Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

“Cehenneme Dönen Yol Sola Bükülür”

“Cehenneme Dönen Yol Sola Bükülür”

Âmâ üstadım Cemil Meriç bir mülâkatta “cehenneme dönen yol sola bükülür” demişti.
“Bu Ülke” kitabında ise aynı sözü Tevrat’tan iktibasla “cehenneme inen merdiven hep sola bükülür” diye ifade ediyordu.
Âmâ üstadıma göre, “sol, Latince’de meş’um, eski Almanca’da eğri demek. Hudutlarımıza salgın bir hastalık gibi girer sol. Arazı meçhul bir hastalık. Büyüden meş’um, bedduadan netameli bir kelime.”
Bu nâçiz yazımla bir kısım insan ve zümreleri doğrudan cehennemlik addettiğim mânası çıkarılmamalıdır.
Böyle bir uhrevî bilgiyi doğrudan kullanmak, Hz. Peygamberimiz dışında bir kulun yetkisinde değildir. Şüphesiz ki, kimin cehennemlik olacağını Allah bilir.
Kimseyi tekfir etmek ve “solcu, dinsizdir” demek niyet ve yetkisinde olamam; dinimiz müsaade etmez.
Bazı solcu densizler bu yazıma karşı “solcular öyle ya da böyle cehennemde yanacak” şeklinde istihza edeceklerdir.
Bu yazı, “solcu mutlaka cehennemde yanacak” demiyor. İşâret ve hâllere bakarak yorumluyor. Solculuk, cehenneme dönen yolun kesin sebebidir iddiası taşımıyor; sadece sebeplerden biridir diyor.
Fakirin yapmak istediği, ülkemden ve Batı’dan, düşünce ve kavramlarıyla, fiil ve inkârlarıyla soldan yürüyenlerin, solun ihtiva ettiği “izm” ve siyasetle yola çıkanların hâllerine bakarak, yaralayıcı bir ikâznâme, bir vebâlnâme yazmaktır.
Üstadlar tarafından “cehenneme dönen bir yol” olarak adlandırılan sol istikâmet, âcizâne yazımda da cehennemî bir yol nâmıyla birçok özelliği ortaya konularak anlatılmıştır.
Sol, ilk olarak İblis’te tezahür eder: İtaatsiz, kanaatsiz, desiseci ve bencil.
Sol, beşerî olarak Kabil’le başlar. Kabil karakteri vardır; kavgacı, kıskanç ve dünyevî. Dahası münkir ve şeriatsız.
Sol, düşüncenin memnû meyvesi. Kadîmden bu yana kötü mânayı çağrıştırır, Semavî dinlerin öğretilerinden şüphe eden agnostik ve pozitivist olanların durduğu cenahtır.
Solda olan, vahyi tümden veya kısmen inkâr içinde deist felsefe ile inanır. Yani bir “yaratana” inanır, fakat “yaratanın” dinini kabul etmez Bâzıları da hiç inanmaz.
Bu sebeptendir ki sol, Şeyh Bedreddin’i “cennet ve cehennem bu dünyadaki iyi ve kötü olaylardır” dediği için tutarlar.
Sol, doğuştan cehennemî olana mütemayildir. Cehennemî, yani din dışı olana, laikliğe meyyaldir.
Solda duranlar, dünya görüşü ve yaşayışı itibariyle ahrete, mutlak hakikate ve tek olan Allah’a bîgâne taifesindendir. Birçok hâlleriyle cehenneme açılan yolun eşiğinde dolaşırlar.
İnsanın omuzunda iki melek bulunur. Soldaki günahları yazar.
Kur’an’ı Kerim buyuruyor ki: “...Soldakiler de, kitapları sollarından verilen ve cehenneme girecek olan inkârcı ve günahkâr kimselerdir.”
Bu bakımdan ezelden bu yana bedbahttırlar solda duranlar ve hâlen ısrar edenler.
Vâkıa Sûresi’nin şu âyetlerinde işâret edilen solun sîret ve sûretini idrâkimize yerleştirelim:
Dokuzuncu âyet: “Soldakiler, ne bahtsızdırlar onlar!”
Kırk birinci âyet: “Soldakiler; ne yazık o soldakilere!”
Kırk ikinci âyet: “İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içinde...”
Kırk üç ve kırk dördüncü âyetler: “Serin ve hoş olmayan kapkara dumandan bir gölge altındadırlar.”
