BBP’nin girişimleri... Pakistan’da ev, Türkiye’de çatı
Dünkü Akit’te okudunuz... Muhabirimiz Üsame Karakış, Büyük Birlik Partisi İstanbul İl Başkan Yardımcısı Muhittin Açıcı ile görüşmüş...
BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu’nun görevlendirmesi ile Pakistan’a giden ve oradaki “sel felâketi”nin yol açtığı “yıkım” ve “mağduriyet”leri yerinde gören Muhittin Açıcı, döndükten sonra “izlenim”lerini Yalçın Topçu’ya anlatmış...
Ve o anda karar vermişler:
“Pakistan’da ev inşa edelim.”
Ama, nasıl?..
İçerisinde birer “mescid”in de yer aldığı “en az 20’şer konutluk 5 kalıcı köy” inşa edelim!.. Öyle ya; “mescid”le birlikte “20 hanelik bir köy”ün maliyeti 115 Bin Dolar civarında...
Yani, “İstanbul’da bir daire fiyatı!”
Düşünebiliyor musunuz;
“İstanbul’da bir daire fiyatı”na, Pakistan’da bir “köy” kurulabiliyor...
Kolları sıvayan BBP’liler, İHH ile de temasa geçerek, “ilk köy”ün temelini atmışlar.
Adı, Muhsin Yazıcıoğlu Köyü.
ADI PAKİSTAN’DA DA YAŞAYACAK!
İşte bu köyün açılış töreni Kurban Bayramı’nda yapılacak...
Açılışa Genel Başkan Yalçın Topçu ve merhum “Muhsin Başkan”ın eşi Gülefer Hanım da katılacak... Bu arada, “kurban”lar kesilecek, “sel mağdurları”na dağıtılacak...
Sizin anlayacağınız;
Geçen yıl, “şüpheli bir helikopter kazası”nda kaybettiğimiz merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun adı, artık Pakistan’da da yaşayacak.
Elbette, güzel bir girişim...
Çünkü, merhum Muhsin Yazıcıoğlu için, “ne yapılsa az”dır...
O, “her güzel şeye lâyık”tır.
“BBP kurmayları”nın böyle güzel bir işe soyunması da, her türlü övgüye lâyıktır.
Ki, onlar, “inşa edecekleri diğer 4 köy”ün isimlerini de Aliya İzzetbegoviç, Mehmet Akif Ersoy, Hoca Ahmet Yesevi ve Şeyh Şamil olarak tesbit etmişler ki; bunu da takdirle karşılamak gerekir.
PAKİSTAN’A YARDIM SEFERBERLİĞİ
Çünkü bu, bir “vefa”nın, bir “saygı”nın göstergesidir... “Vefa”nın; bir “semt” ve “boza” markası olarak anılmaya başlandığı günümüz Türkiye’sinde, BBP’lilerin yaptığı, gerçekten “vefa”dır!..
Hem bu ülkenin “değerli evlâtları”na ve “manevî dinamikleri”ne vefa, hem de Pakistan’a vefa!..
Öyle ya;
Türkiye, “Kurtuluş Savaşı” verirken, elini ilk uzatan “Pakistanlı Müslümanlar” olmuştu!.. Hem de, “son derece fakir ve yoksul” iken!..
Aynı Pakistan, “17 Ağustos depremi”nden sonra da, “30 trilyon lira” ile “yardıma ilk koşan” ülke olmuştu...
İşte, böyle bir Pakistan’a ne yapılsa yeridir... Şahsen ben; Başbakan Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ın öncülüğünde gerçekleştirilen “Pakistan’a yardım seferberliği”ni, tüylerim diken diken izlemiştim...
Aynı şekilde, “jet sosyete”nin, Kızılay’ın, “medya”nın ve “bütün sivil toplum kuruluşları”nın yürüttüğü “yardım seferberliği”ni de, takdirle karşılamıştım...
Hani; “Dost, kara günde belli olur” diye bir atasözümüz var ya; Pakistan’ın “kara gün”ünde yardıma koşan, “dost”luğunu gösteren herkesi, yürekten kutluyorum.
İnşallah, BBP’lilerin kuracağı “5 köy”e yenileri de eklenir... Meselâ Said Nursî Hazretleri’nin, M. Zahid Kotku Hazretleri’nin, Ahıskalı Ali Haydar Efendi’nin ve daha nice “değer”imizin isimleri, niye yaşamasın o “köy”lerde?..
