Bence Müslümanlar Nasıl Kurtulur ve Yükselir?
Müslümanların kurtulması için bilinmesi ve hayata geçirilmesi gerekli çare ve çözümleri, Millî Gazete'deki yirmi yıla yaklaşan yazı hayatım esnasında aklımın erdiği nispette nâçizâne kaleme alıp açıklamış bulunuyorum.
Özetlemek gerekirse bu çare ve çözümler şunlardır:
(1) Müslümanlar İslâm'ın gerisinde kalmışlardır. İslâm'ı yakalamaları ona yetişmeleri gerekir. Tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de İslâm'ın çeşitli yorumları ve uygulamaları vardır. Asr-ı Saadet'ten sonra Kur'âna ve Sünnet'e en yakın, en uygun uygulama Osmanlı'nın kuruluş ve yükseliş devrindeki uygulamasıdır.
(2) Arabistan'daki Vehhabî uygulaması biz Ehl-i Sünnet Müslümanları için iyi ve başarılı bir örnek değildir.
(3) Arap dünyasındaki aktivist hareketleri de örnek almamak gerekir. Çünkü, o hareketlerin hiçbiri başarılı olmamış, hedefine ulaşmamıştır.
(4) İslâm'ın aslına, yâni Kur'âna, Sünnet'e, icmâ-i ümmete en uygun anlatımı ve yorumu Ehl-i Sünnet ve Cemaattir.
(5) Öteki fırka, hizip ve mezhepler ile ihtilaflı konuların hepsinde Ehl-i Sünnet yüzde yüz haklıdır.
(6) İslâm, Allah katında geçerli olan tek ilahî din olduğu için onda reform, yenilik, değişiklik, (hükümlerinde) ayıklama, hafifletme, ılımlı hale getirilme gibi değişiklikler yapılamaz.
(7) Fazlurrahman'ın Tarihsellik ve Tâtiliye mezhebi bâtıldır.
(8) İslâm'ı, Kur'ânı, Peygamberi (salat ve selam olsun ona), Tevhid-i inkâr ve tekzib eden Ehl-i Kitab'ın ehl-i necat ve ehl-i Cennet olduğunu iddia eden Diyalog mezhebi bâtıldır.
(9) Siyonistler Haçlılar ve emperyalistler tarafından tezgâhlanan BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) bâtıldır.
(10) Cemaleddin Afganî azılı bir Farmasondur. Son derece şüpheli, şaibeli yanlış tarafları vardır. Takıyye yaparak asıl kimliğini gizlemiş, İranlı olduğu halde Afgan, Şiî olduğu halde Sünnî görünmüş ihtilalci bir aktivisttir. Halife-i Müslimîn Sultan Abdülhamid Han'ı tahtından indirmek için İngiliz ajanı Blunt ile işbirliği yapmıştır. Bu zat, Müslümanlara kesinlikle önder, rehber, örnek olamaz.
(11) Tasavvuf İslâm'ın ahlak boyutudur. Türkiyeye İslâm tasavvufla, tarikatlerle, mürşid-i kâmillerle girmiştir.
Tasavvufu inkar ederek, tarikat ehli Müslümanlara müşrik ve kâfir diyerek hiçbir yere varılmaz. Tasavvuf ve tarikat konusunda dikkat edilecek en önemli husus şudur: Tasavvuf ve tarikat İslam'ın zâhirine, Şeriat'a uygun ve mutabık olmalıdır.Şeriata mutabık olmayan tarikat bâtıldır.
(12) Peygamberimizin mucizevî bir şekilde haber vermiş olduğu üzere Müslümanlar din konusunda bölünmüş, birbirleriyle uyuşmayan bir sürü fırka ve hizbe ayrılmıştır. Ortaya itikad (inanç) konusunda vahim bid'atler çıkmıştır. Binaenaleyh tashih-i itikad (inançların sahih olması) konusuna çok dikkat edilmelidir.
(13) Bir İslâm toplumu beş vakit namazı eda etmezse onun için kurtuluş olmaz. Müslümanların bu temel dinî vazifeyi yerine getirmeleri için genel bir seferberlik başlatmaları gerekir.
(14) İlimsiz, irfansız, kültürsüz dinî kalkınma ve kurtuluş olmaz. Eski İslâm medreseleri ihya edilmeli ve oralardan Şeyhülislâm Mustafa Sabri, Zahid el-Kevserî, Elmalılı Hamdi, Ömer Nasuhî Bilmen gibi icazetli ulema ve fukaha yetiştirilmelidir.
