Ödül Türkiye'ye
LONDRA
Birkaç gündür Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le birlikte Londra'dayız. Bu süre içinde gerçekten önemli görüşmeler ve konuşmalar yapıldı ama en heyecanlı gece son geceydi. Son gece Cumhurbaşkanı Gül, Kraliçe 2. Elizabeth'in elinden "Yılın devlet adamı" ödülünü aldı. Biz de geziye katılan gazeteciler olarak Chatham House binasındaydık. Heyecan ve merakla o ödül anını bekledik.
Doğrusu biraz İngiliz protokolünü abartmaktan tören öncesi sıkıcı, kuralcı bir "devletlu" havası bekliyordum. Bir yanda Kraliyet ailesi, bir yanda Cumhurbaşkanı Gül ve eşinin olduğu kimsenin yakınlarına yanaşamadığı, devasa mesafelerin olduğu bir protokol. Ama ilginç, daha girişte hiç de beklediğimiz gibi bir protokol sıkıcılığı yok. Hatta güvenlik kartını unutanlar bile listeye bakılarak içeri alınıyor.
Chatham House bir apartman adı. Ama sıradan bir apartman değil, tarihi derinliği de olan küçük çaplı bir saray burası. Önce alçak tavanlı ve sesin kaybolmadığı bir kokteyl salonuna alınıyoruz. Çevreme bakıyorum, Türkiye'den çok sayıda işadamı var. Bir süre sonra yüksek tavanlı, tavanını dev tabloların süslediği ödülün verileceği salona geçiyoruz. Salona alındıktan hemen sonra Kraliçe 2. Elizabeth ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün geleceği anons ediliyor. '
Tonton nine'
Önce heyetler giriyor. Birden bir metre önümde Kraliçe 2. Elizabeth'i görüyorum. Cumhurbaşkanı Gül ve Eşi Hayrünnisa Gül de yanında ama benim gözüm Kraliçe'nin üzerinde. İlk kez gerçek bir kraliçeyi bu kadar yakından görmek elbette ilginç ama o hiç çevresine bakmadan yürüyor. Adeta tonton bir nine geçiyor karşımızdan. Kürsüye çıkıp kısa konuşması da bir o kadar içten:
"2008'de Türkiye'ye geldiğimde bana gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ediyorum. Cumhurbaşkanı Gül ve eşini bu önemli ödülü almak için Londra'da karşılamaktan memnuniyet duyuyorum. Yıllar boyunca saygın bir liderlik ve uluslararası bir devlet adamlığı sergilediniz. Ödülü Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü adına sunarak sizi tebrik ediyorum."
Ve Kraliçe salondan ayrılıyor. Bir an aklıma Topkapı Sarayı geliyor. Acaba bizde de simgesel olarak "Sultanlık" olsaydı nasıl olurdu? Belki farklı bir tarih yaşardık ama en azından Tarihi Yarımada bu kadar bozulmaz ve etkileyici bir saray geleneğimiz olurdu. Demokrasinin beşiği İngiltere bunu başarmış.
Ödül alan Gül, kısa ve öz bir konuşma yapıyor:
"Bu ödülü sevgili ülkem adına alıyorum. Bu ödül Türkiye'nin, canlı demokrasisi ve serbest piyasa ekonomisiyle, parlak ve nadir bir örnek olarak İslam dünyasına ilham vermesini ödüllendiriyor."
Kraliçe gittikten sonra Chatham House'da hayat normalleşiyor. Uzun masada Cumhurbaşkanı Gül, eşi, Türkiye'den gelen milletvekilleri ve işadamlarıyla Chatham House yönetiminde bulunan eski Başbakanlardan John Major, eski Dışişleri Bakanı Jack Straw gibi önemli isimler oturuyor.
Masada Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer de dikkatimi çekiyor. Aslında sadece Sabancı değil çok sayıda işadamı var salonda. Birçoğuyla kokteyl sırasında ayaküstü de olsa konuşuyoruz. Ahmet Çalık, Tuncay Özilhan, Hüsnü Özyeğin, Durmuş Yılmaz, Hamdi Akın, Turgay Ciner, Remzi Gür ve Hasan Arat dikkat çeken isimler.
Daha önce de Umman Sultanı'nın verdiği bir yemeğe katıldığım için biliyorum, gecenin belki de en keyifsiz yanı yemeklerdi. Kim bilir belki de saray hayatı bize böyle yansıtılıyor.
Tören sona erdiğinde son kez Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrünnisa Gül'le bir hatıra fotoğrafı çektiriyoruz. Hepimiz o tartışmalı smokinlerimiz (daha doğrusu siyah takım ve papyonumuzla) fotoğraf makinelerinin karşısına geçiyoruz. Fotoğrafların altındaki imza da bütün o koşuşturmaların arasında deklanşöre basma fırsatı bulan Cumhurbaşkanı Basın Başdanışmanı Ahmet Sever. Sever deklanşöre basarken, "Foto Ahmet Sever diye yazmayı unutmayın" diye de not düşmeyi ihmal etmiyor.
Profili yükselen bir Türkiye
Gece sona erdiğinde bir koşuşturma başlıyor. Bu kez herkes bir an önce uçağa yetişmek ve Türkiye'ye dönmek için harekete geçiyor. Cumhurbaşkanı'nın Ana uçağına geldiğimizde 4 günlük maraton da son buluyor. Gerçekten Cumhurbaşkanı Gül'ün İngiltere'ye yaptığı çok anlamlı ve önemli bir geziye tanıklık ediyoruz. Sadece ödül töreni değil, öncesindeki görüşmeler ve konuşmalar da dolu dolu geçiyor.
Daha önce katıldığım geziler ağırlıkla iş ve ticaret eksenliyken bu kez siyaset daha ağır basıyordu. İngiltere'den Türkiye'ye bakarken artık yıldızı parlayan ve profili yükselen bir Türkiye söz konusu.
Ana uçağına bindikten bir süre sonra Cumhurbaşkanı Gül'le son kez gezinin değerlendirmesi için bir araya geliyoruz.
Cumhurbaşkanı Gül gerçekten yoğun bir gezi geçiriyor ama sonuçtan çok memnun. Onca görüşme yapıyor ama ben Kraliçe 2. Elizabeth'le baş başayken ne konuştuklarını merak ediyorum. Gül şöyle diyor:
"Kraliçe Türkiye'yi çok övdü. Avrupa'nın Türkiye'deki gelişmeleri görmediğini söyledi. İki yıl önce geldiğinde gezdiği yerleri övgüyle anlattı. Sıcak ve çok samimiydi..."