'Mevlâ'ya emanet olsun Erzurum'

'Mevlâ'ya emanet olsun Erzurum'

Erzurum'da yazdan kalma bir günün akşamı. Gökte ayın ondördü. Ali Paşa Camii'nin karşısındaki Baltahane'de gazelhan Erol ve Hamit beylerin gürül gürül akan seslerinden Alvarlı Efe Hazretleri diye bilinen Muhammed Lütfî Efendi'nin meşhur 'Erzurum Gazeli'ni dinliyoruz.


'Gayet şecaatli erler var idi/ Nisâsı, ricâli heyâdar idi/ Edepli, erkânlı bir diyâr idi/ Mevlâ'ya emanet olsun Erzurum.'

Baltahane, mekânın kendisi de dahil olmak üzere göz kamaştırıcı bir açık müze. Erzurum'un merkezde yer aldığı geniş bir coğrafyanın geçmişine, yaşanmışlıklarını ellerinizle dokunuyorsunuz. Lahitlere benzeyen, suyu soğuk muhafaza etmek için kullanılan mermer kaplar. Ahşap ustalığının mazide kalmış neredeyse bütün örnekleri: Oyma kapılar, çeyiz sandıkları, çerçeveler. Binicisi sanki dün üzerinde dört nala at koşturmuş gibi duran capcanlı eğerler. II. Dünya Savaşı haberlerinin kulakları dayayarak dinlendiğinden emin olduğum kocaman bir radyo. Kiminin bir yıllık emeğinin mahsulünü, kiminin akşam yemeğindeki rızkını tartmış boy boy el terazileri. Ve bize çay ikram ederken asar-ı atika gibi hürmetli duran Fatih Bey'in eseri, birkaç cilt kitaba konu olacak kadar büyüleyici ve ilham verici bir atmosfer.

Erzurum'un özenle koruduğu emanet, Alvarlı Efe'nin mısralarında saklı: 'Erzurum kilid-i ehl-i İslâm'ın' ve bir başka yerde 'Erzurum derbendi mülk-i İslâm'ın' mısraları, bu mübarek şehri Türkiye'nin geri kalanından ayıran sırrı ifşa ediyor.

Muammer Cindilli, Erzurum'u bütün hücreleriyle temsil kabiliyetine sahip kadim bir dostum. Çok merak ettiğim Erzurum'a özgü '1001 hatim geleneği'ni bir efsaneye dayandırarak açıkladı. Efsane, çocuklara musallat olan yılanlara dair. Binbir hatimle şehrin surları korunuyor ve yılanlar yok ediliyor. Mantık çok sağlam: Geleceğinizi ancak şehrin duvarlarını, yani medeniyetinizi koruyarak garanti altına alabilirsiniz.. Alvarlı Efe'nin zikrettiği 'edep ve erkân', şehre özgü bir medeniyet değil mi? Medeniyet ne ile korunur? Elbette inançla. Erzurum işte bu yüzden kimliği, kişiliği ve haysiyeti olan gerçek bir şehir.

İlahiyat fakültesi ile İslâmî Araştırmalar Vakfı'nın müşterek düzenlediği 'Din ve Gelenek' konulu sempozyum için Erzurum'da idim. Yer isabetle seçilmiş, konu ile şehir adeta bir bütün oluşturuyor. Din âlimleri geleneği zaman zaman dine dışarıdan yapılan bir müdahale olarak yorumluyor. Halbuki tersinden gelenek dinî bir hüviyet kazandığı zaman toplum diri, canlı ve hayat gibi akıcı hale geliyor. Bir kıvama ve dengeye kavuşuyor. Delil koskoca bir şehir.

Kendisine bir kilit veya bir derbent olma görevi verilen şehrin sağlam durması lâzım. Feragat ve fedakârlık olmadan bu görev başarılamaz. Diğergamlık, yeni neslin pek aşina olmadığı bir kelime. Üzerinize gelen dalgalara bütün gücünüzle direneceksiniz. Dalgalar üstünüzden aşınca sabır ve tevekkül göstereceksiniz. Coğrafya zor. Tarih ve talih daha da zor. Bu kadar zorluğun üstesinden gelecek güç ve sabır inançsız olur mu?

Din, Kur'an'ın kendisi. Gelenek ise, bu kitabı şehri korumak için 1001 defa hatmetmek demek. İşte o zaman gelecek nesilleri ve kendinizi etrafınızı saran yılanlardan koruyabilirsiniz. Bunun için bir şehir olmanız; bir araya gelmeniz 'edep ve erkân' ile birlikte düşünüp birlikte hareket etmeniz lâzım. Erzurum bunu yüzyıllardır yapmıyor mu?

Şehir taşlarla inşa edilir, betonla değil. O kimliğin, kişiliğin, yaşanmış tarihin ve inancın sindiği taşların korunması lâzım. Ya o Lala Mustafa Paşa Camii'nin avlusundaki ağaçlar? Gelecek nesilleri yılanlardan, çıyanlardan koruyalım. Peki o ağaçların altında oturup namaz vaktini bekleyen ihtiyarlara saygımız? Erzurum yine Mevlâ'ya emanet.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi