Schindler’in Listesi de yalan... Piyanist de yalan!
Biliyorum, yine “Antisemitist” olduğumu söyleyecekler... Biliyorum, yine “Yahudi düşmanı” olduğumu deklâre edecekler... Hayır, ben “Musevi düşmanı” filan değilim, ben “yalan”ın düşmanıyım...
Evet, “gerçek” diye yutturulan “yalan”ların düşmanıyım...
Özellikle “Yahudi yalanları”nın!..
"Yahudi"leri biliyorsunuz...
Yıllar yılı "ısrarla ve tekrar tekrar" nasıl bir "zulüm"e, nasıl bir "soykırım"a uğradıklarını anlattılar!..
Anlattılar değil, "soykırım, soykırım" diye diye "insanların beyinlerini yıkadılar!"
Hayır, yıkama da değil,
"Beyinlere kazıdılar!"
Niçin?.. Bütün dünya "Hitler'in nasıl bir soykırımcı olduğunu" bilsin/görsün diye!
Bu konuda, yüzlerce/binlerce "kitap" yazıldı!..
Çoğu yalan olan bu kitaplardan hareketle onlarca/yüzlerce "film" çevrildi!..
Evet; "ısrarla" ve "tekrar tekrar!"
Ne yalan söyleyeyim;
"Haddinden fazla şiddetin, gayedeki hikmeti yok etmesi" gibi; Yahudilerin bu ısrar ve inadı karşısında ben de şüpheye düştüm!..
Acaba, "bunca abartı"nın ardında gizledikleri bir şey mi var?..
Zira; yazılan "kitap"lar ve çevrilen "film"ler, pek de "tabiî" gelmedi bana!..
"Niye?" derseniz;
Çünkü "yalan" üzerine inşa edilmişler!.
SCHİNDLER’İN LİSTESİ YOK!
İşte, "Schindler'in Listesi" adlı film!..
Ne garip değil mi;
Filistinli Müslümanlar tam bir "soykırım operasyonu"na maruz kalıp "4-5 yaşındaki çocuklar" bile "terörist" diye öldürülürken, "Müslüman Türk halkı"nın paralarıyla yayın yapan televizyon kanalları sık sık "Schindler'in Listesi" adlı filmi getirir ekranlarına...
Hem de; ortada "Schindler'in Listesi" diye bir listenin olmadığını, bu hikayenin "palavra" olduğunu "kendi gazeteleri" bile yazmış olmasına rağmen!..
Film, malûm;
"Sürgün"ler, "baskın"lar, "dipçik"ler, "kamp"lar, "işkence"ler, "tecavüz"ler, "gaz odaları" ve "insan yakılan fırın"lar!..
"Görüntü"ler müthiş!..
"Tasvir"ler son derece etkileyici!..
Öyle ya;
Film, Steven Spielberg gibi bir yönetmenin elinden çıkmış!..
Üstelik, 1993 yılında da tam "7 Oscar" birden almış!..
"İnsanî duygular"ı harekete geçirmede son derece başarılı bir film!..
"Schindler'in Listesi" adlı filmin amacı da, zaten buydu!.. Yahudilere "sempati" besletip, onları "mazlum" göstermek, Hitler'i de bir "zalim" olarak kafalara kazımak!.
Meğer; izlediğim görüntüler, "merhamet istismarcılığı"ndan başka bir şey değilmiş!.. İddia edilen "liste"ler, tam bir palavra imiş!..
Efendim; 1993'te "7 Oscar" ödülü alan ve beni de hayli derinden etkileyen "Schindler'in Listesi" adlı film, tamamen "yalan" üzerine kurulmuş!..
"Gerçek"le hiçbir ilgisi yokmuş ve tamamen Steven Spielberg'in "hayâl ürünü" imiş!..
Yani;
“Dezenformasyon”un daniskası!.
SCHİNDLER, NAZİ AJANI!
Hayır, benim iddiam değil bu!..
Amerikalı bir tarih profesörü olan David Crowe'un belgeleri ile ortaya koyduğu tesbitler!..
İki yıl önceki Hürriyet ve Sabah'ta yer alan haberlere göre, olayın aslı şuymuş:
Amerika'nın önde gelen eğitim kurumlarından Kuzey Carolina Üniversitesi tarih profesörlerinden David Crowe'un, Amerikan New York Times gazetesine yazdığı makalede yer alan "Schindler'in, aslında listeyle hiçbir alâkası yoktu" ifadeleri, gündeme bomba gibi düşmüştü!..
Crowe; Nazi Almanyası döneminde sahibi olduğu fabrikada çalışan ve bin Musevi işçinin hayatını kurtardığı için tarihe geçen Schindler'in; aslında, olayların yaşandığı dönemde "hapishanede” bulunduğunu ve listeyi yazanın da kendisi değil, "üçkâğıtçı Yahudi polis Marcel Goldberg" olduğunu yazmış!..
