Merve Kavakçı İslam

Merve Kavakçı İslam

Otuz yıllık çile

Otuz yıllık çile

Metropoll Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin TİKAD yani Türkiye İş Kadınları Derneği için yaptırdığı Başörtüsü ve Toplumsal Uzlaşma isimli araştırmasının sonuçları yayınlandı. Sonuçlar daha önce TESEV tarafından aynı konuda yapılan araştırmanın bulgularını destekler mahiyette denebilir. TESEV ve Metropoll’un araştırmaları arasındaki bir fark birincinin tesettürü “türban” üzerinden değerlendirmesiyken ikincinin kelime seçimini başörtüsünden yana kullanmış olmasıdır. Başörtülü kadınların kendilerini türbanla değil de başörtüsüyle tanımladıklarını göz önünde bulundurursak TESEV’in yaptığı değerlendirmenin dışarıdan Metropoll’unkinin de içeriden bir değerlendirme olduğunu söyleyebiliriz. Bu farklılığa dikkat çektikten sonra Metropoll’un son araştırmasına dönelim: Her şeyden önce ülkemizdeki kadınların tesettürden anladığı “başörtüsü” ile örtünmedir. Bu ülkedeki örtülü kadınların % 98’i örtünme stili olarak başörtüsünü kullandıklarını söylüyorlar. Çarşaf ise geri kalan % 2’yi temsil ediyor. Tesettürlü kadınların % 77.2’si başlarını örtmeye kendilerinin karar verdiğini söylüyorlar –ki işte bu kadınlar devlet tarafından laik rejime tehdit olarak görülmekteler. Yani kendi iradesi çerçevesinde hür hareket ederek hiçbir baskı altında kalmadan başını örtebilen kadınlardan söz ediyoruz.- Geleneklerin etkisiyle örtünen kadınlar başörtülü kadınların tamamının sadece % 9.1’ini temsil ediyorlar. –belki bu gruba başlarındaki örtüyü bilinçli olarak taşımaya başlamayanlar da diyebiliriz.- Bu oran ailesinin isteğiyle örtünenlerde % 9.6 –bu rakam ve temsil ettiği küçük oran bir süredir tartışmakta olduğumuz ilköğretimde başörtüsü konusundaki tavrımıza ve konuyla ilgili fikir beyan eden First Lady Gül’e getirdiğimiz eleştiriye de açıklık getirmiş oluyor- eş baskısıyla örtenlerde bu oran % 2.5 ve mahalle baskısıyla örtenlerdeyse % 1.6 –ki bu son rakam mahalle baskısı söylemiyle ortalığı velveleye verenlerin sun’ilik kokan tavırlarına da bir cevap niteliğindedir.- Araştırmanın özellikle şu sorusu çok önemli ve yukarıdaki rakamları toparlayıcı, teyit edici nitelikte. Deneklere sorulan soru şu: Başınızı örttüğünüz günlere geri dönme imkanınız olsa, yine de başınızı örter miydiniz? Evet diyenlerin oranı % 95.7.
Türkiye gibi başını örten kadınların analarından emdikleri sütü burunlarından getiren bir ülkede her şeye rağmen evet rağmen başımı yine örterdim diyebilmek bu işin ne derece bilinçli bir kararla yapıldığının da bir göstergesidir. Diğer bir yandan % 3’lük hayır örtmezdim, diyen kesimi bir kenara bırakırsak insanların tesettürleriyle başlangıç noktasından beri barışık halde olduğunu da söyleyebiliriz. Metropoll’un başın şu an itibariyle örtülme sebepleriyle alakalı sorduğu sorusuna verilen cevaplar TESEV’in çalışmasına destek verir mahiyette: başörtülü kadınların % 92.6’sı başlarını inançları gereği örttüklerini söylüyorlar. Aile veya eş baskısıyla şu anda örtenlerin oranı sadece % 2.3. Siyasi bir sembol olarak başını örtenlerin oranıysa yok kabul edilebilecek bir oran ki bu da % 0 –bu oran da TESEV’in aynı sorusuna verilen cevabın tıpkısı- Bu ne demek? Başbakan’ın İspanya’da yaptığı bir konuşmasındaki ifadeyse velev ki siyasi sembol olsa dediği tesettür, ülkemizde hep siyasi sembol olmakla suçlandı. Ama görünüz ki başını siyasi sembol olarak örtenlerin varlığından dahi bahsedemeyiz. Gelelim araştırmanın en can alıcı en iç acıtıcı sorularından birini cevabına: Başörtüsü yasağından dolayı kendinizi haksızlığa uğramış görüyor musunuz? Üniversite mezunları arasında bu oran % 83.2, memurlar için % 91.5 ve öğrenciler için bu oran % 77.3.
Kim kaybediyor... asıl kaybeden kim... yasak savunulabilir mi...
(Devam edeceğiz)...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Merve Kavakçı İslam Arşivi