Adonis’in İnce’si
Adonis genellikle aşk dünyasında Afrodit ile anılsa da fikir dünyasında şimdi Özdemir İnce ile birlikte anılıyor veya anılabilir. Alanları ortak. İnce Mehmet falan derken Adonis’in İnce’sinin de bizim ülkemizde yaşadığı ortaya çıktı. Adonis ödül peşinde koşan ve dolaşan avare ama aynı anda meşhur Arap şairlerinden biri. Asıl adı Ali Ahmet Said. Şöhretini şiirinden ziyade kutsal olanlara sövmesine ve takıntısına borçlu. Bevval-i zemzem gibi kutsallara sataştıkça şöhret piyasasındaki yeri pekişiyor. Özallı dönemlerde Huston meşhurdu ve Özal iki de bir buraya demir atar ve biz de bu vesile ile Huston’u duyardık. Adonis de Huston’u mesken edinmiş. Zaman zaman gurbetçi Arapların karşısına burada edebiyatçı ve düşünür sıfatıyla çıkıyormuş. Kur’an konusunda son derece takıntılı ve isim vermeden Kur’an-ı Kerim’in kadını insan yerine koymadığını onu sadece erkeğin eğe kemiğinden ibaret saydığını söylüyor. Bir başka yazımda da ortaya koymaya çalıştığım gibi, insanın topraktan yaratılmasıyla eğe kemiğinden yaratılması arasında ne fark var? Kadın da eşi gibi doğrudan topraktan yaratılmış olsaydı çok daha mı üstün ve muteber olacaktı? Halbuki, Kur’an-ı Kerim insanın değersiz bir su parçasından yaratıldığını söyler. Bu, insanı kötülemek için değil belki böbürlenmemesini ve kibirlenmemesini öğütlemek ve Allah’a karşı olan kulluk borcunu eda etmesini hatırlatmak içindir. Yoksa başka ayetlerde de ‘ve lekad kerremna beni Adem’ denmektedir. Yani insanoğlunu yüce kılmıştır. Kadının erkeğin eğe kemiğinden yaratıldığını takıntı haline getirmek şeytani bir kuruntu ve vesvesedir. Zira şeytan da, melekler secde ettiği halde Adem’e secde veya tazimde bulunmamış aksine diklenmiş ve kendisinin ateşten Adem’in de topraktan yaratıldığını söyleyerek, habis bir mukayese yapmış ve böylece Allah’ın rahmetinden kovulmuş ve şeytanileşmiştir. Hazreti Adem’e tazimde bulunmamak esasında Allah’ın hikmetini anlamamak ve hakim ismine karşı çıkmaktır. Dolayısıyla kadının eğe kemiğinden yaratıldığından rahatsız olmak hasta bir zihniyetin ürünüdür. Eğe kemiği meselesi aslında kadın ve erkeğin birbirinden vazgeçemez nitelikte olduğunu anlatmak ve pekiştirmek içindir. İnsan nasıl sosyal bir varlık ise; onun ferdiliği toplumsal bir varlık olduğunu inkar değilse kadının ayrı bir cins olması erkekle beraberliğine ve karşılıklı bağımlılık ilişkisine ters değildir.
¥
Adonis eğe kemiği meselesine onun İnce’si yani Özdemir İnce ise, başörtüsüne takmış vaziyette. İşin erbabı gibi ahkam kesiyor. Özdemir İnce başörtüsünün İslam’da olmadığını veya tahsisen baş örtmek için değil de göğüsleri örtmek için kullanıldığını savunuyor. Aklına göre Kur’an’dan da referans getirmeye yelteniyor.
İslam’a göre kadın ve erkek için avret yeri vardır. Mezheplerin çoğunluğuna göre erkeğin avret mahalli diz üstü ile göbek altıdır. Sadece bir veya iki mezhep ise erkek avretini galiz avret yeri olarak tarif etmiştir. Kadının ise galiz avret mahalli göğüsleri ve kalçalarının bulunduğu bölgedir. Dolayısıyla kadın da erkek de avretini setretmekle yani tesettürle mükelleftir. Kadın öncelikli olarak galiz avret olarak bilinen bölgelerini kapatmakla mükelleftir. Buna ‘mefatin’ yerleri de denmektedir. Elbette kadının saçları bu anlamda galiz avret mahalli olmasa da saklaması gereken ve sadece ailesine gösterebileceği ziynet mahallidir.
¥
Bununla birlikte Özdemir İnce de Şahin Filiz’in üslubunu kullanmaktadır. O da başörtüsünü siyasi bir üniforma ve tek tipleştirme olarak görmektedir. Dolayısıyla faşizm kıyafeti olarak damgalamaktadır. Bazıları daha ileri giderek, kimi çevrelerin kızlara başlarını örtmesi için mali yardımda bulunduğu ve 100 veya 200 dolar vererek başlarını kapattırdıklarını ileri sürmektedirler. Güneş balçıkla sıvanmaz. 100 veya 200 dolara kapanan aynı şekilde ücretle veya ücretsiz bir biçimde açılabilir. Eğer bir kadın bu kadar cılız bir meblağ karşısında ebedi olarak kapanıyorsa orada başka bir durum yani benimseme var demektir. George Soros da Bosnalı kızların para karşılığında kapandıklarını ileri sürmüştü. Burada hezeyanlarla kadınların dini tercihlerinin ve ibadetlerinin önüne geçilmek istenmektedir. Dolayısıyla başörtüsünü faşizm ile yan yana getirmek aslında faşizan eğilimlerin bir dışa vurumudur. Neden bu tipler başörtüsü görünce çılgına dönüyorlar ve kırmızı boğa görmüş gibi oluyorlar. Müslümanların Medine’de Yahudilerle ilk kavgası bir Yahudi’nin Müslüman bir kadına sataşması ve tuzakla avret mahallini açtırmasıyla baş göstermiştir. Onlar da kapalı Müslüman kadınların kıyafetlerinden gocunmuşlar ve hınçlarını almak isterken tuzakları başlarına geçmişti. Evet, maalesef küresel Adonis’lerimiz olduğu gibi İnce gibi yerli Adonis’lerimiz de var. Ortak dertleri başörtüsü muhalefeti. Niye bu kadar bu mesele ile ilgililer; efor ve gayret sarf ediyorlar, anlamak zor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.