Hormonlu erkekler... Botokslu siyasetçiler!
Bakalım daha neler duyacak, neler göreceğiz?..
Bazen öyle şeyler duyuyorum ki; “Bir yaşıma daha girdim” demekten kendimi alamıyorum... Efendim, son duyduğum olay; “erkeklerin de göğüs ufalttırmaya başlaması” oldu... Hani, “kadın”ların “estetik” tutkusunu biliyor, onların “yüz gerdirme” ve “botoks” için avuç dolusu para harcadığını biliyordum da, “erkek”ler arasında da “göğüs ufalttırma” operasyonları geçirenlerin olduğunu hiç duymamıştım...
Demek ki, varmış!..
Bir yaşıma daha girdim...
“Erkeklerdeki göğüs büyümesi”nin sebebi neymiş, biliyor musunuz?
“Tavuk”lar ve “fast food”larmış!..
Evet, evet;
“Tavuk” ve “fast food” türü yiyecekler, “erkeklerin göğsünü büyütüyor”muş!..
Çünkü, “tavuk” ve “fast food”larda,
“Östrojen hormonu” çokmuş!..
Östrojen hormonunu biliyorsunuz;
“Kadınların adet döngüsünde ve diğer kadınlık özelliklerinde önemli rol oynayan bir grup steroid hormondur. Östrojen hormonu hem erkek hem kadınlarda bulunmakla beraber, üreme yaşında kadınlarda seviyeleri çok daha yüksektir. Östrojen kadınlarda göğüs gibi ikincil cinsiyet özelliklerinin gelişimini sağlar.”
Sizin anlayacağınız;
“Tavuk” ve “fast food” tüketen “genç erkek”lerimiz, aynı zamanda “kadınlık hormonu” alıyorlar!..
Daha açık söylersek;
“Gittikçe kadınlaşıyorlar!”
ERKEKLERDE GÖĞÜS BÜYÜMESİ!
Hayır, “işkembe”den atmıyorum...
Bunları, bir “estetik uzmanı” söylüyor.
32 sene boyunca Almanya’da “estetik ameliyatları” yaptıktan sonra 2006’da Türkiye’ye dönen Dr. Ziya Şaylan, Taraf’tan Neşe Düzel’in “Niye genç erkeklerde göğüs büyümesi çok yaygın?.. Geçmişte de böyle miydi?” sorusuna cevaben demiş ki;
“Hayır değildi. Yaygınlaşmasının sebebi çok tavuk yiyoruz şimdi. Tavukta östrojen var. Fastfoodlarda feci östrojen var.
Çiftliklerde bir civciv yumurtadan çıktıktan altı hafta sonra kesimlik tavuk haline geliyor. Bunu yapmak için tavuğa devamlı hormon pompalıyorlar...
Bu hormon, o tavuğu yiyenlere geçiyor ve göğüsleri büyütüyor.”
Biliyorsunuz, ben çok önceleri de yazmıştım... Sadece “tavuk” ve “fast food” tüketenlerde değil; “çiftliklerde üretilen balıklar”dan ve deniz diplerinde yaşayan “midye” gibi canlılardan yiyenlerde de “östrojen hormonu” çoğalıyor ve özellikle erkekler, “kadınlaşıyor”lar!..
Sadece “göğüsleri büyümekle” kalmıyor aynı zamanda “sperm sayıları” da azalıyor.
Hayvanlara bu “yem”leri yedirenler, aynı zamanda erkekleri de “hormonluyor”lar!..
Bu iş bilinçli mi yapılıyor yoksa sadece “üretimi arttırma” amaçlı mıdır, orasını bilmiyorum...
Ama, bildiğim şu:
“Nüfus plânlama”da harika (!) bir yöntem!.. Çünkü, erkeklerin “dölleme” gücü, gittikçe azalıyor!..
Çünkü, “hormonlu erkekler”in sayısı artıyor!..
Sebze ve meyvelerin “hormonlu”sundan uzak durup, “doğal ürünler”e yönelen biz insanlar, “hormonlu etler” ile, “hormonlu erkekler” haline geldiğimizin farkında bile değiliz!..
BOTOKS, BİR “ZEHİR”DİR!
Tabiî, bu “hormonlanma”nın sadece “erkek”lere değil, “kadın”lara da çok büyük zararları var...
Meselâ “botoks”lamanın,
Ya da “yüz gerdirme”nin!..
Dr. Ziya Şaylan anlatıyor:
“Bazı cesur doktorlar var, ağız kenarına fazla botoks yapıyorlar. Telaffuz bozuluyor.
Hasta kendisi söylüyor,
‘Artık köpeğim gelmiyor.
Çünkü ıslık çalamıyorum’ diyor.
Bunlar kötü, hatalı uygulamalar tabii.
Botoksu gereken yere yapmak lazım.
Botoks bir zehirdir aslında.
Gıda maddelerinde bulunan, konserveden elde edilen çok kuvvetli bir zehirdir. Biz bunu sulandırarak kullanıyoruz ve kasın içine yapıyoruz.
