Baba Oğul
Tecrübeler, yaşanarak elde edilen birikimlerdir.
Gençler için en önemli tecrübe kaynağı, kendilerinden daha yaşlı olan insanlardır. Uzağa gitmeye gerek yok, gençler sadece babalarının tecrübelerinden istifade edip onların duygularını ve davranışlarını anlayabilseler, hataları hayli azalır.
Babaların çocukları için nasıl fedakârlıklar yaptıklarını anlatmaya gerek yok! Belki çoğumuz, onların önceden bize çok anlamsız gibi gelen söz ve davranışlarının, başımıza gelen bir olaydan sonra ne kadar anlamlı olduğunu bizzat yaşayarak görmüşüzdür. Bizi terbiye etmedeki şefkat ve merhameti, eğitmedeki azmi ve sabrı, hiçbir şeyle ölçülemez. Yaşlandıkça onların kıymetini bilmemiz boşuna değil!
Seksenine merdiven dayamış yaşlı bir baba ile onu ziyarete gelen otuz beş yaşındaki oğlunun aşağıdaki konuşmaları, bize her şeyi anlatıyor:
İyi bir işe sahip olan kariyer sahibi oğluyla babası havadan-sudan, işten-güçten ve çocuklardan bir süre sohbet ederler. Artık babasından ayrılmanın zamanı geldiğini düşünen oğlu bir an suskun kalarak gideceğinin işaretini vermiştir.
Tam o esnada, oturdukları koltuğun yanındaki pencerenin pervazına bir karga konar.
Yaşlı baba, kargaya baktıktan sonra oğluna sorar: “Bu ne oğlum?”
Oğlu şaşkınlıkla cevaplar: “O bir karga baba.”
Yaşlı baba kargaya biraz daha baktıktan sonra gülümseyerek yine sorar: “Bu ne oğlum?”
Oğlu daha da şaşkın, yine cevaplar: “Baba, o bir karga.”
Karga hâlâ pervazda, komik hareketlerle başını sağa sola çevirir, başını yan yatırır, havaya bakar, sonra başını yine onlara çevirip durmaktadır.
Yaşlı baba üçüncü defa sorar: “Oğlum bu ne?”
Oğlunun şaşkınlığı sabırsızlığa dönmüştür: “O bir karga baba, üç oldu soruyorsun. Beni işitmiyor musun?”
Yaşlı baba dördüncü defa da sorunca, oğlunun sabrı taşar ve sesini yükseltir:
“Baba bunu neden yapıyorsun? Tam dört defadır onun ne olduğunu soruyorsun, sana cevap veriyorum ve sen hâlâ sormaya devam ediyorsun. Sabrımı mı deniyorsun?”
Babası gülümseyerek yerinden kalkar, içeri odaya gider ve elinde bir defterle geri döner. Bu, bir hâtıra defteridir. Oturur, sayfalarını karıştırır ve aradığını bulur.
Sevgiyle gülümseye devam ederek sayfası açık bir vaziyette defteri oğluna uzatır ve o sayfayı okumasını söyler. Oğlu ürkek bir tavırla defteri alır ve merakla okumaya başlar:
“Bugün 3 yaşındaki minik yavrumla salondaki sedirde otururken yanı başımızdaki pencerenin pervazına bir karga kondu. Oğlum tam 23 defa onun ne olduğunu sordu. 23 soruşunda da ona sevgiyle sarılarak, onun bir karga olduğunu söyledim. Rahatsız olmak mı? Hayır! Onun sorusunu masumca tekrar edişi, içimi sevgiyle dolduruyordu.”
Sanırım herkesin babası aynı duygu ve düşüncelere sahiptir. Ama aynı şeyi, babaları hakkında gençler için söylemek hayli zor. Enteresandır, Kur’an-ı Kerim’de çocuklara iyi davranmayla ilgili ikaza pek gerek görülmez ama çok ihmal edildiği için olsa gerek ebeveyne iyi davranmakla ilgili çok çarpıcı ayetler vardır.
Onlardan biri olan İsra suresinin 23.ayetiyle yazımızı bitirelim:
“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara 'öf' bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.