Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan olmak
Disk ve benzeri sol işçi ve memur örgütlerinin Türkiye’yi karıştırma eylemleri fayda etmedi. üniversitelerdeki kargaşanın bağlantıları hemen çözüldü ve halkımız oyuna gelmedi. Aydın Doğan ve yandaş medyanın kışkırtmaları netice vermeyince, iş milletin kursağına kadar gelip dayandı demek ki.
Dünyanın her yerinde bulgur ve pirinç sıkıntısı baş gösterse bile Türkiye’de yine bir şey olmaz. Türkiye bir bulgur ve pirinç deposudur. “Bulgur ve pirinç işinde yine Ergenekon veya onların yan örgütlerinin parmağı mı var acaba” diye sorular havada uçuşuyor.
Bu memleketin yüzde doksanı bulgurla pirince talim ederek karnını doyurmuş bir millettir. üstelik bulgur ve pirinç pilavı fakir yemeğidir. Bizim beslenme alışkanlığımızda bir kaşık bulgurla bir köy doyar.
Kötü bir tezgah pirinçle bulgurun başına gelenler. Vicdanı olmayan insanın dini imanı da olmaz. Bütün hücrelerini paraya ve kargaşaya odaklamış kötü niyetli kişiler, emellerine kavuşmak için çok çirkin bir oyun oynuyorlar. Toplumun genel kanaati böyle.
Tarım Bakanı Mehdi Eker, olup bitenler karşısında şaşkın. “Gerekli stoklarımız var” dedikçe, bulgurla pirinç sıkıntısı baş gösteriyor. Evet, bugün hangi köye yolunuz düşse size istemediğiniz kadar bulgur ve pirinç verirler.
Ayrıca köylülerimizin fakir fukaraya en iyi yardımı bulgur ve pirinçtir. Parası olmadığı için para vermek yerine; ya ekmek, ya bulgur, ya da pirinç verir. çünkü ne bulgur ne de pirinç yanına bir katık istemez. O sebeple insanların temel ihtiyaç maddeleri üzerine oyun oynamak, son derece çirkin bir iştir.
İşin diğer bir garip yanı da bulgur ve pirinç üreticileri de bu fiyatlar karşısında şaşkın. “Ne oldu ki, böyle oldu” diye soruyorlar. Ekmeğini yediği, suyunu içtiği, tarlasından, suyundan beslendiği bir topluma ihanet edenlerin, insan olduğunu düşünmek istemiyorlar.
Türkiye bir tarım ülkesi. Lakin memlekette huzur kalmadığı ve huzur bozucular devamlı nifak tohumları ektikleri için, buğday ve pirinç yerine fitne ve fesat ekiyorlar. ülkemiz topraklarının büyük bir bölümü bomboş yatıyor. Sadece kullanılmayan topraklarımız ekilip biçilse, bırakın Türkiye’yi, dünyaya bulgur ve pirinç ihraç ederiz.
Gelin görün ki, memleketi siyasi ve hukuki krizlere sokarak, sadece kendi rahatlarını düşünen ve bu uğurda hiçbir kötü eylemden geri kalmayan, bu toprakları ve milleti sevmeyen küçük ve imtiyazlı mutlu azınlıklar, akla hayale gelmedik yollara başvurabiliyorlar.
Şunu bilmiyorlar, gerçi bilmelerini de beklemiyoruz. çünkü onlar bu millet tırnağıyla hayatta kalma, ülkesini ve milletini koruma ve kollama mücadelesi verirken, malum çevrelerin ebeveynleri yine fildişi kulelerinde imtiyazlarının tadını çıkarıyordu.
Oysa bu millet kıtlığı en derinine kadar yaşamış bir millettir. Dünyanın neresinde ayrık otlarıyla beslenmiş ve ayakta kalmış bir millet daha vardır. Yokluğun ve yoksulluğun zirvesini yaşamıştır bu millet ve yine de yarına umutla sarılmış ve çıkmıştır.
Dünyanın neresinde babadan oğula, oğuldan toruna birbirinin elbisesini giyerek yoksulluğu yenmiş bir toplum vardır. Fincan fincan gaz yağı kullanarak, sabanına koşacak hayvan bulamayınca kendini koşan bir milletin neslidir halkımız.
Bahçesini belleyecek demir bulamayınca ağaç uçlarını sivrilterek bahçesini belleyen ve yiyeceğini temin eden bir neslin çocukları, bugün ülkesine ve milletine sahip çıkmakta. Galiba problemin ana kaynağı böyle bir neslin işbaşında olması.
Gece yatağına girmek için el kadar pijamalık patiska bulamayan, her nasılsa sadece CHP’lilerin bulduğu ve bulanların da kendi ihtiyaçlarını giderdikten sonra yüksek fiyatlarla köy köy dolaşıp patiska satarak zengin olanlar ve bugün onların beslemelerinin böyle oyunlarını Türkiye çok gördü.
Bu milletin üç şeyi çok önemlidir. “Dini, ailesi ve kursağı.” Türkiye’de istedikleri gibi at koşturamayan ve malum kargaşa, kaos ve tehlikenin sahiplerine baktığınızda, bu üç meseleyi hiç sayan ideolojiye hizmet ettikleri görülür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.