Dilerim, “hassasiyet”ler artar ve Pakistanlı Müslümanlar “aç ve açıkta” kalmazlar.
Onlar bizi “yalnız” bırakmadılar, biz de onları “yalnız” bırakmayalım.
Gösterelim “dost”luğumuzu...
BBP’NİN “İTTİFAK” ÇABALARI!
Sözü BBP’den açmışken; uzun zamandır yazmayı düşünüp, bir türlü fırsat bulamadığım bir konuya da temas etmek istiyorum.
Evet, BBP’liler, bir yanda “Pakistan’da ev inşa etmeye” çalışırken, bir yanda da “Türkiye’de çatı inşa etme”nin gayretindeler.
Geçenlerde uzun uzun konuştuk kendileriyle... Seçimlere “tek başlarına” girmek yerine, “güç birliği” oluşturarak girmeye çalışıyorlar.
Peki, kiminle?..
“Meselâ” diyorlar;
“Numan Kurtulmuş Bey’in kuracağı parti, Demokrat Parti’den ihraç edilen Süleyman Soylu ve Hasan Celal Güzel Bey’in altında bulunacağı bir çatı oluşturup, seçim ittifakı yapabilirsek, hep birlikte yüzde 10 barajını aşabiliriz!”
Tabiî, bu girişim, henüz “düşünce” aşamasında... Ortada bir “görüşme” yok...
Taraflarla diyaloğa geçilmiş değil!..
Şimdilik, “platonik aşk” gibi!..
Ama, bu aşk, niye ilân edilmesin?..
Sanıyorum, Numan Bey partisini kurduktan sonra, bu girişim ete-kemiğe bürünecek!.
Ama, nasıl cevap alırlar, girişimler nasıl sonuçlanır, şimdilik kendileri de bilmiyor!
YÜK DEĞİL, ÇATAL!
“Peki” dedim;
“Bu girişimi AK Parti nasıl karşılar...
AK Parti, kendi tabanına yönelik böyle bir hareketi hoş karşılar mı?..”
Soruma, “referandum süreci”ndeki tavırlarını hatırlatarak cevap verdiler;
“Biz, nasıl ki referandum sürecinde açık destek verdik, nasıl ki ayakbağı olmak yerine Evet dedik; oluşturacağımız çatı da AK Parti’nin hayrına olacaktır!”
Nasıl yani?..
Bir “ağaç” örneği verdiler.
“Hani ağaçlar meyveye durduğunda, meyveler büyüdükçe ağacın dalları eğilir ve neredeyse kırılacak hâle gelir ya; işte o zaman, ne yapar Anadolu insanı?..
Eğilen kolların altına bir çatal dal yerleştirir ve dalın kırılmasını önler!..
İşte biz de; AK Parti için bir çatal olacak, ona destek vereceğiz... Merhum Muhsin Yazıcıoğlu, 7 milletvekili ile RP iktidarına nasıl pazarlıksız destek verdiyse, biz de AK Parti iktidarına destek vereceğiz.”
Uzun lâfın kısası;
BBP kurmaylarının böyle bir “düşünce”leri, böyle bir “teşebbüs”leri var...
“Niyet”leri ortada, “amaç”ları ortada...
Haa, “olur” mu, “olmaz” mı, orasını bilemem... “Siyasetin kaygan zemini”nde, her an, her şey olabilir!..
DEMİREL DESTEKLİ İTTİFAK
Baksanıza...
BBP kurmayları; Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu ve Hasan Celal Güzel ile bir “çatı” altında toplanma düşüncelerini dillendirirlerken, bir başka tarafta “Demirel destekli ittifak” girişimlerinde bulunulduğu geliyor kulaklarımıza...
Geçenlerde, gazeteler de yazdı...
Erbakan Hoca liderliğindeki Saadet Partisi’nin, Hüsamettin Cindoruk başkanlığındaki Demokrat Parti’nin, Abdüllatif Şener başkanlığındaki Türkiye Partisi’nin, Sadettin Tantan başkanlığındaki Yurt Partisi’nin ve Cem Toker başkanlığındaki Liberal Parti ile Osman Pamukoğlu’nun başkanlığındaki Hak ve Eşitlik Partisi’nin, 2011 seçimlerine “ittifak” halinde gireceği konuşuluyormuş kulislerde...