Crowe'a göre, Schindler'in Polonya'daki fabrikasında çalışan Museviler de, aslında "fabrikanın kayıtlı çalışanları"ymış!..
Yani, gaz odalarına gönderilmek için ayrılmış filan değillermiş!..
Dolayısıyla ortada herhangi bir kurtarma hikâyesi de yokmuş!..
Kitapta yer alan başka bir tesbite göre yüzlerce Musevi'yi kurtardığı düşünülen Schindler; aslında "Polonya'yı istilâ etmekle görevli bir Nazi birliği"ne başkanlık etmiş!..
Ve 1930'lu yıllarda Çekoslovakya'da olduğu süre zarfında Naziler için casusluk yapmış!..
Crowe'un yazdığı, "Liste'nin Ardındaki Gerçek Hikâye" isimli kitapta Schindler'in isminin "rüşvet olaylarına karıştığı" ve fakat bu rüşvetle Musevileri kurtarmaya çalışmadığı ifade ediliyormuş!..
Toparlayacak olursak;
Schindler denilen adamın, "liste"yle ilgisi yok!..
O listedekilerin "gaz odalarına gönderilecekleri" de yalan!..
Çünkü, onlar "fabrikanın işçileri!"
Dolayısıyla, ortada bir "kurtarma" hikâyesi yok!..
Dahası, "kurtarıcı" da yok!..
Dahanın da dahası;
Oscar Schindler denilen adam, aslında "Nazi'lerin Polonya'yı işgaline başkanlık eden" bir adam!..
Ve hatta;
"Bir Nazi casusu!"
Ama, şu da bir gerçek:
"Hatice"ye değil, "netice"ye bakacaksın!..
Neticede, Yahudiler, "Schindler" gibi bir "Nazi Casusu"nu bile "kendi amaçları" için yıllarca kullandılar!..
Bir "yalan" olayı "ısrar" ve "tekrar"la; "gerçek" diye kazıdılar kafalara!..
Öyle bir kazıdılar ki;
Bugün "mazlum" durumda olanlar, "İsrail zulmü" altında inim inim inleyenler "Filistinli Müslümanlar" olduğu halde; "nüfusunun yüzde 99'u Müslüman" Türkiye'nin televizyonları "İsrail'i mazlum gösterme"nin çabasında!..
Dediğim gibi, "palavra bir film" ile!..
“KURT KADIN” DA PALAVRA
"Palavra" dedim de, aklıma geldi...
İkinci Dünya Savaşı sırasında "sekiz yaşında bir çocuk" olarak evinden kaçıp "kurtlarla büyüdüğünü" iddia eden ve bunu anlattığı kitapla dünya çapında ünlenen Belçikalı Misha Defonseca'nın öyküsü de "yalan" çıkmış, iyi mi?..
"Kurtlarla yaşamadığı" gibi, Yahudi bile değilmiş!..
2 Mart 2008 tarihli Taraf gazetesinde yer alan habere göre, "olayın aslı" şuymuş efendim:
İkinci Dünya Savaşı sırasında sekiz yaşındayken Brüksel'deki evinden kaçıp ormanda kurtlarla büyüdüğünü iddia eden ve "bu deneyimini” anlattığı kitapla dünya çapında meşhur olan yazar Misha Defonseca'nın hikayesinin yalan olduğu ortaya çıktı.
"Misha: Holocaust Yılları Anıları" adlı 18 dile çevrilen kitabında Defonseca, toplama kampına götürülen ailesini bulmak için Brüksel'deki evinden kaçarak dört yıl boyunca ormanda gizlendiğini ve kurtlar tarafından büyütüldüğünü iddia etmişti.
Hikayenin çökmesi ise;
Sharon Sergeant adlı bir soyağacı araştırmacısının otobiyografiyle ilgili araştırması sayesinde olmuş...
Birkaç aylık araştırma sonucunda Sergeant, "Her parça güvenilirdi ama sorun onları bir araya getirmekteydi... İnsan ilişkileri konusunda değil ama Yahudi zulmü konusunda uzmanım ve Defonseca ailesi kayıtlarda yoktu" demiş!..
Böylece Defonseca'nın Naziler'den kaçmak için kurtlarla yaşamadığı ve 3 bin 60 kilometre boyunca ailesinin izini sürmediği ya da kendini korumak için Alman bir askeri öldürmediği, hatta Yahudi bile olmadığı ortaya çıkmış!..
Bütün bu hikayenin gerçek olmadığını da, yine baskılara dayanamayan Defonseca'nın kendisi de “itiraf” etmiş!..
Şu an Massachusetts'te yaşayan Belçikalı yazar, avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamada kitabındaki her şeyin özenle hazırlanmış ve kendi kendine tekrar ettiği bir hayal olduğunu söylemiş!..
MİSHA DA YAHUDİ DEĞİL!
Misha Defonseca, 1997 nisanında "Misha: Holocaust Yılları Anıları" adlı 18 dile çevrilen bir kitap yazmıştı.