Kasın içinde beyinden gelen emirleri alan reseptörler var. Botoks, onları bloke ediyor. Böylece kas beyinden gelen emre cevap vermiyor ve adale kasılamıyor.”
Şu hâle bakın;
“Genç görünmek” için “botoks” ve “silikon” yaptırıyorsun ama; ne gülmen gülmeye benziyor, ne ağlaman ağlamaya!.
Çünkü “mimik” yok!..
Al sana “robot kadın!”
Bu durumu, elbette “kadın”larımız ve “erkek”lerimiz düşünecek ve bir kenara not edeceklerdir!..
Çünkü “hormon”lar;
“Tabiî denge”yi bozuyor!..
Olayın, bir de “yaradılışa isyan” boyutu var ki, orası “ilâhiyatçı”ların alanına girer!.
KEMAL BEY’E MEDYA HORMONU!
“Hormon”lar, sadece “tabiî denge”yi bozmakla kalmıyor, aynı zamanda “siyasî denge”yi bozmak gibi bir risk de taşıyor.
Günümüzde “hormonlu gıdalar” olduğu gibi, bir de “hormonlu siyasetçiler” var ki; “botokslu” mudurlar, yoksa “silikonlu” mudurlar, belli değil!..
“Tavuk”la mı besleniyorlar, “fast food”la mı, o da belli değil!..
Ama, görünen o ki;
Bir “üretim düşüklüğü” var!..
“Siyasette üretim” o kadar düşük ki; işler, sadece “taklit”lerle yürütülüyor!..
Koskoca Çin bile; “ünlü marka”ların “taklit”lerini, “çakma”larını imal edip “ucuzculuk” yapan firmalara savaş açtı da, bizim siyasetçilerimiz “taklitçilik”ten, bir türlü vazgeçemedi!..
Meselâ, Bay Kemal Kılıçdaroğlu!..
Söyleyin Allah aşkına;
Bir “medya hormonlaması” olan, “medya rüzgârı” ile “şişirilmeye” çalışılan Bay Kılıçdaroğlu’nun “orijinal” bir söylemi veya eylemi var mıdır?..
Her söylemi taklit,
Her eylemi çakma!..
Açık ve net söylüyorum;
Bay Kılıçdaroğlu, her söylem ve eyleminde “Tayyip Erdoğan’ı taklit” ediyor!..
“Made in CHP” dedirtecek hiçbir icraatı yok!.. “Bu bir Kılıçdaroğlu üretimidir” dedirtecek bir iş de yapmadı şimdiye kadar!..
Varsa-yoksa taklit!..
Hani, bir gün, Erdoğan sinirlenip de, “Taklitlerimizden sakınınız” derse, hiç şaşmam!..
Çünkü Bay Kılıçdaroğlu;
Erdoğan’ın “prim” yapan bütün icraatlarını “taklit” etmeye başadı.
Meselâ, Tayyip Erdoğan; özellikle Ramazan aylarında, hiçbir “şatafatlı sofra”ya oturmaz, hiç kimseye haber vermeden bir “gecekondu”ya gidip, “garibanlarla birlikte iftar” eder ya...
Meselâ, Tayyip Erdoğan; gazetelere yansıyan “üzüntü” ve “sevinç” haberlerini takip edip, ilgili kişilerin sevinç veya üzüntülerini paylaşır, onların gönüllerini alır ya...
Meselâ, Kurban Bayramı’nın birinci günü; Kütahya’yı ve “çini”sini dünyaya tanıtan, bu yüzden de UNESCO tarafından “Türkiye’nin Yaşayan Kültür Hazinesi” ilân edilen Sıtkı Usta’nın öldüğü gün, eşini ve kızlarını telefonla arayıp, “başsağlığı” dilemiş, bu da yetmemiş; Kütahya Valisi ve Belediye Başkanı’nı da arayıp, henüz cenazesi bile kalkmadan; bir “Sıtkı Usta Müzesi” açılması için talimat vermiş ya...
Bayramın ikinci günü de, televizyonların; “Başbakan ortalıktan kayboldu... Galiba, bilinmeyen bir yere tatile gitti” dediği saatlerde, Başbakanlık’ta telefonun başına geçip, yüzlerce insanın bayramını kutlamış ya...
İşte bunun aynısını;
Kılıçdaroğlu “taklit” etmiş!..
HUUU, DUYDUNUZ MU?
Şahsen ben, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, bir “gecekondu”ya giderken; “davul-zurna çaldırdığını”, ortalığa “tellâl”lar salıp; “Duyduk, duymadık demeyin!.. Başbakanımız bugün bir gecekonduyu ziyaret edecek” dedirttiğini hiç duymadım!.
Ne duydum, ne okudum!..
Ama, Bay Kılıçdaroğlu; herhalde “kötü bir taklitçi” olduğundan, neredeyse “tellâl” tutup, bağırtmış!..