(15) Bugünkü İmam-Hatip mektepleri ile ilahiyat fakülteleri yeterli değildir.
(16) Kemalizmin Tevhid-i Tedrisat ilkesi ve tekeli ile Müslümanlar için necat ve halâs yoktur. İslâm cemaatinin Tevhidî bir eğitim sistemi kurması gerekir.
(17) Türkiye Müslümanlarının temel dinî bilgilerini, Şeriat hükümlerini; çoğunun içinde vahim yanlışlar bulunan yüzlerce Kur'ân meal, tercüme ve tefsirinden değil; Ehl-i Sünnet ulemasının halk ve mukallidler için telif ve tasnif etmiş olduğu ilmihal, fıkıh ve ahlak kitaplarından öğrenmeleri en uygun ve geçerli metottur.
(18) Camiler sadece namaz kılma mekanları, imamlar sadece namaz kıldırma memurları değildir. Camilerin birer kültür, davet, sosyal dayanışma merkezi haline getirilmesi gerekir.
(19) Birinci maddede Müslümanların İslâm'ı yakalamaları gereğinden bahsetmiştim. Müslümanların yakalaması, ulaşması gereken ikinci şey çağı yakalamalarıdır. Çağın gerisinde kalarak başarılı ve muzaffer olmak mümkün değildir.
(20) Çağın yakalanmasına dair en güzel örnek Arap dünyasında el-Cezire televizyonunun ve internet sitesinin dünya çapındaki başarısıdır.
(21) İslâm'a ve Müslümanlara en büyük zararı samimiyetsiz, müraî, münâfık din sömürücüleri, mukaddesat bezirgânları vermektedir. İslâm Ümmeti içindeki din sömürüsü ortadan kaldırılmadıkça kurtuluş ve yücelme olmaz.
(22) İslâmî kalkınmada birinci faktör kemiyet (kelle sayısı) değil, keyfiyettir. Müslümanlar bütün güçleriyle vasıflı, başarılı, güçlü, üstün elemanlar, uzmanlar, hizmet erbabı yetiştirmelidir.
(23) Ümmet'in derlenip toparlanması için mutlaka ehil ve layık bir kişinin İmam-ı Kebir olarak seçilmesi ve ona biat edilmesi gerekir. Ehliyetsiz, dall ve münafık biri seçilirse felaket ve yıkım olur.
(24) İslâm hükümlerinin hayata geçirilmesi, toplumun düzelmesi için ciddî bir Fütüvvet Teşkilatı kurulması zaruridir.
(25) İslâmî hizmetler için dünyanın her yerinde güçlü ve vasıflı beyinler ve adamlar devşirilmeli ve istihdam edilmelidir.
(26) Kurtuluş için dört başı mâmur bir plan ve program hazırlanmalı ve uygulanmalıdır.
(27) İhlassız ve istikametsiz kurtuluş ve yücelme olmaz. İslâmî hizmetlerde, samî faaliyetlerde doğruluk ve dürüstlük esas olmalıdır.
(28) Namazdan sonra İslâm'ın ikinci amelî emri zekattır. Günümüzde zekatların çok büyük bir kısmı Kur'âna, Sünnet'e, Şeriata aykırı olarak toplanmakta ve sarf edilmektedir. Bu ise büyük günah, isyan ve suçtur. Bunun mutlaka önüne geçilmeli; zekatlar Kur'âna, Sünnete, fıkha, şeriata uygun olarak yerli yerinde sarf edilmelidir.
(29) İslâm medeniyet, şehir dinidir. Elbette bedevîler de Müslüman olabilir ama dinimiz asla bir bedevî dini değildir. İslâm toplumunu bedeviyetten medeniyete yükseltmek için gereken herşey yapılmalıdır.
(30) Lüks, israf, sefahat, aşırı tüketim, gösteriş, kibir, aşırı konfor İslam ile bağdaşmaz. Bunlarla mücadele edilmelidir.
(31) Paranın, servetin, malın getirdiği azgınlıklara karşı etkili tedbirler alınmak şartıyla Müslümanlar ticaret, sanayi, her çeşit hizmet dalında İslam karşıtlarını geçmeli ve aşmalıdır.
(32) Yakın tarihimizde ülkemizde kültürel ve sosyal büyük kopukluklar olmuştur. Bunların tamir edilmesi ve tarihî devamlılık çizgisine dönülmesi şarttır. Aksi taktirde kurtuluş murtuluş olmaz.