Onlar da acı çekiyor sayın Başbakan

Onlar da acı çekiyor sayın Başbakan

İktidar Partisi, seçimlere az bir zaman kala parlamentoda çoğunluğu sağlayamadığı için hayati öneme haiz kanunları çıkarmakta zorlanıyor. Başbakan Erdoğan da haklı olarak isyan ediyor: “Bize acı çektirenlerle yola devam etmeyiz.”

Asli işi yasama faaliyeti olan milletvekillerinin meclis devamsızlığının istisnai durumlar hariç hiçbir makul gerekçesi yoktur.

Eğer soruna “sonuç” üzerinden yaklaşıyorsak...

“Sebep-sonuç” ilişkisi kurarak, meclis devamsızlığına yol açan psikolojik ve siyasi faktörleri değerlendirirsek, bardağın “dolu” tarafı kadar “boş” tarafının olduğu görülecektir.

Sözün özü, milletvekilleri de acı çekiyor.

Geçen gün KİT Komisyonu’nda bir milletvekili, kanser hastası bir personel için Ziraat Bankası Genel Müdür Yardımcısı’nı üç defa aradığını, arama gerekçesini sekretere not ettirdiğini, fakat ulaşamadığını anlattı.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı bir milletvekili, ekonomiyle ilgili bir bakana, “Bir projeyle ilgili geçenlerde bir bürokratı aradım, telefona bile çıkmadı” diye serzenişte bulundu, bakanın cevabı aynen şöyle: “Bunları büyütme, o adam benim de telefonuma çıkmıyor.”

Gayri ciddiliğin bu kadarına pes doğrusu...

Rastgele 20 milletvekilini arayın, size, kendilerini tınlamayan sayısız bürokrat hikayesi anlatır.

Ya valiler?

Milletvekillerinin telefonuna çıkmayan, önünden kaçan, taleplerine sırt çeviren vali sayısı azımsanmayacak kadar çoktur.

Sorun bürokrat ve valilerle sınırlı kalsa iyi...

AK Partili milletvekilleri içinde bakanlara, genel başkan yardımcılarına hatta danışmanlara ulaşamayanlar var. Ağırlıklı olarak milletvekillerinin hatırlandığı anlar, Meclis Genel Kurulu’ndaki oylamalardır. Grup yönetimi, milletvekillerinin cep telefonlarına SMS atar, acilen oylamaya çağırır.

Facebook ve twitter gibi sosyal paylaşım ağlarını “mekanik/soğuk” bulduğu için yüz yüze

görüşmeyi salık veren başbakanın aksine milletvekilleriyle diyalog kapısı SMS ile aralanır

çoğu zaman.

Nasıl seçmenin kendini özgür hissettiği alan sandık başıysa ve hesabını sandıkta soruyorsa, milletvekilleri için de özgürlük alanı meclis genel kuruludur, ihtiyaç duyduğunda mesajını buradan verir.

Riski yüksektir, ama kimi zaman denenen bir yoldur. Kaldı ki, mevcut milletvekillerinin, en azından çoğunluğunun böyle bir hesaplaşma içinde olduğunu pek düşünmüyorum. Ufukta gözüken seçim, ayarlarını bozmuş olabilir. Yeniden seçilebilmenin siyasi zeminini güçlendirmek için yerel faaliyetlere ağırlık vermiş olabilirler.

Elbette sahilde tekne keyfi çıkaranlar vardır, ama istisnai olduğu kanaatindeyim.

Unutulmasın; bu milletvekilleri tüm baskılara direnmiş, yeni anayasa için gece gündüz mecliste çalışmış, her türlü övgüyü hak etmiştir.

Sadece devrim niteliğindeki bu anayasa için bile devamsızlığa kör kalınabilir, bağra taş basılıp acılar kalbe gömülebilir.

İlla bir hesap sorulacaksa; milli iradenin temsilcilerini itibarsızlaştıran, değersizleştiren, dolayısıyla “halk için siyaset” anlayışını paspasa dönüştüren bakanlar, genel başkan yardımcıları, bürokratlar ve valilerden de hesap sorulmalıdır.

Sayın başbakan, siz acı çekiyorsunuz haklısınız, onlar da acı çekiyor. Acılarını paylaşmak için size ulaşmaya çalışıyorlar ama yoğun temponuz yüzündün mümkün olmuyor. Son Kızılcahamam kampında çok sayıda milletvekili, “Size ulaşamıyoruz” diye sitem ettiğinde “Bu yoğunluk içinde nasıl görüşeyim?” demiştiniz.

Doğrudur, ama hükümette, partide ve bürokraside “vekalet” verdiğiniz ya da “vekiliniz” gibi davranan şahısların sizi “kalkan” yaparak iktidar adacıkları oluşturmasına lütfen izin vermeyin.

İnanın, bu anayasa kahramanları cezadan çok sevgiyi hak ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi