25 yıllık sır
PKK’nın diğer Kürt örgütlerini tasfiye etmek için devlet tarafından kurulduğunu veya kurulmasının teşvik edildiğini, kontrolden çıkınca karşısına yine devlet desteğiyle Hizbullah’ın dikildiğini düşünenlerden biriyim. Bu görüşümü, yıllardır konuk olduğum TV ekranlarında, köşemde ifade ediyorum.
İki örgüt de sorunu algılayamayan ve aşı metoduyla çıkış yolu arayan derin devletin başarısız operasyonlarıdır. İnanıyorum, zamanla bu gerçeği teyit edecek belgeler ve itiraflar gün ışığına çıkacaktır.
Yakın zamanda Ergenekon sanığı ve JİTEM’in kurucuları arasında gösterilen Jandarma Albay Arif Doğan’ın internete düşen ses kaydında “JİTEM’i ben kurdum” dediğini hatırlıyorsunuzdur. O konuşmada önemli bir ayrıntı daha vardı: “Hizbullah’ı Jandarma olarak biz kurduk.”
Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu, Ergenekon soruşturmasında tanık sıfatıyla ifade verirken, Hizbullah’ın öldürülen lideri Hüseyin Velioğlu’nun jandarma muhbiri olduğunu söylememiş miydi?
İşte o sözler: “Ben Hatay Emniyet Müdürü’yken, İl Alay Komutanlığı’na Vicdan Başaran’ın atanması nedeniyle Adana Bölge Komutanı Tuğgeneral Temel Cingöz kente geldi. Üçümüz yemeğe gittik. Yemek sırasında uzun boylu birisi hep ayakta duruyordu. Koruma zannettim. Ben de ‘Temel Paşa, bu arkadaş neden ayakta duruyor, o da yemek yesin’ dedim. Temel Cingöz de ‘Gel otur Hüseyin’ dedi. Tabii Hizbullah operasyonundan sonra o adamın Hüseyin Velioğlu olduğunu öğrendik.”
Tekrar başa dönüp Arif Doğan’ın şu iddiasını da hatırlayalım: “Hanefi Avcı’yı JİTEM’e transfer ettik, arşivde vardır.”
Diyeceksiniz, iyi güzel de bu anlattıklarınızda yeni olan nedir? Üstelik bu konuya durup dururken nerden geldiniz?
Haklısınız...
Elime eski tarihli bir yazı geçti. 23 Ocak 1985 tarihli belgede Hanefi Avcı’nın imzası var. O tarihte Diyarbakır’da başkomiser ve İstihba
rat Şubesi Müdürlüğü’ne vekalet ediyor. Böyle bir yazıya sebepse Siyasi Şube’nin 8 Ocak 1985 günü İstihbarat Şube’den Hizbullah’ın Diyarbakır ili ve çevresindeki faaliyetleriyle ilgili bilgi talebi...
Malum, o günlerde Hizbullah yeni palazlanmaya başlamış, bölgede meydana gelen bazı faili meçhul olaylarda Hizbullah’ın adı geçiyor. Siyasi Şube, İstihbarat Şube’ye diyor ki: Hizbullah’la ilgili elinizde ne tür bilgi ve belge var?
Avcı, Siyasi Şube’ye cevap yazıyor: “Hizbullah örgütü ile ilgili olarak ilimizde yapılan inceleme ve araştırma sonucu bahse konu örgütün ilimizde legal veya illegal herhangi bir faaliyetinin tespit edilemediğini bilgilerinize arz ederim.”
Ünlü istihbaratçı, Hizbullah’ın Diyarbakır’da legal veya illegal herhangi bir faaliyetini tespit edemiyor!
Arif Doğan’ın anlattıklarıyla Hanefi Avcı imzalı bu belgeyi yan yana getirdiğimde ister istemez soruyorum: Acaba?
Bu yazı, o dönemde Hizbullah’ın devlet tarafından korunduğunu, Avcı’nın da buna vesile olduğunu gösterir mi? Ya da “JİTEM’i ve Hizbullah’ı ben kurdum” diyen Arif Doğan, “Avcı’yı JİTEM’e transfer ettik” derken ne kadar haklı?
Pazılın eksik parçalarının tamamlanmasında Arif Doğan’ın itirafları önemli olacaktır. Umarım, savcıya anlattıklarıyla yetinmez, bir kitap yazar ve bu boşlukları doldurur.
Zira, JİTEM-Hizbullah ilişkisi, itirafçıların faili meçhul olaylardaki rolü, terörle mücadelede aşiretlerin kullanımı, aşiretlerin fişlenmesi ve Hanefi Avcı’nın bu süreçte üstlendiği hüviyetin sırları çok önemlidir.
Bu arada, saygıdeğer cumhuriyet savcısı Ali Çakır’ın emekli olmasından sonra onu aratmayan çok değerli savcılar, bilge hukukçular Pircan Barut Emre ve Remzi Yaşar Kızılhan’a iş çıkarmayıp 25 yıllık bir belge yayınladığım için umarım beni bağışlarlar.
Ama merak etmeyin, yeter ki beni izlemeye devam edin, ekmeksiz bırakmam. Dost, bugünler için vardır.