Biz bu dâvâyı niye açmıştık avukat bey?
önceki gün, “312 General Dâvâsı, Sarıkız’ın neresinde?” diye sormuş ve bu dâvânın; “Sarıkız” ve “Ayışığı” kod adlı “darbe plânları”nın kapsama alanları içinde olduğunu yazmıştım...
Bunun, böyle olduğundan, adımın “Hasan” olduğu kadar eminim...
Nitekim, özden örnek’in kaleme aldığı “darbe günlükleri”nin kanıtlanmasıyla ortaya çıkan “diyalog”lar da; bu dâvânın “doğaçlama” değil, “emir-komuta zinciri” içinde açıldığını gösteriyor...
önceki gün de aktardığım gibi; dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi özkök ile dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman arasında, “dâvâ açma-açmama” konusunda “hayli sert tartışmalar” yaşanmış!..
Aytaç Yalman’ın, Org. özkök’e hitaben, “Neden bizimle beraber siz de mahkemeye vermediniz?” sözleri, aslında her şeyi açıklamaya yeterli...
Dikkat edin, “benimle birlikte” değil, “bizimle birlikte” diyor...
Demek oluyor ki, ortada “birden çok kişi” var!..
“Birden çok” kişi yani “312 General!”
Bu “312” rakamı da ilginç!.. O zamanlar da yazmıştım, sanki “TCK’nın 312. Maddesi”ne nazire yaparcasına, “TSK’nın 312 generali!”
Sizin anlayacağınız;
Vakit’e karşı, “organize bir eylem” sözkonusu!.. “Emir-komuta zinciri” içinde gerçekleştirilen “organize” bir eylem!..
“Amaçlarına ulaşabilmeleri” için, herhalde “Vakit’in susturulması” gerekiyordu!..
O HABERİN NERESİ YALAN?
Peki, bu konuda birçok yazı yazdığım, önceki gün de yeniden değindiğim halde, bu konuya tekrar niye döndüm?..
Döndüm, çünkü;
Gazetem Vakit, önceki günkü manşet haberinden dolayı “yalancılık”la itham edildi...
Bu ithamı cevapsız bırakmam mümkün değil!.
Ne demiştik, önceki gün;
“MHP’li Vekil’in Türklük çelişkisi!”
Haberin ayrıntısı da, özetle şöyleydi:
“Emekli Tuğgeneral Kürşat Atılgan, AK Parti hükümetince 301. maddede yapılması öngörülen ve ‘Türklük’ yerine ‘Türk milleti’ ifadesini getirecek olan düzenlemeye partisi ile karşı çıkıyor. Aynı Atılgan, Kars’ın Rus ordusu tarafından işgal edilmesini methetmek için eser yazan aşırı Rus milliyetçisi bestekar Mussorgsky’yi öven Aytaç Yalman’ı eleştirdiği için Vakit’e dava açan 312 general arasında yer almıştı.”
İşte bu haber üzerine; emekli Tuğgeneral ve MHP Adana Milletvekili Kürşat Atılgan, TBMM’de bir “basın toplantısı” düzenleyip, demiş ki;
“Yayınlanan haberde yer alan iddialar gerçeği yansıtmıyor!”
Sayın Atılgan’ın, “bu haber de yalan” dememesi için, öncelikle “haber kaynağı”nı açıklayalım.
Efendim, Kürşat Atılgan’ın “TBMM’de basın toplantısı” yaptığına dair haber, “Anadolu Ajansı”ndan geçti... Tarih 17 Nisan 2008... Saat, 15.46!.. “Ankara” mahreçli haberin “kodu” da, AA0070...
Bunları özellikle belirttim ki, yarın bir gün kalkıp da; “Ben basın toplantısı filan yapmadım” demesin!..
Bunu böylece ifade ettikten sonra, gelelim Kürşat Atılgan’ın sözlerine...
Sayın Atılgan, aynen şöyle demiş:
“Vakit Gazetesi’nde ‘MHP’li vekilin Türklük çelişkisi’ başlığıyla yayınlanan haberde yer alan iddialar gerçeği yansıtmıyor!..
Vakit Gazetesi’nin tavrını, ne basın özgürlüğüyle, ne tarafsız basın anlayışıyla, ne de doğru haber, doğru yorum ilkeleriyle bağdaştırmak mümkün değildir. Bu tahrifat tamamen TCK’nın 301. maddesinde yapılmak istenen ve milletimize, Türklüğümüze karşı hakaretin örtbas edilmesi girişiminden başka bir şey değildir. Ancak güneş balçıkla sıvanamaz.”
Evet, Bay Atılgan aynen böyle söylemiş!..
Şimdi, siz söyleyin Allah aşkına;
“Vakit’in haberinde yer alan iddiaların hangisi yalandır ve neresi tahrif edilmiştir!”
Evet, “yalan” olan nedir?..
Rus ordusunun “Kars’ı işgal” ettiği mi yalandır?..
Bu işgal üzerine, Mussorgsky adlı “Rus bestekâr”ın, işgalci askerleri öven “Marş” yazıp, bestelemesi mi yalandır?..
