Zülkarneyn ve İskender
Kur’an-ı Kerim’de 51’inci sure olan Zariyat’ın 49’uncu ayetinde ‘min külli şey’in halakna zevceyn’ buyrulmaktadır. İnsan bizde de çift yaratılmıştır denilir. Necip Fazıl başka bir bağlamda “Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir” demektedir. Kur’an-ı Kerim’in başka bir ayetinde insanın ferdiyet makamında yaratıldığı ve hiçbir insanın elinin diğer insanın eliyle eşdeğer olmadığı ifade edilmektedir. Bundan dolayı da parmak izi mucizesi oluşmuştur. Bu bağlamda, İslâm uleması Zülkarneyn ve İskender’in farklı şahsiyetler olduğuna inanır. Fütuhat ve sıfat cihetiyle benzerlikleri varsa da şahsiyet cihetiyle yoktur. İskender Makedonyalı olup; putperest bir cihangirdir ve tarihçiler tarafından da farklı cinsel tercihleriyle anılır. Esasen, Zülkarneyn isim değil bir sıfattır ve çift başlı demektir. İskender ise isimdir ve çift başlılık veya Zülkarneyn olması ise sıfatıdır ve bundan dolayı da İskender ile Zülkarneyn arasında karışıklık ve iltibas vaki olmuştur. Muhtemelen İskender çift başlı miğfer giymesinden dolayı Zülkarneyn/çift boynuzlu sıfatıyla da anılmıştır. Zülkarneyn, Kur’an’da anlatıldığı gibi hem bir tarihi şahsiyettir hem de belki çift şahsiyeti dolayısıyla (zevceyn) atideki bir şahsiyettir. Bunun nedeni Kehf Suresi’nde sembolik bir dille anlatılmasıdır. Ahirzaman fitnesinden korunmak için de Kehf Suresi’nin okunulması tavsiye edilmesidir. Tarihte yaşadığı gibi belki ahirzamanda da yaşayacaktır. Bilindiği gibi, bazı A’cem olan kavimler Ye’cüc ve Me’cüc’ün bozguncu ve tahripkar olmalarından dolayı iki dağın arasına bir set inşa etmesini isterler. Kur’an buyruğuna göre işte kıyamete yakın bir dönemde inşa edilen set yıkılacak ve bu iki vahşi ve bozguncu kavim setin ötesine geçecek ve gerçek anlamda medeniyete ve insanlığa zarar vereceklerdir. Hadis kitaplarında, Ye’cüc ve Me’cüc’ün Deccal’ın öldürülmesinden sonra çıkacakları ve Hazreti İsa’nın onlara mukabele edeceği belirtilmektedir. Demek ki, tarihin derinliklerinde yaşanan olaylar, Ye’cüc ve Me’cüc’ün seddin ötesine geçmeleriyle birlikte ahirzaman dilimine bağlanacak ve yeniden alevlenecektir.
¥
Hadislerde Deccal’ın seyir ve faaliyet alanı Filistin olarak gösterilirken Ye’cüc ve Me’cüc’ün settin arkasından çıktıktan sonra Taberiye gölüne ve yine Filistin’e ulaşacakları öngörülmektedir. Demek ki, yine Eh-i İslâm ile Deccal ve ardından Ye’cüc ve Me’cüc arasındaki çekişme sahnesi de bu bölge olacaktır. Bu, anılan bölgenin ahirzamanda İslâm’ın temerküz alanı olduğunu da gösterir. Elbette ki Zülkarneyn’in şahsiyeti ve seddin yeriyle alakalı olarak bir çok rivayet veya değerlendirme vardır. Setle alakalı olarak Çin Seddi ve Kafkaslar’daki Derbent ile bazı Orta Asya’daki bölgelere işaret edilmektedir. Lakin Oktan Keleş’e göre bunların hiçbirisi değildir. En azından tevili gerekir. Zira seddin vahşi iki kavim tarafından geçilemeyişi zahiri olarak akla yatkın değildir, bugün yeryüzünde uçaklarla veya başka vasıtalarla geçilemeyen set yoktur. Dolayısıyla farklı boyutta bir set olabilir. Bununla birlikte, Oktan Keleş İskender Türe’nin Zülkarneyn’i göklerde aramasına ve seyrü seferinin göklerde olduğuna dair yorumlarına pek katılmıyor. ‘Sebeb’i gök cismi değil güç olarak yorumluyor. Burada şu söylenebilir: Set mevcut seçeneklerden birisi ise tevili gerekir. Ahirzaman olayları zaten müteşabih olduğundan buna müteallik gelişmeler de perdeli yani müteşabih kapsamında gerçekleşir. Olay gerçekleşince tevili anlaşılır yani müteşabih vasfı ortadan kalkar ve zail olur. Muhkemata kalp olur. Dolayısıyla pekala bu aday setlerden birisi, Zülkarneyn seddi olabilir. Bu durumda tevili gerekir ve Kur’an ve sünnet iyi tetkik edildiğinde tevilini de yakalamak mümkündür. Sözgelimi, Deccal ve adası da müteşabihattan olup sembolizm yüklüdür. Deccal’ın bağlanması ve iki minare boyundan daha uzun olması ve kırk günde devri alem yapması tevile muhtaç konular arasındadır. Set konusunda da Bediüzzaman, Risale-i Nur’un bir nevi Seddi Zülkarneyn olduğunu söyleyerek benzetmede ve tevilde bulunur. Manevi hizmetler bu kapsamdadır ve sadece Ye’cüc ve Mecüc kavminin çıkışını geciktirir.
¥
Set nasıl ki kıyamet olaylarına bakıyorsa Zülkarneyn de isim veya sıfat olarak son dönem olaylarıyla ilgili görünmektedir. Bu ilgiyi, Zariyat Suresi’nin 49’uncu ayetiyle izah etmek mümkündür. Tarihi şahsiyet olarak Kur’ân’daki Zülkarneyn’in, Cyrus (Kurş) Büyük İskender, Himyerli Ebû Karib Sammar, Merzuban b. Merduba el-Yûnani, eş-Şa’b b. zî Yezen el-Himyerî ve Hermes hatta bir melek olduğu da rivayet edilmiştir. En son olarak Orhun Kitabeleri ile Kehf Suresi’ndeki ilgili ayetlerin (85) karşılaştırılması sonucunda Oktan Keleş, Zülkarneyn’in Bilge Kaan olduğu kanaatine varmaktadır. Kazım Mirşan’ın da benzeri bir görüşte olduğu ifade edilmektedir. Kimilerine efsane gibi gelse de aslında mesele müteşabih özellik taşımakta ve sembolizm dairesine girmektedir. Kimileri de sembolik niteliğinden dolayı meseleye efsane gözüyle bakmaktadır. Halbuki, ikisi farklı şeylerdir. Lakin dikkat kaybolduğunda müteşabih veya sembolizm efsane haline dönüşebilir. Özellikle de avamın elinde. Mesele kışkırtıcı bir meseledir ve biz de meseleyi başka boyutlarıyla irdelemeye devam edelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.