“Heyy millet!.. Duyduk, duymadık demeyin!.. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; bayramda Paris’ten telefonla arayıp geçmiş olsun dileklerini sunduğu Canseda Baydar’ı bu defa da oturduğu kapıcı dairesinde ziyaret edip, ona çiçek ve çikolata götürecektir!”
Böyle bir “tellâllık” olur da, oraya “medya ordusu” gitmez mi?..
Gitmişler... “Lenf kanseri” olan Canseda ile Kılıçdaroğlu’nun tokalaşırken fotoğrafını çekip, birinci sayfalarına kocaman koymuşlar!..
Başlığı da şöyle atmışlar:
“Kemal Amcası, Canseda’nın misafiri oldu!”
“Kılıçdaroğlu, Canseda’ya can oldu!”
Hayır, ben Kılıçdaroğlu’na o kadar da kızmıyorum... Ne yapsın adamcağız, “taklit” ede ede, bir gün “üretme”yi de öğrenecek!.. Bir gün, belki “fotokopi” olmaktan kurtulur, “asıl” işler yapar!..
Ben, asıl “vıcık vıcık yağ” akıtan “yağdanlık medya”ya kızıyorum... Kılıçdaroğlu’nu öyle bir “yağ”lıyorlar, öyle bir pompalıyorlar, öyle bir şişiriyorlar ki; “hormonlama” ve “botokslama” ya da “silikonlama” halt etmiş yanında!..
FAZLA ŞİŞİRMEYİN, PATLAR!
Hani; “Haddinden fazla şiddet, gayedeki hikmeti yok eder” diye bir sözümüz vardır ya, Kılıçdaroğlu’na verilen bu “çılgın destek” de, korkarım ki, geri teper!..
Çünkü, tarihen de sabittir;
Geçmişten günümüze kadar, “medyanın şişirdiği” hiçbir parti; sandıktan “zafer”le çıkıp, “iktidar” olamamıştır!..
Dolayısıyla, CHP ve Bay Kılıçdaroğlu da; medyanın bu “hormon”larıyla, bu “şişirme”leriyle, bu “gaz” ve “silikon”larıyla, asla ve kat’a “iktidar” olamaz!..
Dr. Ziya Şaylan öyle diyor ya;
“Botoks, aynı zamanda bir zehirdir!”
Bay Kılıçdaroğlu; bu “botokslama”dan ve “silikonlama”dan dolayı belki mutlu olabilir ama aynı zamanda “zehirlendiğinin” bilmem farkında mıdır?..
Öyle sanıyorum ki;
Seçim tarihi yaklaştıkça, medya daha fazla şişirecektir Kılıçdaroğlu’nu!..
Bütün “botoks”çular, “silikon”cular, “hormon”cular, hasılı kelâm bütün “gaz ve caz ekibi” devreye girecek ve bol bol “cila” yapacaktır Kılıçdaroğlu’na!..
Gelin, görün ki;
“Taklit” ve “çakma”lar, asla “orijinal”in yerini tutamaz...
“Fotokopi”ler de, ne kadar güzel olursa olsun, asla “asıl”ın yerini tutamaz!..
Dolayısıyla da;
Kılıçdaroğlu da “Başbakan” olamaz!..
Sadece “Başbakan taklidi” yapar!..
“Yoldaş” ve “candaş” medyaya tavsiyem;
Fazla şişirmeyin, patlatırsınız!..
Sizler, çok çok iyi bilirsiniz,
Yükseklik arttıkça;
“Silikon”lar patlar!..
“Balon”lar da öyle!..
===============
Şemaya da “yok” diyecekler!
Dün, “Arşiv” sayfamızda, Emekli Savcı Gültekin Avcı’nın yazısını okudunuz.
Emekli Binbaşı Canfer Balçık’ın, 11 Kasım 1993 tarihli ve altında imzası bulunan “Jandarma İstihbarat Grup ve Timlerinin Tarihçesi” başlıklı ‘gizli’ ibareli yazıda JİTEM’in varlığı resmen kabul ediliyor.
Ama Genelkurmay, Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verdiği cevapta “JİTEM yok” diyor. Gizli tanıklar, JİTEM’i anlatıyor. Gizli tanık Kıskaç’ın anlattığı JİTEM işkenceleri, çok net ifadeler.
Ama Genelkurmay “yok” diyor.
JİTEM elemanlarının kimlik fotokopileri, resmi maaş bordroları basına yansıdı.
Genelkurmay “JİTEM yok” diyor.
Ergenekon sanığı E. Albay Arif Doğan, JİTEM’i ne zaman, nasıl kurduğunu anlatıyor.
Genelkurmay “JİTEM yok” diyor.
JİTEM unsurları Abdülkadir Aygan ve İbrahim Babat; kimlerin nasıl infaz edildiğini açıkça anlatıyorlar.
Ama Genelkurmay “yok” diyor.
Peki, hiçbiri “yok” ise; birinci sayfamızda yayınladığımız bu “JİTEM Şeması” nereden çıktı?.. Genelkurmay, herhalde bu “şema” için de “yok” diyecektir!..
Kimbilir; belki de “Uzay”dan “ufo”lar getirmiştir!..