Generallerin Hâl Tercümesi
Aral ile Hazar arasında, Asya’nın üzerinde güneş batmayan Oğuz Ülkesi’nin yakın tarihine şahit olmuş bir aksakalın destansı diliyle yazılmış “Aksakalın Kitabı”ndan okuduğum bir okuma parçasını edebî şifa niyetiyle paylaşmak istiyorum:
Ey evlat! Generalliğin Tarihçesi’ne göre önce general vardı, sonra diğer insanlar meydana geldi.
Bir maden işçisinin, bir domates yetiştiricisinin, bir uzun nakliyat şoförünün emeği bir generalin savaş stratejisi bilgisinden çok daha değerlidir.
Bir buğday, bir koyun yetiştiricisi, bir generalden daha asildir. Bir fırıncının yaptığı iş, bir generalin yaptığı işten daha hayatîdir. Bir maden işçisinin maaşı bir generalin maaşından fazla olmalıdır.
Gönüllere ışık saçan, insanı âdemiyetine çağıran bir hoca efendinin, bir âlim kişinin vaazları bir generalin talimatlarından çok daha insanîdir.
Yüreği yanında değildir generallerin. Oysa bir maden işçisinin, bir domates ve buğday yetiştiricisinin yürekleri hep yanındadır.
Geceleri kaygılıdırlar. Oysa maden işçileri, domates ve buğday yetiştiricileri geceleri huzurla uyurlar. Şairlere, ediplere geceler birer saadettir.
Mahalle mabedini ve vakıflarını bilmezler. Onlar bazı klüplere giderler. Etrafı dikenli tellerle çevrili, nizamiyesinde askerlerin nöbet tuttukları askerî şatolarda yaşarlar yapayalnız. Milleti, yani aidiyeti yoktur. Tercihleri böyledir. General eşi olmak ne zor.
Generallerin dünyası nasıl bir dünyadır. Dostlukları ve arkadaşlıkları var mıdır? Neye inanırlar? İnsanı teselli eden inançları, menkıbeleri var mıdır? Her gün aynı elbiseyi giyen generaller hayatı değiştirebilirler mi?
“Kamusal” birer diktatör ve buyurgandırlar. İnsanların tabiî hayatına hiçbir katkıları yoktur. Üreterek yaşayan halkın vergileriyle oluşan bütçeden en çok payı onlar alırlar.
Generallik, kalbe ve merhamete muhalif bir meslektir, savaşları yönetme sanatıdır. Rüyaları hep savaş ve düşman üstünedir. Savaşlar olmasaydı generaller ne işe yarardı?
Generallerin vatan ve millet sevgisi, her an savaşmaya ve ölmeye hazır yetiştirilmiş askerlerin sayısıyla alâkalıdır.
Oysa bir maden işçisi en iyi kömür çıkarmakla, bir domates yetiştiricisi en iyi domatesi yetiştirmekle, bir fırıncı en lezzetli ekmeği pişirmekle vatanını ve milletini generallerden daha çok sevmektedir.
Savaşa inanırlar. Savaş ve asker, onların varlık sebepleridir. Strateji, abluka, taktik teorileriyle vardırlar. Ondan gayrı hiçbir şeydirler. Savaş eğitimini bilirler. Gönül tâlimini bilmezler.
Savaş kazandıran ünlü generallerin savaş sanatı üzerine yazmış oldukları kitaplarını okurlar. Gönülleri aydınlatan, insanı kalbinden tutup maveraya kanatlandıran mısraların, menkıbelerin anlatıldığı kitapları bilmezler. Çünkü kalpleri perdelenmiştir.
Generallerin içi dışı savaş kokar. Dolayısıyla yürekleri demirdendir. Onlar için savaş nimettir. Savaştan gelecek ganimetleri hesap ederler. Hikmet ve din adamlarını, kutsala çağıran şairleri hiç sevmezler. Çağdaş generaller arasından hiç şair çıktığını duydunuz mu?
Ekonomik kriz, işsizlik, istihdam, yoksulluk, bütçe açığı hiç önemli değildir onlar için. Çünkü çözümü kolaydır: Savaş çıkarmak ve savaşmak. Gönülleri değil, ölümleri ve öldürtmeyi yönetmesini bilirler.
Ülkeleri generaller böler ve paylaştırırlar. Sınırları onlar çizer ve bozarlar. Bir general sözüdür şu: “Savaşlar ancak ölenler gömülüp unutulduğunda kazanılır.” Yani, insanların bazıları savaşlarda sırası gelince ölmelidir. Hayatta kalanlar en iyi askerlerdir.
Demek ki, evlât, kimimizin çocukları, kimimizin eşleri, kimimizin babalarının savaşta ölmelerinin generallerin yanında hiç de anlamlı bir hâtırası ve önemi yokmuş
Generaller zeki olurlar, akil olamazlar. Oysa zekânın iyi bir meziyet olmadığını söylüyor bilge kişiler.
Generallik, güvensizlik, egemenlik arzuları üzerine inşa edilmiş cellatlığın en üst seviyedeki filozofluğudur. Savaş ve savaştırma uzmanıdırlar, gönüllerin uzmanı değillerdir.
Onların aşkı savaştır. “Savaş barıştır, özgürlük köleliktir.” İnsanlığın savaşlarla düzeleceğine inanırlar. Bütün generaller birbirine benzer, birbirini taklit ederler. Bir generalin bütün hayâli en büyük general olmaktır.
Generallerin ilk ceddi Kartacalı general Hannibal’dir. “Yüceleşmiş” generallerden Patton, Mc. Arthur, Montgomery, Rommel, Sun Tzu, Goltz ve Sarı Kamalov’un portreleri günümüz generallerinin hayâllerini süsler. En çok da Fransız generali Napolyon’a hayrandırlar.
Oysa bütün insanlığın hayran olduğu zümre din ve hikmet ehlidir. Generaller cellatlığı, korkuyu ve güvensizliği yüceltirler. Bir maden işçisi, bir domates, bir buğday yetiştiricisi gibi hayatı insanîleştiren çoğunluk ise, bütün gönülleri bir tutanı, yetmiş iki buçuk milleti seveni yüceltirler.
Alman general Goltz diyor ki: “Savaş insanlığa alabildiğine geniş teknik ve bilim kapıları açar, ulusların yeteneklerini harekete geçiren ve onlara parlak gelecekler vaat eden, dünyanın henüz dokunulmamış enerji kaynaklarını gün ışığına çıkaran bir çeşit silahlı politikadan başka bir şey değildir.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.