“Azılı bir Türk düşmanı” olan bu bestekârın, Aytaç Yalman tarafından övüldüğü ve “K.Irak dağlarında Mussorgsky’yi ruhumun derinliklerinde yaşarım” şeklinde sözler sarferttiği mi yalandır?..
İşte bu sözün ardından, yazarımız Asım Yenihaber’in eleştirel bir yazı yazması üzerine, tam “312 general” tarafından dâvâ açılması mı yalandır?..
Gelelim, şu “tahrifat” meselesine...
Vakit, neyi “tahrif” etmiştir?..
Vakit’e dâvâ açan 312 General arasında, Kürşat Atılgan’ın da bulunduğu gerçeğini mi tahrif etmiştir?..
“Vzyatiya Kars” adlı “Türkleri aşağılayan” bir marş yazan Mussorgsky’ye hayranlık duyuyor diye eleştirdiğimiz Aytaç Yalman’la bir olup Vakit’e dâvâ açan bir “Emekli Tuğgeneral”in, bugün kalkıp da “Türklüğe sahip çıkma” adına 301. maddeye direnmesi bir “çelişki” değil midir?..
Eğer “Türklüğe sahip çıkmak”ta samimi isen; o zaman, ben sorarım;
“Bu ne perhiz, bu ne turşu?”
öyle ya;
“312 General Dâvâsı”nın temelinde; “Türklüğü aşağılayan Rus besteci”ye hayranlık duyan bir generalin “eleştirilmesi” var!..
“Türklük hassasiyeti” yüksek olan Sayın Atılgan’dan beklerdik ki;
Aytaç Yalman’ı kendisi de eleştirsin!..
Ama, o ne yaptı?..
Yalman’la birlik olup, Vakit aleyhinde dâvâ açtı!..
İşte bu, “yaman bir çelişki”dir!..
Ama asla, “yalan” ve “tahrifat” değil!..
AVUKATA AçILAN TELEFON VE...
Size, olayın “daha tuhaf” yanını söyleyeyim...
Kalıbımı basarım ki; Sayın Kürşat Atılgan da dahil, birçok general, Av. Bilgin Yazıcıoğlu’na “vekâlet” verirlerken; “kime, neden ve niye” dâvâ açılacağını bilmiyorlardı...
Evet, iddia ediyorum;
Bilmiyorlardı!..
Ama, ne yapsınlar ki;
“Emir büyük yerden”di ve hele askerlikte; “emir, demiri keser”di!..
Sizin anlayacağınız, o dâvâ, “emir-komuta” ile açıldı!..
Buyrun, işte ispatı:
Dün, bizim Serdar Arseven’in de yazdığı gibi; Vakit’te “MHP’li Vekil’in Türklük çelişkisi” başlıklı haberi okuyan MHP Adana Milletvekili Kürşat Atılgan, hemen telefona sarılıp, Av. Bilgin Yazıcıoğlu’nu aramış;
“Sayın avukat!.. İnternete girdim, bizim dâvânın dilekçesini bulamadım... Niçin açmıştık biz bu dâvâyı?!?”
Lütfen dikkat!..
Dâvânın açılmasının üzerinden “5 yıl” geçmiş!.. Gelin, görün ki; “Vakit’e dâvâ açması” için “vekâlet” veren Kürşat Paşa, “o dâvânın niye açıldığını” bilmiyor!..
Yorum sizin!..
VAKİT, NASIL “VAKIF” OLDU?
Yine iddia ediyorum ki; sadece Kürşat Atılgan değil, "312 General"den çoğu, "kime, niye ve neden?" dâvâ açtıklarını bilmiyorlardı!..
O kadar bilmiyorlardı ki;
Vakit diye bir gazeteden, Asım Yenihaber adlı bir yazardan haberleri yoktu...
Kalıbımı basarım ki, "yazı"yı da okumamışlardı!..
Ama, "maneviyatımıza dokundu, onurumuz incindi" diye dâvâ açtılar!..
"Görmedikleri" bir gazetede yer alan, "adını duymadıkları" bir yazarın "okumadıkları" bir yazısından nasıl incindiler, ben hâlâ anlayabilmiş değilim!..
Bunu özellikle iddia ediyorum...
Ve bunu sadece "Atılgan-Avukat diyaloğu"na dayanarak da söylemiyorum.
Başka ispat örnekleri de var!..
Buyrun, iki örnek:
Düşünebiliyor musunuz; Trabzon’daki bir generalimiz, Ankara’daki Avukat Bilgin Yazıcıoğlu’na, noter kanalıyla “vekâletname” gönderiyor...
İfade, aynen şöyle:
“25 Ağustos 2003 tarihli VAKIF gazetesinde yayınlanan makale nedeniyle; makale yazarı Asım Yenihaber, VAKIF gazetesi sorumlu müdürleri ve VAKIF gazetesi aleyhine açılabilecek...”
Daha önce de dediğim gibi;
Generalimiz, eğer “Vakit” diye bir gazetenin varlığından haberdar olmuş olsaydı, gazete adını tam üç defa “Vakıf” yazan noter kâtibini uyarır ve “Vakıf değil, Vakit olacak” derdi!..