“Ankara kulisleri”nde konuşulan ve “gazetelere” de yansıyan söylentilere göre; Demirel, bu “ittifak arayışları”nı destekliyormuş!..
Hatta, el altından “organize” ediyormuş!.
İddialara göre;
Abdüllatif Şener, bir süre önce Erbakan Hoca’yı ziyaret etmiş, ardından da 3 Eylül günü Demirel’le görüşmüş... Ne var ki; o günlerde SP Genel Başkanı olan Numan Kurtulmuş, sürdürülen “ittifak girişimleri”ne son derece “soğuk” bakmış!.. “Olmaz” demiş; “Ben böyle bir ittifakın içinde yer almam!”
“Numan Kurtulmuş’un istifası”ndan sonra, girişime yeniden start verilmiş...
BU SENARYODAN FİLM ÇIKMAZ!
Erbakan Hoca, “ikna” edilmeye çalışılırken, Cindoruk’a da “baskı” yapılmaya başlanmış!..
DP’liler diyorlarmış ki;
“Demirel’in çabaları sonuç verirse ittifak, DP çatısı altında yapılır ve diğer partilerin adayları DP listesinden seçime girerler.”
Şahsen ben, bu “senaryo”yu hiç de “akılcı” ve “gerçekçi” bulmadım...
Bu “senaryo”dan hiçbir “film” çıkmaz!..
Düşünebiliyor musunuz;
Erbakan Hoca gibi bir adam;
“Kendisini iktidardan indiren” bir Demirel ile işbirliği yapacak!..
Mümkün mü bu?..
Ve yine, Erbakan Hoca gibi bir adam;
“İmam-Hatip Lisesi mezunları polis olamaz” kararının altında imzası bulunan Sadettin Tantan gibi birisiyle “ittifak” yapacak!..
Mümkün mü bu?..
Dahası, Erbakan Hoca gibi bir adam;
DYP’nin altını oyarak, Refahyol Hükümeti’nin yıkılışını hazırlayan Cindoruk gibi birinin çatısı altında seçime girecek!..
Mümkün mü bu?..
Elbette mümkün değil!..
Ama, kimsenin ağzı torba değil... Ağzı olan konuşuyor, kalemi olan senaryo yazıyor.
Herkes, kendi kendine gelin-güvey olup, “düğün hazırlığı” yapsa da; bu senaryodan “düğün” değil, “düğüm” çıkar!..
Hiç düşünmüyorlar ki;
Erbakan Hoca, böyle bir senaryoya “evet” derse, bu, “kendini inkâr” olur!..
Açıkçası, “intihar” olur!..
Erbakan Hoca, “Ergenekon avukatları”yla aynı çatı altında birleşip, “ittifak” halinde seçime gidecek ha!..
Rüyamda görsem inanmam!..
Tam yazının burasına gelmiştim ki;
Öğleye doğru, Ankara’dan bir “son dakika” haberi geldi:
“Saadet Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan, Büyük BirlikPartisi Genel Başkanı Yalçın Topçu ile görüştü.”
Bu ziyaretin sebebi, elbette “SP Genel Başkanlığı”na seçilen Erbakan’a “hayırlı olsun” demek içindi.
Gazeteciler, Erbakan Hoca’ya sormuşlar;
“Seçim ortaklığı olabilir mi?”
O da cevap vermiş:
“SP ile BBP iki kardeş partidir... Her konuyu görüşebiliriz.”
Bu “görüşme”nin yapılmış olması; Erbakan Hoca’nın, “BBP ile ittifak”a sıcak baktığı şeklinde yorumlanabilir mi?..
Eğer böyle bir durum varsa, “Demirel destekli ittifak” senaryoları nereden çıkıyor?..
İTTİFAK, DOSTLARLA OLUR!
Sonuç olarak diyebilirim ki;
“BBP’lilerin çabaları” belki bir neticeye ulaşabilir ama, “Demirel destekli ittifak” çabaları, “ham bir hayâl”den öteye gidemez!..
Ama, yine de, atalarımızın;
“Büyük lokma yut, büyük lâf etme” uyarısına kulak verip, büyük konuşmayayım!..
Çünkü, “politika” bu!..
Kimin; ne zaman, ne yapacağı hiç belli olmaz... “Ateş olmayan yerden duman çıkmayacağına” göre; “girişim” olmayan yerden de “senaryo” çıkmaz!..
En iyisi, beklemek...