Kırk altıncı âyet: “Büyük günahı işlemekte direnir dururlardı.”
Kırk yedinci âyet: “Ve diyorlardı ki: Biz öldükten sonra, toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?”
Ali Bulaç, “Vakıa sûresi kıyameti ifade eder. O halde kıyamet ve ahiret hayatını anlatan bu sûrede geçen âyetleri dünyadaki siyasal gruplaşmalara dayanak olarak göstermek yanlış” diyor.
Gâyem, âyette geçen “sol”un mânası ile dünyadaki tavır ve düşüncelere bakabilmek, yazarın şu sözlerinde yatan anlamda yürekten bir ikaz denemesi yapmak, insanların fiil ve düşünüşlerini dinimin argümanlarıyla yorumlamak:
“Bu tabirler bir durum, bir tavır alışın sembolleridir. Herkesin yapıp ettiklerini içine alan (amel-hesap) defteri (...) ya sağından veya solundan verilecektir. Defteri sağ yanından verilen mü’mindir, sol yanında verilen suçlu-günahkârdır.(...) Peygamberimiz bu tabirleri kullanmamıştır. ”
Âmenna. Elbette Fransa İhtilâli’nde ifade bulan “sol” tabir, âyetlerdeki “sol” tabirle doğrudan irtibatlı değil.
Sol, çok zaman cehennemin var olduğuna inanmaz. Düalisttir, aydınlanma felsefesinin bir mahsulü olarak “niçin ve nasıl” diye sorar. Cevabını alsa da inanmaz ve şüpheci yaklaşır.
Sola göre din, “ütopyaların toplandığı bir hülyadır. O’na yönelen insan ütopyaların gizli bahçesi olan bu âlemi hayâl eder.”
Solun din anlayışı, Marks’tan mülhemdir. “Din, toplumsal hayatın ve kavganın devam ettiği bir alandır.” Bu taife hâlen ulvi olana direnmekte devam ediyor.
Ortaçağ İtalyan romancısı Dante’ye göre “cehennemde yolculuk edenler, uçurumun kenarı gibi yerlerden geçerlerken devamlı yolun solunda yürürler. Sol, bazı dinlerde şeytanın yönü olarak bilinir. Bu yüzden solda yürümeye devam ederken nerede olduğunu bil, şeytana uydun ve şimdi buradasın.”
Solun “tanrısı”, tek bildiğimiz “Rab” olan Allah değildir. Denî kelimesinden gelen dünyadır, tabiattır, laikliktir, bilimdir.
Bu bakımdandır ki, solun mütemayil olduğu kavramlar cehennemî olanı çağrıştırır. Bundan dolayıdır ki cehennemî ameller hep soldandır.
“Allah, sol eliyle cehennem ehlini yarattı” buyuruyor bir hadis.
İbni Mace’den rivayet edilen bir hadis: “Şeytan sol eliyle yiyip içer, sol eliyle alıp verir.”
“İnsanın soldaki uzuvları cehenneme gider” buyuruyor dinimiz. Öyle ki, insanın sol düşünceleri de cehennemî yola meyillidir.
Sol, batıldır. Âyete göre, “Eshab-ı meş’em”, solcu demektir. Cehenneme gidecek bedbahtlara verilen isim.
Sol, kopuştur. Semavî ve kadîm olandan ve dahi bin dört yüz yıllık İslâmî gelenekten. Yani filozofiktir. “Tek Tanrı”nın vahyine şüpheyle bakarak kendince düşünceler üretir.
Sol, Batı’da “revolution” la, yani “devrim”le sosyal vücut bulur. Bizde inkârla ve dinî olandan uzaklaşmayla ağyar yüzünü göstermeye başlar.
Solun ilk ceddi Avrupa’dır. Yani Avrupa’nın inkârcıları. Bir ayağı materyalizmde olan çeşitli ekollerden ideolog, edip ve filozoflardır.
Solun, hürriyet, eşitlik, emek gibi büyülü kavramları vardır. Fakat tek olan Rab’den uzak sahte, mutsuz ve kalbi olmayan kavramlardır bunlar. Bir maden parçası, bir para gibi...
1789’dan bu yana sol, yalnız ekonomi ve siyaset ideolojisini yüklenmez. Bu, sathî bir bakıştır. Oysa sol, insan ilminden dine, yaratılıştan “tanrı”nın varlığına kadar birçok mevzuda reddiyeci çıkışlarıyla müdahil olmuş ve olagelmektedir.
