'Keşke Danimarka'ya daha önce gelseydim'
Avrupa Birliği'yle Türkiye ilişkilerinde en sık duyduğumuz şey Kopenhag Kriterleri. 1993'te Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da belirlenen kriterler, siyasi, ekonomik ve topluluk mevzuatının benimsenmesi olarak özetlenebilir. Ama AB ile uyum açısından en kritiği siyasi kriterlerdi. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlıklara saygı gösterilmesinin garanti altına alınması. İki gündür Devlet Bakanı Egemen Bağış ve bir grup sanatçıyla birlikte işte bu kriterlerin kayıt altına alındığı kent Kopenhag'daydık. Sinema sanatçısı Zafer Algöz espriyle karışık şöyle diyordu:
"Biz de Kopenhag'ın kriterlere uyup uymadığını denetlemeye geldik."
İşin şakası bir yana iki günlük geziden dönerken Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, karikatür ve Roj TV krizi nedeniyle iki yıl Danimarka'ya gelmemesini şöyle değerlendiriyordu: "Keşke daha önce gelseydim. Duygusal davrandık. Biz boş bırakınca başkaları o boşluğu doldurdu. Burada konuştuğum parlamenterler birçok şeyi eksik biliyor. Bu gezide gördüğüm bizi anlamaya çalışarak yaklaşmaları. Bu çok önemli."
Sosyal demokratlardan çağrı
Bakan Bağış'ın bir tespiti de protestolarla ilgiliydi. Türkiye'deki yumurtalı protestolara da dikkat çeken Bağış şöyle diyordu: "Eskiden Türkiye'den Danimarka, İsveç ve Norveç gibi ülkelere gelen siyasiler ciddi protestolarla karışlaşırdı. Nerden nereye geldik. Bu ülkelerde çok sayıda Kürt kardeşimiz ve faili meçhul cinayetlerin, işkencelerin yaşandığı dönemden kaçan insanımız var. O dönemin acılarını yaşayan insanlarımız şimdi atılan adımları görüyor. Onlar artık yumurta atmıyor ama anlaşılan yumurta geleneği Türkiye'ye kaymış durumda..."
Kopenhag gezisinde Danimarka parlamentosunun etkili partilerden olan Sosyal Demokrat Parti'nin Türk kökenli milletvekili Hüseyin Araç ile da bir araya geldik. İşçilikten milletvekilliğine yükselen Araç ile daha çok CHP'yi ve sosyal demokrasiyi konuştuk.
İçeride veya dışarıda solla bir biçimde ilişkisi olan herkesin derdi hep aynı: Türkiye'de gerçek sosyal demokrat partiye ihtiyaç var. Danimarka'da milletvekili olan Hüseyin Araç'ın da derdi aynı. Daha söze başlarken şöyle diyor:
"Türkiye'de toplumun sosyal demokrat bir partiye ihtiyacı var. Ama ne yazık ki mevcut partiler bunu karşılamıyor."
Araya girip, "CHP var. Sosyal demokrat olduklarını söylüyor" diyoruz: Cevabı dolaylı oluyor: "Tek tek partiler için bir şey demem ama bizim burada gördüğümüz standartlarda bir parti Türkiye'de yok." Biraz üsteleyip CHP'de Kemal Kılıçdaroğlu'nun değişim yapıp yapamayacağını soruyorum.
"Nasıl bir değişim olacağını merakla bekliyoruz. Avrupa'da çok sayıda Türkiyeli sosyal demokrat milletvekili var. Bizden yararlanmalarını istiyoruz. Daha önce birkaç arkadaş CHP'yle görüşmek için Ankara'ya gittik. O günkü genel başkan bizimle görüşmediği gibi görüşmek için görevlendirdiği parti yöneticisi de saatlerce bizi kapıda bekletti. Bu anlayışla sosyal demokrat parti olunmaz..."
Galatasaray'ı hatırlamak
Kopenhag'a gelip de o muhteşem Galatasaray- Arsenal maçını hatırlamamak mümkün mü?
10 yıl önce 17 Mayıs 2000'de Kopenhag'a Galatasaray'ın UEFA Kupası final maçı için gelmiştim. Kopenhag'da bahar havası vardı ama bir Beşiktaşlı olarak orada gördüğüm Galatasaray havası bir başkaydı.
Gerçekten o maç unutulmaz bir maçtı... Hagi'li, Hakan Şükür'lü, Arif'li ve tabii ki Taffarel'li bir Galatasaray tarih yazmıştı. O gün 10 yıl sonra Galatasaray'ı sorsalardı herhalde Şampiyonlar Ligi'nde final oynar derdim.
Peki ya şimdi? Futbolda ileriye gideceğimize geriye gittik. Neden acaba?