Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

Ebuzer ve Ömer gibi olmak

Ebuzer ve Ömer gibi olmak

Hicaz ile Şam arasında Semud Kavmi yaşıyordu. Bu kavmin yaşadığı bölgenin adı “Hicr” idi…
Yeryüzünde her zaman iyiler de kötüler de olmuştur. Allah’ı ve katından gelen hükümleri inkâr eden hiçbir topluluk huzur ve refah görmemiştir. Ayrıca kitle psikolojisi çok defa aklın ve idrakın yolunu değil, his ve duyguların yolunu seçer…
İşte “Hicr” bölgesinde yaşayan Semud kavmi, bir putun etrafında hayat sürüyordu. Şerre rızası olmayıp, hayra rızası olan Allah(cc) bu topluma rehber olarak seçtiği Salih Peygamberi gönderdi. Onun kavmine ilk sözü şu oldu:
“Bu puta ibadet ve itaat edilmez. Allah’a itaat ediniz.”
İşte ne olduysa bundan sonra oldu. Semud kavmi iki gruba ayrıldı.
¥ Bir kısmı Hz. Salih’in davetine “evet” dedi,
¥ Diğer bir kısmı ise, çoğunlukla karşı çıktı.
Tabiidir ki böylece kalmadı. Bölgenin kaderinde söz sahibi olduğuna inanan dokuz kişilik bir çete bir araya geldi. Halkın üzerinde siyasi, iktisadi ve ilmi açıdan nüfuz sahibi olmaya çalıştılar.
Kapalı kapılar arkasında toplanıp gece baskını düzenlemek için planlar yapıyorlardı. Dokuz kişiden oluşan bu şer komitesinin iki ayağı vardı:
¥ Gece baskınları ile Hz. Salih ve etrafındakilere katliam yapmak,
¥ Sonra da “Biz öldürmedik” diyerek inkâr etmek.
Ve şer güçler; Semud kavminin karşısına geçip menfi propagandaya başladılar. Hz. Salih(as)’in uğursuz olduğunu, birlik ve beraberliği bozduğunu, baba ile oğlun, karı ile kocanın, amca ile yeğenin arasını açtığını, bunlar yetmiyormuş gibi uğursuzlukları sebebiyle kuraklığın geldiğini ve böylece huzur ve güvenin kalmadığını halk arasında yaymaya başladılar. Bugünkü tabirle, kamuoyu oluşturdular.
Ortam hazır olunca sonra, ikinci planlarına geçtiler. O da Hz. Salih ve yakınlarını ortadan kaldırmaktı.
Dokuz kişilik bu şer güçler elini kolunu sallayarak, rahat bir şekilde başarabileceklerine inanıyorlardı. Ne var ki bu şer güçler ve onların destekçilerinin durumu çok vahimdi. Çünkü onlar, inkâr, azgınlık ve ahlaksızlıklarını zulümle birleştirmişlerdi. Böyle bir toplum, ilahi azabı hak etmişti.
Dokuz kişilik şer çetesinin kurduğu tuzak Hz. Salih ve yakınlarını öldürmek, Allah’ın onlara tuzağı ise, bilemeyecekleri bir taraftan yok edilmeleriydi. İman ve amellerinde direnmiş, hiçbir zaman geri adım atmamış olan mü’minleri ferahlatıcı bir havanın esmesi söz konusu idi.
Çünkü tuzağın neticesi felaket, akıbeti ise hüsrandır. Kutsi bir hadiste: “Allah’tan korkanı, Allah, korkulacak şeylerden kurtarır. Onda iki korkuyu bir arada toplamaz.”
Dolayısıyla; ceza, kişiye ameli cinsinden gelir, tuzak kuranlar kendi tuzaklarına düşerler.
Dokuz kişilik şer komitesi son hazırlıklarını yapar, birbirlerini ele vermeme konusunda aralarında yeminleşir ve gece baskını hareketi için beklemeye başlarlar.
Daha yerlerinden kalkmadan, Allah(cc), onlar ve taraftarlarını helak eder. Hz. Salih(as) ve 4.000 kişilik inananları kurtulmuştur. Semud kavminin sahte kurtarıcıları ise helak olmuştur artık.
Rabbimizin mü’minlere karşı verdiği bu destek ve yardımın sebebi nedir? Dokuz kişilik şer çetesi çalışırken, mü’minler ne yaptılar acaba? Yahut yapmaları gereken vazifelerini ihmal mi ettiler? Rabbimiz, mü’min kullarının kurtarılmalarını mü’minlik hüviyetine bağlamakta ve önemli bir noktaya dikkatimizi çekmektedir:
“İman edip, Allah’a karşı gelmekten sakınanları kurtardık.” (Neml, 53)
Mehdinin vazifesi ile Müslümanların yapmakla mükellef olduğu vazifeleri karıştırmamak lazımdır. İstikballerini ve zaferlerini Mehdinin gelmesine bağlayanlar, kurtulamazlar ve kurtaramazlar.
Yusuf Sakafi (Haccac-ı Zalim) Bağdat valisi iken, zulmetmiş, kan akıtmış, zorbalık yapmış. Şehrin ileri gelenlerinden bir grup eşraf:
“ –Ey Yusuf (Haccac-ı Zalim), niye ceddin Ömer gibi halkına adil ve insaflı olmuyorsun? Bu kan, gözyaşı, zulüm nereye varacak?” dediklerinde, Haccac der ki:
“Siz Ebuzer gibi olun, ben de size karşı Hz. Ömer gibi olayım.” Müslümanlar Ebuzer gibi zühd ve takva üzere olurlarsa, Allah da başlarına Ömerleri nasip eder. Galiba kurtuluş reçetesi de bu olsa gerek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Büyük Arşivi