öğrenmeye yöneltmez?
Her şeyin nedenini, niçinini, nasılını öğrenmeye kalktığımız kadar, zayıf ve kuvvetli yönlerimizi, kabiliyetlerimizi, duygularımızı ve bunların nasıl kullanılacağını bilebilseydik zarar mı ederdik?
Her şeyin en iyisini, en güzel ve en mükemmelini arzuladığımız halde, kendimizi de mükemmelleştirme yolunda didinseydik az mı kazançlı olurduk?
Seküler dünya, insanı "araçlarda zengin, amaçlarda yoksul" bırakmıştır. Bunu, meşhur yazar Aleks Carrel, “İnsan Denen Meçhul” isimli eserinde şöyle ifade eder:
"Herkes servet ve konforu artıran şeylerle ilgileniyor. Fakat hiç kimse birbirimizin bedensel, fonksiyonel ve akli vasıflarımızı geliştirmenin bir zaruret olduğunu düşünmüyor. Zekânın ve iç duyguların sıhhati, ahlak disiplini ve manevi gelişimde organik sağlık ve mikroplu hastalıkların önlenmesi kadar zaruridir."
"İnsan her şeyin ölçüsü olmalıydı. Oysa insan da içinde yaşadığı âlemde bir yabancıdır. Bu âlemi kendisi için teşkilatlandırmayı bilememiştir. Çünkü kendi tabiatına dair olumlu bir bilgisi yoktur. Demek ki, cansız şeyler ilimlerinin, canlı varlıklar ilimlerine göre muazzam bir ilerleme kaydetmiş olması tarihin en feci olaylarından biridir.”
İnsan, bütün problemlerin hem kaynağı, hem de çözümü. Çevreyi de insandan ayrı ele almak, insanı dönüştürmeksizin çevre problemlerine çözüm bulmaya çalışmak boşuna çaba. Kirlenmenin ilk önce nelerden kaynaklandığını araştıran bilim adamları, önce zihinlerin ve ruhların kirlendiğini, sonra zihni, ruhları ve insani duyguları kirlenmiş insanların sosyal ve tabii biyolojisiyle çevreyi kirlettiğini tespit etmişlerdir.
Zihinlerdeki ve ruhlardaki kirlenme, sadece biyolojik ve fiziki çevreyi kirletmekle kalmamış, aynı zamanda sosyal çevreyi de aşırı derecede kirletecek sosyal krizlerin sürekli patlak vermesine yol açmıştır.
Günümüzde dehşet verici bir ruhi kirlenmeyle karşı karşıyayız. Bütün dünyada çevre kirlenmesinden söz ediliyor. Dünyada hemen her üniversitede, çevre mühendisliği bölümleri var. Çok sayıda kurum ve uzman çevre kirlenmesi üzerinde çalışıyor. Ruhi kirlenmeyi araştıran kurumlar olmadığı gibi, konunun gündeme getirilmesinden bile korkuluyor. Halbuki asıl kirletme sebebi ruhi kirlenmedir. Oysa ruhi kirlenmenin ortaya çıkardığı sorunlar yanında, çevre kirlenmesi çok zararsız kalır. Çünkü ruhi kirlenme sonucunda; savaşlar oluyor, aileler dağılıyor, içki tüketimi, uyuşturucu kullanımı artıyor, aile içi ve dışı şiddet giderek hız kazanıyor.
Allah ve kutsal değerler ile bağını koparmış insanlar, kirlenmenin ve tehlikenin asıl kaynağıdır. İnsan aşırı kazanma ve tüketim çılgını olunca; insanın insanla, insanın tabiatla ilişkisi sorunlu hale geldi. İnsan önce anlamını yitirdi sonra da yaşadığı zemini hızla tahrip etmeye başladı. Zira Allah'a inanmayan, kendini bilmeyen insan, çevresiyle de problemli olur.
NELER YAPILMALIDIR?
¥ Önce insanı iyi tanımalı, insan kendini de tanımalıdır. Zira “Kendini tanıyan Rabbini tanır.” İnsanın Rabbi ile irtibatı güçlendirilmelidir.
Hadis-i Kutside; “Ey âdemoğlu! Bana gelmek için ayağa kalk ki, Ben de sana doğru yürüyeyim. Bana doğru yürü ki, ben de sana karşı koşayım.” (Ahmed, Müsned, 3/478) buyrulur.
¥ Rabbimiz ile irtibatın kopukluğu pek çok problemi de beraberinde getirmektedir. “Kim zikrim (Kur’an ve Hükümlerim)den yüz çevirir ise, (hevasına, nefsine hoş gelene uyarsa) şüphesiz ki, onun için dar bir geçim/sıkıntılı bir hayat(huzursuzluk ve fakirlik korkusu, gönül darlığı ve psikolojik sıkıntı içinde bulunmak) vardır. Kıyamet günü de onu kör olarak haşrederiz.” (20 Taha, 124)
“Kim de Rahman olan Allah’ın zikri, (Kur’an’ı ve hükümleri)ni görmezlikten gelirse, biz de ona bir şeytanı musallat ederiz ki artık o, onun ayrılmaz arkadaşı olur.” (43 Zuhruf, 36)
¥ Manevi değerler ile bağlarını koparan seküler, materyalist insan sınırsız kazanma, harcama, tüketme duygusu ile her yeri ve her şeyi kirletiyor. “Onlardan birçoğunu görürsün ki, günaha girmek, zulmetmek ve haram yemekte sürat yarışı yaparlar, yaptıkları ne kötüdür.” (5 Maide, 62)
¥ Problemin de çözümün de kaynağı insandır. İnsanın ihya ve ıslahı ise eğitim ile mümkündür. İnsanın hem iç(nefis tezkiyesi ve kalb tasfiyesi) hem de dışının eğitimi birlikte ele alınmalıdır.
Hz. Mevlana’ya sormuşlar: “İnsanın değeri neye göredir?” Kısaca “Aradığı şeye göre” diye cevap vermiş.
Evet, insanın değeri aradığı şeye göredir. Neyi aradığımız kadar, nasıl, nerede aradığımız da önemlidir. Çünkü ne aradığını bilmeyen ve doğru yerde aramayan aradığını bulamaz, öyleyse problemin de çözümün de kaynağını doğru tespit etmeli ve çözümü doğru adreste aramalıyız. Gündemimizi kendimiz oluşturmalıyız, sahte gündemlerle oyalanmamalıyız. Sahi sizin gündeminizde ne var?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.