Bekleyelim bakalım, “Pakistan’da ev inşa eden” BBP kurmayları, Türkiye’de “çatı”yı kurabilecekler mi?.. Kurarlarsa, kimlerle?
Bekleyelim bakalım; “Demirel destekli ittifak” arayışları nasıl sonuçlanacak?..
Çünkü “ittifak”lar, “dost” ve “müttefik”lerle yapılır, “düşman”larla değil!..
Bilmem, anlatabildim mi?..
===============
Öldürülen kişi
birahaneci olsaydı!
Olayı biliyorsunuz...
Denizli’nin Buldan ilçesine bağlı Yenicekent Belediye Başkanı Nail Sancak, bıçaklanarak öldürüldü...
Niye öldürdüler MHP’li Belediye Başkanı’nı?.. “Birahaneye ruhsat vermedi” diye...
İşte bu olay;
“Çifte standart”ları ortaya çıkaran “örnek bir vak’a”dır.
MEDYA AÇISINDAN
Eğer öldürülen kişi “MHP’li Başkan” değil de, “birahaneci” olsaydı; olay, “iç sayfa”lardan ufacık değil, “manşet”lerden verilirdi...
Hem de, “mahalle baskısı cinayete dönüştü” başlıklarıyla...
Ama, öldürülen “MHP’li Başkan” olunca, dut yemiş bülbül sessizliği!.. Demek oluyor ki, “birahaneciler cinayet işlediği” zaman, “mahalle baskısı” olmuyor!..
Eee, ne de olsa; “Bizim katilimiz iyidir!”
MHP AÇISINDAN
Beklerdim ki;
MHP’den “üst düzey bir tepki” gelsin!.. Ama, Devlet Bahçeli’den “tık” yok, “MHP kurmayları”ndan da “çıt” çıkmadı...
Sanki, dilleri boğazlarına kaçmış!..
Oysa, CHP’liler, “Tophane olayı” konusunda “Genel Başkan” seviyesinde tepki göstermişler, “mahalle baskısı”ndan dem vurmuşlardı...
Peki, MHP kurmayları, özellikle de Devlet Bahçeli, hükümete yönelik “hakaretamiz” ifadeler kullanırken, “birahaneci”lere, niye bir çift söz söylemedi?..
LÂİKÇİLER AÇISINDAN
Bilirsiniz, “içki içilen yerler”e bir sınırlama geldiğinde, anında “içki şişeleri”ni kapıp meydanlara dökülen ve “yaşam tarzımıza müdahale ediliyor” diye ortalığı velveleye veren “lâikçi” kuruluşlar, bu “cinayet”e gıklarını çıkarmadılar!..
Demek ki;
Herkes “çifte standartçı” olmuş da, haberimiz yok!..
=====================
Yargı ele geçirilmiş olsaydı!
Hani, “AK Parti yargıyı ele geçiriyor... Yargıdaki operasyon tamamlanınca sivil dikta kuracaklar” şeklinde “paranoyakça vehim”ler var ya; “kuş beyni” kadar beyni olanlar, bu iddialara “karga”lar gibi, münasip yerleriyle güler.
Yok “yargı siyasallaşıyor”muş, yok “yıpratılıyor”muş; bunlar hikâyeden martavallar!..
Sormak lâzım, AK Parti, eğer “yargı”yı ele geçirmiş olsaydı, “her dediğini” yaptırmaz mıydı?.. Açardı telefonu “savcı” ve “hakim”lere, derdi ki; “İTO Başkanı Murat Yalçıntaş’ı niye gözaltına aldırttınız?.. İfadesini hemen alıp, niye serbest bırakmadınız?”
Öyle ya, Murat Yalçıntaş denilen adam; “yoldaş ve candaş”ların ifadesiyle, “Hükümet yandaşı” bir adamdır... Hemen her konuda “Hükümete destek” vermiş, referandumda “evet” çağrısı yapmıştır!..
Böyle bir adam, hiç “sahipsiz” bırakılır mı?.. Ama, görüyorsunuz işte; Murat Yalçıntaş, hâlâ “gözaltı”nda!.. AK Parti; bırakın “yargıya talimat” vermeyi, “Polis”e bile talimat vermiyor... Herkes, “kendi işi”ni yapıyor!.. Kimseye “müdahale” yok... Hiçbir yerin “ele geçirildiği” de yok!..
Sadece Murat Yalçıntaş olayı bile, “iddia”ların ne kadar “fos” olduğunu görmek için yeterlidir!..