Gelişmeci aile anlayışı
Charles Darwin, türler konusunda fiziki alemde evrim ve tekamül ve gelişme diye bir nazariye ortaya atmıştır. Türlerin evrimi ve tekamülüyle birlikte bugünkü insanın ete kemiğe büründüğünü ileri sürmüştür. Bilahare bu nazariye sosyal bilimlere de tatbik edilmiş ve özellikle de milliyetçiler tarafından kullanılmıştır. Elverişli olanın hayatta kalması ve diğerlerinin inkirazı ve yok olması nazariyesinden yola çıkan kimi ırkçılar üstün insan ve alt insan kümeleri oluşturarak adeta alt kümelere indirgedikleri insanları yok olmaya mahkûm mahlukat sınıfına sokmuşlardır. Dolayısıyla Darwinizm ırkçıların işine de yaramıştır. Darwin’den sonra tabii seleksiyon ve elverişli olmayan türlerin yok olması nazariyesi hemen hemen bütün sosyal disiplinlere uygulanmıştır ve buna sosyal Darwinizm denmektedir. Tabii seleksiyon vasıtasıyla bazı türlerin zamanla varlığını kanıtladığı ve zamana direndiği ve varlığını pekiştirdiği ileri sürülmüştür. Ari ırkçılığı gibi anlayışlar bu üst insan algısına dayanmaktadır. Günümüzde tekamül veya gelişmecilik anlayışı modernizmle birlikte her alana yansımıştır. Zaman zaman gelişmenin sınırları sorgulansa da gelişme ucu açık bırakılmıştır. Bazen Fukuyama’da olduğu gibi son düzen veya son insan safsataları da dillendirilmiştir.
Fıkhı vakıaya uydurmak anlamında İslam dünyasında da gelişmeci bir fıkıh anlayışı zuhur etmiştir. Fıkhın zamanla geliştiği inkar edilemezse de fıkhı zamana bağlamak zamanperestlik veya dehriye fıkhını oluşturur. Buna modernizm fıkhı da denebilir.
¥
Fıkıh, mevzularını elbette ki vakıadan alır. Lakin fıkhı vakıa belirlemez ve tanımlamaz. Belki fıkıh, vakıanın sorunlarını giderir ve çözer. Hazreti Ömer döneminden beri vakıanın renklenmesiyle birlikte fıkıh da gelişmiştir. Bu bir vakıadır. Hazreti Ömer şartları dikkate almakla birlikte üç talak konusundaki uygulamış olduğu caydırıcı ve ihtiyatkar yaklaşımı gelişme olsa da gelişmeci fıkıh örneklerinden değildir. Bilakis karşıt ve muarız örneklerden biridir. Lakin fıkhın tabii süreç içinde gelişmesi ayrı gelişmeci yani fıkhı vakıaya uydurmak için zorlamacı anlayış ise daha farklıdır. Birincisi, İslamileştirmeye hizmet eder diğeri de sekülerleştirmenin hadimidir. Bağdat Üniversitesi hocalarından olan Nizameddin Abdulhamid, Mefhum el Fıkh el İslami kitabında fıkhın gelişimine ayna tutmaktadır. Örf gibi edille-i şer’iyye unsurlarındaki değişmeler buna istinat eden görüşlerin de değişmesine vesile olacaktır. Bu açıdan fıkhın genel çerçevesi olan ahkam değişmese de örf gibi hususların değişmesiyle birlikte fetva veya ahkamı—ı cüz’iyye değişebilir. Bu, Mecelle’deki ‘ezmanın değişmesiyle ahkamın değişmesi inkar edilemez/Zamanın değişmesiyle hükümlerin değişmesi reddedilemez’ prensibine ve kriterine istinat etmektedir. Ekber Şah dönemindeki gibi dini, modernizme uydurma çabaları olduğu gibi günümüzde de ahkamı, mer’i ve mevcut anlayışa uydurma gayretleri vardır. Bu ise sabiteler karşısında zamanın ruhuna boyun eğmektir.
¥
Modernizm ve sanayi devrimiyle birlikte Batı’da geniş aile yerini çekirdek aileye (nuklear family) terk etmiştir. Post modernizm döneminde ve onun rüzgârlarıyla birlikte çekirdek aile tipi de tepe taklak olmaktadır. Gelişmeci fıkıh anlayışındaki gibi gelişmeci sosyoloji veya aile paradigması anlayışında olanlar da vakıaya göre yaşam biçimleri ve aile modelleri üretmektedirler. Bunun sonucunda eşler arasındaki birlik tanımları ve nikah anlayışı değişmiş ve kriterler dinden bağımsızlaştığı gibi aynı zamanda da kuraldışı haline gelmiştir. Bütün bağlayıcı kurallar ortadan kalkmıştır. İslam ise hem tazminat hukukunda hem de aile üyelerinin furu ve usulünü bağlayan ve onların bakımına amir kolektif dayanışma yükümlülükleri getirmiştir. Adeta İslam aileyi muhkem bağlarla birbirine bağlayarak sosyal devlet anlayışının temelini ve çekirdeğini aile yapısında atmıştır. Önce bunu karşılıklı bakım yükümlülüğü olarak aile içinde vazetmiş ve ardından da Hazreti Ömer dönemindeki gibi devlet uygulamalarına yansıtmıştır. Maalesef gelişmeci aile anlayışı çerçevesinde Polonyalı Hanna Maria Mamzer gibiler post modern dönemde ailenin gelişmelere açık bir biçimde yeniden tanımlanmasını istemektedir. Fiili olarak Batı’da bu tanım gerçekleşiyor ve geleneksel kalıpların yerini post modern birlikte yaşam kalıpları almakta ve nikah farklı cinslerin değil de aynı cinslerin buluşma yuvası haline gelmektedir. GAZETECİLER ve YAZARLAR VAKFI’NIN Rixos Tekirova’da düzenlemiş olduğu Aile Konferansı’nda Arland Tharnton, bu gelişmeci aile anlayışına temas eden ve karşı çıkan bir sunum yapmıştır. Günümüzde gelişmeci fıkıh kapsamındaki nikah örneklerinden birisi bir nevi seyahat evliliği olan zevac-ı misyardır. Batı’daki gelişmeci aile evliliklerine örnek ise aynı cinslerin izdivacıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.