Deccal’ın adası ve bineği
Hakiki Mesih ile sahte Mesih’in kapışma ve çekişme/tedafüü alanı Kudüs olacaktır. Mesih’in ilk döneminde yarım kalan kavganın son rövanşı burada yapılacaktır. Mesih’in misyonuyla alakalı coğrafya konusunda hadisler Şam, Gavr-ı Ürdün (Ürdün Nehri Çukuru) ve Babü’l Lüd’e işaret etmektedir. Zıt benzeri Deccal’la ilgili birçok müteşabih hadis ve alan vardır. Bunlardan birisi Temim ed Dari’nin rivayet ettiği ‘Deccal adası’ hadisidir. Burada hem Deccal hem de Cessase’den bahis vardır. Uyuyan fitnenin uyanması gibi Ye’cüc ve Me’cüc veya Deccal gibi ahirzaman aktörleri de uyuyan hücreler gibi görev anı gelip çatıncaya kadar zaman kabuğu altında kaldıktan sonra birden harekete geçerler. Deccal da böyledir. Sünni kaynaklarda Deccal’ın müteşabih bir adası vardır ve orada bağlıdır. Bir de Cessase adıyla ulağı ve uşağı vardır. Temim ed Dari ve ekibi bindikleri kayığın bir adanın mercan kayalıklarına çarpması sonrasında Cessase ile tanışırlar ve Cessase onları ‘zaman urganıyla ve ipiyle bağlı olan Deccal’ın huzuruna çıkarır. Deccal saygılı bir tonla Hazreti Muhammed’ın bi’setini ve bazı kevni gelişmeleri sorar. Orada bağlı olan Deccal görev alacağı vakti beklemektedir. Bu bize Seddi Zülkarneyn’in arkasındaki bekleşen Ye’cüc ve Me’cüc kavmini hatırlatır. Bir gün hiç beklenmedik bir anda ve ansızın Moğollar gibi çekirgelere benzer şekilde afaka dağılır ve yayılırlar. Sari hastalık gibi ortalığa dökülür ve etrafı kasıp kavurur. Ehl-i Sünnet kaynaklarında Deccal’a bir ada atfedilirken Şia kaynaklarında ise Mehdi’nin Yeşil Adasından bahsedilmektedir. Onlara göre de Yeşil Adada gün sayan Mehdi vazifesini vakti merhununu beklemektedir.
¥
Deccal’ın adası gibi bir de hadislerde onun bineğinden bahsedilmektedir. Bu da harikülade bir vasıta ve vasıftır. Rivayette var ki, “Deccal çıktığı gün bütün dünya işitir ve kırk günde dünyayı gezer ve harikulâde bir eşeği vardır.” Bediüzzaman bu meseleyi Ehl-i Sünnet anlayışı çerçevesinde tevil eder ve şöyle der: Allahu a’lem, bu rivayetler tamamen sahih olmak şartıyla te’villeri şudur: Bu rivayetler mu’cizâne haber verir ki, “Deccal zamanında vasıta-i muhabere ve seyahat o derece terakki edecek ki, bir hâdise bir günde umum dünyada işitilecek. Radyo ile bağırır, şark-garp işitir ve umum ceridelerinde okunacak. Ve bir adam kırk günde dünyayı devredecek ve yedi kıt’asını ve yetmiş hükûmetini görecek ve gezecek” diye, zuhurundan on asır evvel telgraf, telefon, radyo, şimendifer, tayyareden mu’cizâne haber verir. Hem Deccal, deccallık haysiyetiyle değil, belki gayet müstebit bir kral sıfatıyla işitilir. Ve gezmesi de her yeri istilâ etmek için değil, belki fitneyi uyandırmak ve insanları baştan çıkarmak içindir. Ve bindiği merkebi ise, ya şimendiferdir ki bir kulağı ve bir başı cehennem gibi ateş ocağı, diğer kulağı yalancı cennet gibi güzelce tezyin ve tefriş edilmiş. Düşmanlarını ateşli başına, dostlarını ziyafetli başına gönderir. Veyahut onun eşeği, merkebi, dehşetli bir otomobildir veya tayyaredir veyahut—sükût lâzım!”
Gazali’nin dediği gibi tevil gerekli olmakla birlikte isabetli olmayabilir. Burada sükût devreye girer. Bundan dolayı hem dikkatli olmak hem de tevilatta israf etmemek gerekir. Çünkü müteşabihatın ardına düşüp her zaman şariin maksadına ermek mümkün değildir.
¥
Bediüzzaman bineği uçak ve şimendifere benzetse de onun bu tevilini aşanlar var. Deccal’ı Bermuda Şeytan Üçgeni ve Ufo’larla birlikte anan Mısırlı Muhammed İsa Davud (muhtemelen müstear bir isim) El Huyut el Hafiye adlı kitabında Mesih Deccal’ın bineğinin Ufolar olduğunu ileri sürmektedir. Kurgu ile Deccal’ın serüvenini Samiri ile başlatıyor ve günümüze kadar getiriyor. Ehl-i Sünnet kaynakları ise Deccal’a (tabii ki Allah’ın izniyle)kevni tasarruflar veya güçler atfederler. Bu bağlamda, Muhammed İsa Davud gibiler bunu Ufo ve benzeri esrarengiz araçlara yoruyorlar. Şia’da ise tamamen ters bir şekilde Mehdi’ye kozmik güçler atfedildiğinden dolayı uçan daireler veya Ufolar Mehdi’nin bineği olarak tasvir ediliyor. En azından bazı yazarlarının hayalinde. Bunlardan birisi olan Abdullah Abdulhadi uçan dairelerin Mehdi’nin araçları ve binekleri olduğunu ileri sürüyor (El Mehdi: Ve Etbaku’n nur, Müessetü Belağ, Beyrut).
Mevlana da Mesnevisinde, İslam öncesi dönemde Hıristiyanlara düşman bir padişah vezirinin hikâyesini anlatırken, onun o devrin gerçek Hıristiyanlarını nasıl hile ve aldatmayla kandırdığından söz eder. Vezir yaman bir hileyle, Hıristiyan görünerek ve onları kendilerinden olduğuna inandırarak aldatır. Hıristiyanlar onu mümin sanarak ve kendilerinden bilerek kendisine gönül verirler ve severler. Gizli bir Yahudi ve Hıristiyan düşmanı olan veziri, İsa’nın vekili bile sanarlar. Ardından Mevlana vezir hakkında şu değerlendirmede bulunur: “(Oysa) o, gizli olarak tek gözlü, lanetli Deccal’dı.” Deccalizm sonuçta hile düzeni demektir. Hileyi tepetaklak edecek olan ise hilesizliktir. Bediüzzaman’ın dediği gibi en büyük hile hilesizliktir. Deccal hile düzenini temsil ediyorsa Mesih de hilesizlik düzeninin temsilcisidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.