Kutlu Doğum Haftası buruk mu başladı?
Bu hafta “Kutlu Doğum Haftası’ydı.” Galiba biraz buruk başladı. ülkedeki bulanıklıktan güzelim “hafta da” nasibi aldı. Ya da “haftayı” kutlaması gerekenler, bulanık havadan vazife çıkardılar.
Galiba biraz öyle oldu. Yoksa “Kutlu Doğum Haftası” ile ilgili pek çok yerde programlar düzenlenecekti. Bana da davetler gelmişti. Şimdi ileri bir tarihe ertelendi veya iptal edildi gibi bilgi veriyorlar.
Memleketteki siyasi buhran ve siyasilerin işine burnunu sokarak, rant gelirlerini garantiye almak ve yükseltmek isteyen bir kısım çevrelerin, “rant kavgası,” toplumu birlik ve beraberliğe sevk edecek iyi ve hayırlı işlere de engel oluyor.
Oysa “Kutlu Doğum Haftası’nda” Efendiler Efendisi Peygamberimiz (s.a.v.) anılacaktı, gönüllere sürur, kalplere huzur serpilecek, millet ve devlet kaynaşması sağlanacak, huzur, barış, güven ve istikrardan söz edilecekti.
Siyasi kirliliğe sebep olan CHP ve aynı zihniyetteki diğerlerine bu işin bir zararı yoktu. Zararı yoktu derken saflık ettiğim zannedilmesin. İşin aslına bakarsanız tabii ki, zararı vardır. çünkü Efendiler Efendisi’nin yolu; “dürüstlük yolu,” “hak yolu,” “adalet yolu,” “insanlık yolu,” “istikrar yolu,” “bağlılık yolu,” “güven ve barış yoludur.”
ülkede kargaşa ve kaosun başını çeken malum zihniyet, elbet bu yolu istemeyecek ve isteyenlere de tepki gösterecektir ama tepki gösterilecek diye, Peygamberimizin insanlığa 14 asırdan beri sunduğu birlik, beraberlik, sevgi ve insanlık mesajlarını, birbirimize anlatmaktan çekinmenin de bir tarifini bulamıyorum doğrusu.
Yalnız bu yıl kartel medyası, yani Aydın Doğan’ın adamları, çok hızlı davranarak işi baştan sıkı tuttu ve nerede bir Peygamber sözcüğü duysalar, hemen ana haber bültenlerine taşıyarak, ortalığı karıştırmayı ve haberle uzaktan yakından ilgisi olmayan görüntü ve sözlerle programları baltalamayı başardılar.
İşte burada insanın şöyle diyesi geliyor. “Bu adamların kim ve neci oldukları belli. Bunlar insanlığa bu kadar kötülük yaparken, iyilik yapması gerekenler, neden kötülerin kötü niyetlerine kurban giderek, yapacakları hayır ve iyi hizmetlerden geri kalırlar.”
Bu noktada şunu da söylemek gerekiyor. Anlaşılan bugüne kadar Efendiler Efendisi Peygamberimiz (s.a.v.)'i anlama programlarında yanlışlar yapıldı. Hep O’nu anlattık ama kimse O’nu anlamamış. Ya da dostlar alışverişte görsün diye faaliyetler yapılmış.
Hatta önce kendimize anlatmamız gerekirken, başkalarına anlatmayı yeğlemişiz ki, asla bize faydası olmamış. Demek ki, Efendiler Efendisini öncelikle; “O’nun Peygamber olduğuna ve Allah’ın Rasulü olduğuna inanıyor ve iman ediyorum” diyenlerin anlaması ve idrak etmesi gerekiyormuş.
Galiba biz tersini yapmışız. Hep başkalarına anlatmaya kalkmışız, O’na inanmayanlara ve O’nun yolunda yolu olmayanlara anlatmaya yeltenmişiz ve anlamak istemeyenler de anlamamak için direnmiş, sonuçta direnenler kazanmış, anlatanlar kaybetmiş.
Nasıl diğer toplumların kendilerine göre kutsal insanları varsa, Müslümanların da kutsal insanlarının başında Peygamberimiz (s.a.v.) gelir. üstelik Peygamberlerin sonuncusu olan Efendimiz, bir barış Peygamberidir. Efendimizin barış Peygamberi olduğunu bile kendimize anlatamadıktan sonra başkalarına anlatmamız beklenemez.
özellikle bugünler, Efendiler Efendisi (s.a.v.)'e en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlardır. O’nun insanlığa getirdiği aydınlıktan en çok istifade edeceğimiz vakitler bu vakitlerdir. Gecenin karanlığı gittikçe artıyor ve aydınlığa çok yakın bir zaman dilimindeyiz. O aydınlığa ancak Peygamberimizi anlayarak çıkabiliriz.
Kutlu Doğum Haftası programları hazırlayıp, sonra geri adım atarak iptal etmek veya vazgeçmek, gece karanlığını daha da artırmaktan başka bir işe yaramaz. İslâm dini, aydınlık dinidir, barış ve sevgi dinidir. Tabii buna inanmak öncelikle İslâm’a inananların işidir
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.