Pozitif sancı

Pozitif sancı

Bu bir doğum sancısı değil. Ergenlikte birdenbire hızlanan ve çocukluktan artık bir yetişkin haline gelişin sancıları. Hepimiz bu dönemi eklem ağrıları ile hatırlarız. Hızlı büyümenin getirdiği kemiklerle kasların yeni şartlara uyum sorunlarından kaynaklanan sancılar.


Cumhurbaşkanı'nın Kurban Bayramı nedeniyle yayımladığı mesajda vurguladığı 'pozitif' değişimin işaretleri. 'Büyüme sancıları' adını veriyor Cumhurbaşkanı karşılaştığımız sorunlara. Ve 'mum dibini aydınlatmaz' diye ekliyor. Sancıların kaynağını fark edemeyenler ve 'köklü değişim'i kavrayamayanlar olacaktır.

Türkiye gerçekten çok köklü bir dönüşüm yaşıyor. Gazetelerin haber başlıkları ile sınırlı gündelik telaş içinde bu değişimin işaretlerini fark etmek pek kolay değil. Bugünün dünden hiç farkı olmadığını düşünenler hep bulunacak. Bazıları, özellikle de değişimden rahatsız olanlar, duydukları tepkileri 'değişim' yerine 'bozulma' olarak tarif edecekler. Genellikle hemen yakınımızda yaşanmış bir 'altın çağ'dan dem vurup, oraya dönüşü savunacaklar. Karşınıza 'ilerilik' adına çıkan bir 'gericilik' özlemi hep olacak.

Geri dönüşü imkânsız bir dönüşümden geçiyoruz. Rüzgâr eskileri tarumar ediyor. Uzaklardan getirdiği yeniliklerle birlikte bizi önüne katıp sürüklüyor. Bu dönüşümün temel ekseni demokrasi. Türkiye'nin siyasî kimyası, sosyal dengeleri ve ekonomik ilişkileri demokrasi ekseninde yeniden oluşuyor. Demokrasi kendisi ile uyumlu, yani evrensel prensiplere uygun bir hukuk üretiyor. Demokrasinin çözüm üretme yeteneği devreye giriyor. Yılların kanlı ve aşılmaz sorunları artık dokunabileceğimiz kadar yakın çözüm menziline giriyor. Kürt sorunu, Alevî sorunu gibi. Daha fazla özgürlük, daha sağlam bir toplumsal barışın ve huzurun iklimini oluşturuyor. Korkularımızı aşıp güven içinde bir arada yaşamayı ve hep birlikte bir gelecek inşa etmeyi başarıyoruz. Ve bunu 'biz yaptık' diyebiliyoruz.

Gündelik hay-huyun içinden sıyrılıp sağımıza solumuza baktığımız zaman bu köklü değişimi hissetmemek mümkün değil. Toplum, yıllardır mahkûm edildiği bir 'ergen olmama hali'nden sıyrılıyor. En önemlisi kendi kaderine kendisi hükmetmeye başlayınca ülkenin ne kadar güçlü ve zengin bir ülke haline dönüştüğünü tecrübe ederek görüyor. Asıl toplumu kendini yönetecek olgunlukta bulmayanların bu ülkeyi yıllardır yoksulluğa ve içinden çıkılmaz sorunlara mahkûm ettiği ortaya çıkıyor.

Bize anlatılanın bir hayalet hikâyesi olduğunu artık biliyoruz. Askerin demir yumruğu yerine demokrasinin, disiplinli ve hiyerarşik bir toplum yerine daha fazla özgürlüğün ve derin devlet-mafya teknikleri yerine hukukun egemen olduğu ülkenin zengin bir ekonomi ve daha güçlü ve itibarlı bir devlet olduğunu bizzat yaşayarak öğrenmedik mi? Bu tecrübeleri yaşadıktan sonra bizi geçmişin karanlık dünyasına dönmeye kim ikna edebilir? Değişimin artık geri dönülmez bir hal almasına dönüşüm adını veriyoruz. Türkiye birkaç yıldır sancılarını yaşadığı değişimden artık köklü bir dönüşüm gerçekleştirmeyi başardı. Geçmiş geride kaldı. Aklı olanın ileriye bakması ve dönüşümü hızlandırmaya katkıda bulunması gerekir.

Kürt sorununda çözüm, artık önümüzde duruyor. Çözümün Türkiye'yi bölmeyeceğini, zayıflatmayacağını, geçmişe özlem duyanlar dışında hepimiz adımızdan emin olduğumuz gibi biliyoruz. Çözümün bu kadar yakın olmasının tek sebebi ise Türkiye'nin geçirdiği dönüşüm. Daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi, daha fazla hukuk hem Kürt sorununu çözüyor hem de bu çözümden güç alarak demokratik siyasal düzeni daha ileri aşamaya geçiriyor. Alevîler kendilerini özgürce ifade ediyor. İfadenin özgürleşmesi, gerçek özgürlüklerin de kapısını açıyor. CHP, nihayet tek parti döneminin saplantılarından sıyrılıp demokratik bir kitle partisine dönüşüyor. Eninde sonunda bir sol parti haline gelebileceği yola giriyor. Ekonominin dizginleri devletin sırtından zengin olanların elinden kurtuluyor. Dünya ile rekabet etmeyi başaran reel sektörün eline geçiyor.

Bütün bu köklü dönüşümlerin sancılara yol açması kaçınılmaz değil mi? Bunlar yetişkinliğe geçişin eklem sancıları. Pozitif sancılar bunlar. Gücünü, kuvvetini, zekâsını ve yeteneklerini fark eden bir yetişkini tekrar reşit olmayan bir çocuk haline getirmek mümkün mü? Buna kimin gücü yeter?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi