Hayme ana
Eğitim çalışmalarında, ailenin bir bütün olarak ele alınması ve bu bütünlük içinde değerlendirilmesi esastır. Ancak aile bireylerini, ev içinde ve toplumdaki rolleri bakımından düşündüğümüzde, kadının bir anne olarak durduğu noktanın ne kadar önemli olduğunu görürüz. Toplumumuzda, kadın kavramı sevgiyle ve analıkla özdeş kılınmış ve bu şekilde tanımlanmıştır. Bunda, kadının annelik kimliğiyle kuşatıcı bir rol üstlenmesinin büyük etkisi vardır. Düşünün ki, bir insan yavrusu, 3,5 kg bir varlık olarak dünyaya geliyor. Bebek ihtiyaçlarını karşılayacak yeterlilikte değildir, çaresiz ve muhtaçtır. Ayaklarının üzerinde duruncaya kadar onun bakımını üstlenecek ve onu sevgisiyle kuşatacak olan anne, bebeğini büyük bir özveriyle büyütüyor ve ona hayatı öğretiyor... Hayatı öğretmek..! Bu sanıldığından daha ciddi bir iştir... Üstün istidatlarla dünyaya gelen ancak bir kılavuza ihtiyaç duyan insan yavrusuna insan olmayı öğretmek..! Bu anlamda annenin sorumluluğu gerçekten ağır... Anne büyük bir sorumluluk yüklenmekte ve bu sorumluluğunu yerine getirirken, hiçbir şekilde yüksünmemektedir. Çünkü anneliğe dair özellikler yüce Yaratıcı tarafından ona bahşedilmiştir...
Tarih sürecinde anne olmanın avantajlarını yaşadığı topluma da taşıyabilen, insanlığın geleceği için emek veren, genç nesillere insanlığı öğreten kadınlarımızın sayısı da az değildir. Bunlar arasında Hayme ananın siyasi kişiliği ve insani yaklaşımı dikkatimi celbetti ve bir dönem onu tanımaya çalıştım. Elbette bizler, insanları yaşadığımız maddi dünyada, fiziki görüntüleriyle tanırız. Oysa insanın maddi varlığı geçicidir ve her insan geride bir iz bırakarak bu dünyadan ayrılır. Kiminin bıraktığı iz, kirli bir çukura dönüşürken, kiminin ki, asırlar boyunca ışık olur...
Bilindiği gibi Hayme ana, Kutlu Kayı boyunun lideri ve adeta toparlayıcısı, kurucusudur ve bu yönüyle sadece ana değil, bir devletin temelini atan, biçimlendiren önemli bir şahsiyettir. Kocası Gündüzalp'in vefatından sonra, dağılmak üzere olan Kayı boyunu Domaniç Çarşamba'ya getirerek Osmanlı Devleti'nin temelini atmıştır. Oğlu Ertuğrul Gazi'yi, iyi bir devlet adamı olarak büyütmüş ve ona, tevazu olmayı, çalışmayı, güçlü olmayı ve adil davranmayı öğütlemiştir. Hayme ana oğluna öğütlediği ahlaki değerleri kendisi de hayatına bizzat taşımış ve bu yönüyle de oğluna canlı bir örnek olmuştur. Maddi imkanlara sahip olduğu halde hiçbir zaman bir aristokrat gibi yaşamamış, insanlarla iç içe olmayı tercih etmiş obayla birlikte hareket etmiş onlar gibi süt sağmış, koyun otlatmış, yiyecek devşirmiş, obada ebelik yapmış ve çocuklara iyilik telkin etmiştir.
Hayme ana torunu Osman Gazi küçük yaştayken vefat etmiştir. Fakat ölümünün ardından, buralarda onun anısına ikram ve anma şölenleri düzenlenir olmuş ve asırlar geçse de bu efsanevi kadın gönüllerde yaşamaya devam etmiştir. Türklerde fetihler gerçekleştirilirken, dedelerimiz fethedecekleri şehre yakın bir mekana yerleşir ve buradaki halka iyi ilişkiler kurar, adil ve hoşgörülü davranırlarmış. Böylece yerli halk Türk halkını sever ve onlara ısınırmış. Bunun sonucunda da, fetihler doğrudan gönüllerde başlar ve burada kök salarmış. Hayme ana bu geleneği halkına kendi yaşantısıyla anlatan ve onlara örnek olan önemli bir şahsiyet olarak yaşamıştır.
Yaşı ilerlediğinde dahi, insanlara iyilik yapmaktan vazgeçmemiş bu konudaki azmini hiçbir zaman yitirmemiştir. Oğullarının, gelecekte iyi birer devlet adamı olması için yardım ve desteğini sürdürür, namazlarından sonra "oğullarımız uzasın dal budak salsın, çoğalalım, yaylalar bizi almasın, yeni yurtlar yeni yaylalar kuralım, oğullarım dinlerinden ayrılmasınlar ..." diye dua edermiş.
Bazı insanlar vardır, ölümlerinden sonra da yaşamaya devam ederler. Bu kimselerin, geride bıraktıkları, o manevi miras onların sesi ve sözü olur. Bu insanları farklı kılan, diğerlerinden ayıran şey ise, sahip oldukları erdem ve faziletleridir. İyiliğin kalıcılığını ve tesirini maddiyatla asla ölçemezsiniz. Sahip olduğunuz bütün mallarınız, imtiyazlarınız, paranız, unvanınız, kariyeriniz... Hepsi rüzgarın önünde savrulan bir saman çöpü gibi kaybolur gider... Oysa imandan süzülüp gelen iyiliklerin, erdem ve faziletlerin ömrü dünyanın sonu kadar uzundur ve dünyanın sonu kadar bereketlidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.