Solun çıkışı statükoya isyandı. Adaletsiz paylaşmaya, emeğin ve iktisadî hakkın sömürüsüne reddiye idi. Düz mantıkla doğru. Fakat solun arayışı dünyevîlik üstüne gelişir. Dinî olanı, uhrevî olanı, mukaddes olanı göz ardı eden, sadece toplumdaki varlığının ve sınıf menfaatinin isyanıdır.
Solun bir sonraki çocukları sosyalizm, komünizm, anarşizm, nihilizm gibi birçok “tanrısız” düşüncelerdir. Dolayısıyla cehenneme varılan yolun tâlimi bu “okullardan” geçer.
Solun şiarı, “ne tanrı, ne efendi”, ne de vahye bağlı düşünüş ve yaşayıştır. Salt kendi aklıyla kurmaya çalıştığı “tanrısız” bir yeryüzü ülkesidir hayâli.
Sol, sözüne dinî olan her şeyi tenkitle başlar. Vahyî ve semavî olan her değer ve müessesenin varlığını tenkit ederek ve yıkarak gelir. Yani inanmaz; inanmadığını da farklı edebî, felsefî ve siyasî yollarla ortaya koyar.
Günümüz solunun Batı’dan mülhem cumhuriyet ve demokrasi taraftarı olduğu sanılır. Dahası bu kavramları solun sırtladığı kanaati vardır. Külliyen yalan!
Gerçek cumhuriyet ve demokrasi, ilk dönem Müslümanların Mekke’sinde bir müddet zuhur etmiştir.
Cehenneme giden yolun yollarından biri olan sol, “yaratılanı yaratandan ötürü hoş görmez”, sosyal darvinistir. Dahası insan hak ve hürriyetlerine hürmet etmeyen laikçi oligarkların yoludur.
Cehenneme dönen yol, firavunlaşanların, tağutî rejimlerin hasretini çekenlerin, din ü milletin değer ve esaslarına aykırı hareket eden bütün nadan beşerin fiillerinin yöneldiği bir yoldur.
Cehennemî yollardan biri olarak sola dönen yolun başındaki tabelada üzerinde ünlem işareti olan kuru kafa resmi vardır.
Cehenneme giden yol sola sapar. Dolayısıyla bu yolda Allah’ın vahyini dünya hayatına katmayan ve vahye karşı şüpheyle yaklaşan laikçi-materyalist düşünceler vardır.
Sola dönen yol, masivadır. Kur’an-ı Azimmüşşan üzere yaşamayanların, kainatın ve insanın yaratılışını âyet üzere idrâk ve iman etmeyenlerin yoludur.
Sola dönen yol, kalbinde Allah’ın şeriatı üzere inanç ve muamele taşımayanların ve insanların zihinlerini ve bedenlerini katleden emperyalistlerin yoludur.
Cehenneme dönen yol, millet-i âlinin gözyaşına rağmen rejimlerini gerçekleştiren inkılâpçıların ve mukaddes kitapların yüzünü kapatıp, laik aydınlanmacı kitapların satırlarında hakikat arayan bilim insanlarının yoludur.
Cehenneme giden yolda, ellerinde “bu ülke dincilere, mürtecilere bırakılamaz, bu ülke laiktir, laik kalacak” pankartı taşıyarak slogan atan eblehlerin bağırışları duyulacaktır.
Cehenneme kıvrılan yolda, mazlum ve mazrur millet-i beyzânın dinini, irfanını redd-i miras eden, hâkimiyet hakkını çiğneyen devrimci-totaliter-şefgenerallerin, siyasîlerin, bürokratik laikçi despotların yüzleri kapkara, başları aşağıda yürüdükleri görülecektir.
Cehenneme dönen yolda, muazzez milletin mukaddeslerinden meydana gelen diline, kelimelerine, şiirine yüz çeviren inançsız Batı düşünce ve sanatından ithal metaı mısralar ve fikirler devşiren sözde şair ve yazarların, dilleri dışarıda şaşkın şaşkın yürüdüklerine şahit olunacaktır.
Cehenneme sapan yolun kaldırımlarında, kucağında yaşadıkları milletin mukaddeslerine “örümcekli ve geri” diyen aydınların kravatları görülecektir.
Veyl, yolun solundan giden zavallılara!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Doğan İlbey Arşivi