1990'larda yayıncısı Jane Daniel Defonseca'nın bu hikayeyi Massachusetts'te bir sinagogda anlattığını duyunca bunu kitap yapmasını istemiş.
Ayrıca 2008 başında Defonseca'nın yaşadıklarına dayalı bir de film çekilmişti.
Fransız yönetmen Vera Belmont'un çektiği "Survivre avec les loups/ Kurtlarla Yaşamak" adlı filmde, Misha'yı, Fransız çocuk oyuncu Mathilde Goffart canlandırıyordu.
Görüyorsunuz ya;
"Schindler'in Listesi" de yalan,
"Kurt Kadın" masalı da!..
Schindler, bir "Nazi Casusu"ydu!..
Misha Defonseca adlı kadın da "Yahudi değil"miş!..
“PİYANİST, NAZİ AJANIYDI”
Şimdi, sıkı durun... Çünkü, bir “Yahudi yalanı”nı daha aktaracağım sizlere...
Efendim, 3 Kasım 2010 Çarşamba günkü Milliyet’in sürmanşetinden aynen aktarıyorum:
“Piyanist, Nazi ajanıydı!”
Evet, evet, bildiğiniz Piyanist!..
Hani, bir “şiir” okunuyordu o filmde
“Bizi acıtırsanız, ağlamaz mıyız?
Bizi gıdıklarsanız, gülmez miyiz?
Bizi zehirlerseniz, ölmez miyiz?
Bize zulmederseniz;
ÖÇ almaz mıyız?”
O filmde;
“Tekerlekli sandalyeye bağlı olduğu halde, balkondan atılan zavallı Yahudi” ile, “ayağa kalkmadığı için, faşist Alman askerleri tarafından cezalandırılan masum Yahudi” sahneleri vardı...
Ve tabiî, “öç” şiiri!..
Yönetmen Roman Polanski’nin Oscar ödüllü filmi “Piyanist”te hayatı anlatılan Polonyalı piyanist Wladyslaw Szpilman’ın, aslında Nazi işbirlikçisi olduğu iddia edilmiş!..
Milliyet’ten aynen aktarıyorum:
“Szpilman’ın müzik seven bir Alman askeri sayesinde hayatta kaldığı biliniyordu... Ancak bu “dostluğun” başka boyutları olduğu iddia edildi.
Polonyalı gazeteci Agata Tuszynska, 2. Dünya Savaşı sırasında yaşamış olan şarkıcı Wiera Gran hakkında bir kitap yazdı. Kitaba göre Gran; Szpilman’dan “Gestapo” diye söz ediyordu ve Nazilerle işbirliği yaptığını söylüyordu.
Gran, notlarında Szpilman hakkında “Nazilerle işbirliği yapıp beni öldürmeye çalışmıştı” diyordu.
Szpilman’ın oğlu kitabın toplatılması için dava açtı. İddialar, Polonya’da ateşli bir tartışma başlattı.”
Şimdilik “üç” etti!..
“Schindler’in Listesi” yalan!..
“Kurt Kadın” yalan!..
Ve şimdi de;
“Piyanist” yalan!..
Siz olsanız, sormaz mısınız;
Bu “Siyonist”lerin yaptığı “doğru” bir iş var mı acaba?..
Bir zamanlar, “Yalanlar üzerine inşa edilen bir terör devleti: İsrail” başlıklı bir yazı yazmıştım!..
Demek ki, yanılmamışım...
“Yalan” üzerine kurulmasalardı; yıllar boyu “mazlum” rolü oynayıp da, bugün “zalim” olmazlardı!..
“Mazlum”lukları yalan!..
“Zalim”likleri ise gerçek!..
Ne isen, onu söyle!
Geçenlerde bir dostum anlattı... Al sana “günün fıkrası” diye... “Kuşlar” toplanmışlar, kendilerine “lider” seçecekler...
Bir güzel temizlenmişler, paklanmışlar...
Gelmişler “seçim” yapacakları yere...
“Lider” seçecekler ya; “Ben de bir kuşum” diyen Karga; diğer kuşların “tüylerini” toplayıp, kendi üzerine yapıştırmış ve gerçekten de “kuş”a benzemiş... O da gelmiş seçim bölgesine...
“Liderliğe, ben de adayım” demiş!..
“Minik kuşlar”, kargayı görüp, “iri bir kuş” diyerek tam ona oy vereceklermiş ki; bir “kuşku” düşmüş içlerine...
“Karga”ya demişler ki; “Şöyle bir nutuk at da görelim!”
Karga, “gaakk” diye başlayınca söze, “tamam” demişler; “mesele anlaşıldı!”
Sizin anlayacağınız, “lider” olamamış!..
O zaman anlaşılmış ki;
“Toplama tüylerle lider olunmaz!”
Öyle ya; “kuş”a benzeyebilirsin ama, “karga”lığın er-geç çıkar ortaya!..
O halde, “ne” isen, onu söyleyeceksin!..