Demek ki;
Bu gazete, “ilgi alanı” dışında!..
Ama, “dâvâ” açtı!..
Ve böylece;
“Dünya hukuk tarihinde bir ilk” yaşanmış oldu!..
öyle ya;
“Vakıf gazetesi” aleyhinde açılan bir dâvâdan, “Vakit gazetesi” mahkûm oldu!..
Güler misiniz, ağlar mısınız?..
YENİHABER, OLDU YENİBAHAR!
Olay; “Vakit”in, “Vakıf”a dönüşmesiyle de sınırlı değil!.. Bu dâvâ, birçok “gariplik”le dolu!..
Bunlardan biri de; Ankara’daki Asım Yenihaber’in, Ardahan’a giderken, “telefon tellerinde değişim” geçirerek, “Asım Yenibahar”a dönüşmüş olması!..
Artık; “emir tekrarı” mı yapılmadı, yoksa “kodlama”da mı bir hata yapıldı, orasını bilemiyorum!..
Bildiğim şu ki;
Ankara’da aleyhine dâvâ açılan Asım Yenihaber dostumuz, Ardahan’dan dönüp dosyaya girinceye kadar, “Yenibahar” oldu!..
Evet, o günlerde Ardahan’da görevli generalimiz, noter kanalıyla Av. Bilgin Yazıcıoğlu’na gönderdiği “vekâletname”de aynen şöyle demiş:
“25 Ağustos 2003 tarihli Vakit gazetesinde yayınlanan makale nedeniyle; makale yazarı ASIM YENİBAHAR, Vakit gazetesi sorumlu müdürleri ve Vakit gazetesi aleyhine açılabilecek...”
Demek oluyor ki;
Ankara’dan “telefon” eden Av. Bilgin Yazıcıoğlu veya bu dâvâyı “organize” eden bir başkası; ismi ya yanlış telâffuz etti, ya da not alan generalimiz yanlış anladı!..
Ki, bu yüzden; bizim Yenihaber, Ankara’ya “Yenibahar” olarak döndü!..
Siz olsanız;
Tüm bu “gariplik”lere bakıp da şaşmaz mısınız?..
Hele düşünün;
Generalimiz, “Vakıf gazetesi” aleyhinde vekâlet veriyor, ama avukat “Vakit gazetesi”ni mahkûm ettiriyor!..
Bir başka generalimiz “Asım Yenibahar”a dâvâ açması için vekâlet veriyor, ama avukat bey; Asım Yenihaber’den de vazgeçtik, Mehmet Doğan’ı mahkûm ettiriyor!..
Gelin de çıkın bu işin içinden, çıkabilirseniz!..
O YAZIYI OKUYUN PAŞAM!
Uzun lâfın kısası...
"Bu pilâv, daha çoook su kaldırır!"
Ama burada kesiyor ve sormak istiyorum Bay Atılgan'a:
Bu dâvâ, böyle bir süreç yaşadı... Peki, burada "yalan" olan nedir, "tahrifat" nerededir?..
Bana kalırsa, avukat beydeki "iddianame"yi değil de, siz en iyisi mi Asım Yenihaber'in 25 Aralık 2002 ve 25 Ağustos 2003 tarihli yazısını okuyun!..
Ve görün bakalım;
O yazıda "generaller"e mi eleştiri vardır, yoksa "sadece Aytaç Yalman'a" mı?..
Okuyun!.. Okuyun!.. Göreceksiniz; "Ben bu yazıya mı dâvâ açtım?" demekten kendinizi alamayacaksınız!..
-----------
Ateş olmayan yerden duman çıkar mı?
İlk önce, Yasemin çongar gündeme getirmişti... Bir “Kuvvet Komutanı’nın Anayasa Mahkemesi üzerinde baskı yaptığını” iddia ediyordu... Hatta, bazı mahkeme üyeleri, “Biz, bunu torunlarımıza nasıl anlatırız?” diye itiraz edip, gözyaşı dökmüş!..
Ama, “komutan” demiş ki;
“Ya 367 ile gereğini yaparsınız ve Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’nı engellersiniz, ya da biz gereğini yaparız!”
Sonuçta, mahkeme “gereğini”(!) yaptı ve askeri rahatlattı!.. Ama, Gül daha sonra “Cumhurbaşkanı” seçildi... Şimdi de, başkaları “gereğini yapmaya”(!) çalışıyor!..
Bu konu, çok tartışıldı... Eli kalem tutanların çoğu, “asker”leri veya “mahkeme üyeleri”ni açıklama yapmaya çağırdı... Zira, Yasemin çongar, “Ben yazdıklarımın arkasındayım!” diyordu.
Bu çağrılar üzerine, Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Tülay Tuğcu, dün bir açıklama yapıp dedi ki;
“367 kararından önce; ne bir komutan, ne de bir asker ya da sivil kişiden; değil tehdit, ima dahi gelmemiştir!”
Demek oluyor ki, Yasemin çongar’ın yazdıkları uydurma!!!..
Ama, “gerçek” olan bir şey var: “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz!”