Pasif ve Aktif Müslüman
Pasif ve aktif, hayatımızda belirleyici olan iki önemli kavram.
Birinde durağanlık, diğerinde hareketlilik var.
Biri inanç ve düşünce ekseninde sabit kalırken, diğeri eyleme dönüşen bir hareketlilik arz ediyor.
İslam-Müslüman ilişkisi yönünden meseleye baktığımızda, çarpıcı bir çerçeve çıkıyor karşımıza.
Bu çerçevede, sadece inandığını söyleyen kişi pasif müslüman, İnancını hayata geçiren kişi de aktif müslüman oluyor!..
***
Mesela “namaz bir tevhid eylemidir” sözü, bunu çok güzel ifade eder.
Çünkü, namaz aktivitesi, tevhid inancının bir eylemidir.
Eyleme dönüşmeyen bir tevhid inancı, insanın iç dünyasında adeta mahpus ve mahkûmdur.
Vicdanlara tutsak edilen bir tevhid, eyleme dönüşmeyince ne anlam ifade edebilir ki?!..
İnanç ve düşünce planından öteye geçmeyen bir tevhid anlayışı, pasif olduğu için nötr’dür.
Durağan, etkisiz, tepkisiz, edilgen ve hep başkasından bir şeyler bekleyen bir nesne konumundadır!
Şu tespitimize karşı çıkanlar olabilir belki, ama onların itirazı sonucu değiştirmez, çünkü mazi bunun şahididir.
O tespit şudur:
Tarihte pasif müslümanların varlığında İslam dünyası gerilemiş ve alçalmış, aktif müslümanların varlığında da ileri gitmiş ve yükselmiştir.
Günümüzde, İslam dünyasının neden gerilemiş ve alçalmış olduğunu, bu tespitimiz doğrulamaktadır.
Çünkü, İslam ülkelerinin tamamı, günümüz dünya yönetimleri ve global sistemleri içinde hep nesne durumundadırlar, hiçbirisi özne değil!
Sadece kelime-i tevhid söylemek yeterli olmuyor.
Kelime-i şehadet getirmek de kâfi değil!
Nesne olmaktan kurtulmak ve özne olmak için, illa ki bu kelimelerin eyleme dönüşmesi gerekiyor.
Kalbî inanç, zihinsel düşünce ve havada kalan sözler eyleme dönüşmedikçe, ürün vermiyor, sonuç olmuyor.
***
Namaz’dan örnek verdik.
Gerçekten, pasif müslümanı aktif müslümandan ayıran özelliklerin başında namaz geliyor.
Göğsünü gere gere “ben müslümanım” diyen değil, her zaman ve her yerde göğsünü gere gere
“namaz kılandır” aktif müslüman!
Aktif müslüman, kıldığı namazı “savunan”dır.
Namaz’ın “gerçek”liği de böyle anlaşılmıyor mu?
Çünkü gerçek namaz, kişiye iyiliği emrettirir, kötülükten sakındırır.
Hem zarfı hem de mazrufuyla birlikte kılınan namazın tesiri, müslümanın eylemlerinde ortaya çıkar.
Bu yüzden, bir tevhid eylemi olarak namaz, müminleri pasif nesneler değil, aktif özneler kılar.
Namaz, müminlere dünyadan el-etek çektirmez.
Tam tersine, onları şirke, zulme ve küfre karşı mücadeleye sevk eder.
Namaz bir dinamizmdir, bir direniştir, bir diriliş kaynağıdır.
Öyle olmasaydı, Mekkeli müşrikler Hz.Peygamber’in kıldığı namaza müdahale ederler miydi?
Ettiklerine göre, namaz bunların hepsini tetikliyordu!
Kimsenin tavuğuna kış demeyen, etliye sütlüye karışmayan, ticarete müdahale etmeyen, hayata düzen vermeyen, ailelerin yaşantısını bilmeyen, sokağı görmeyen, çocuklarla ilgilenmeyen, hak ve özgürlükleri tanımayan, adalet ve eşitliği korumayan, köle ve yoksulları kollamayan bir Peygamber’in onlara ne zararı dokunabilirdi ki?!..
Allah Resûlü’nün gerçekleştirdiği İslâm inkılâbı içinde, bu yüzden "namaz inkılâbı"nın yeri çok mühimdir.
Çünkü, tevhid mücadelelerinin tam odağında namaz vardır.
İman tevhidle, eylem de namazla başlamıştır.
Hz.Adem’le birlikte tevhid ve namaz insanlık tarihi boyunca peygamberlerin hayatında hep var olmuştur.
***
Bütün peygamberler (hepsine selam olsun), insanları önce tevhîd akîdesine yani Allah merkezli bir hayata davet etmişlerdir.
İnsanlara, önce Allah'ı birlemeyi, hemen ardından da tevhidin ispatı olan ibadetlerin şahı ve özü namazı emretmişlerdir.
Ne zaman ki, pasif iman durumundaki tevhid anlayışımızı, gerçek namaz’la eyleme dönüştürerek top yekûn aktif hale getirebilirsek, işte o zaman İslâm âlemi olarak ilerlemek ve yükselmek bize lâyık ve kaçınılmaz olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.