İstiklâl Marşı kurtuldu mu?
Mehmet Âkif’in yazdığı ve bugün heyecan duyarak okuduğumuz İstiklâl Marşı değil de mesela yarışmada dördüncü olan şiir millî marş yapılsaydı ne düşünürdünüz?
Elbette bu abesle iştigal olarak nitelendirilebilir. Çünkü Mehmet Âkif’in şiiri tartışmasız millî marş olarak kabul edilmiş, Meclis’te milletvekilleri tarafından ayakta dinlenmiş ve alkışlanmıştır. İşte o günün 90. yıldönümüne (12 mart 2011) yaklaştık. İstiklâl Marşı da gündemimize beklenmedik şekilde giriverdi.
İstiklâl Marşımızın bestesinin telif haklarının bir Alman firmasında (veya meslek kuruluşunda) bulunduğu ve bu kuruluşun Almanya’daki bir Türk okulundan telif hakları talebi, dikkatlerimizi tekrar İstiklâl Marşı’nın bestesine çevirdi. Marşın bestesinin kamulaştırılması gündeme geldi ve bu hassas konunun daha fazla dallanıp budaklanmasını önlemek isteyen hükümet besteyi kamulaştırmak için harekete geçti.
İstiklâl Marşı’nın metninde her hangi bir şüphe ve tereddüt yok. Onun hangi şartlarda yazıldığını, Meclis’de nasıl kabul edildiğini ve rakipsiz olduğunu, yani ikinci, üçüncü veya dördüncü bir şiirin olmadığını herkes biliyor.
Marşın sözleri böyle ama, bestesi öyle değil.
İstiklâl Marşı büyük bir şairin eseri ve kendiliğinden söylenivermiş gibi tabii, heyecan uyandıran bir metin. Bestesi için aynı şeyi söyleyebilir miyiz?
Onu ilk defa söyleyenlerle, yıllardır söyleyenler arasında neredeyse fark yok. Milyonlarca halk kitlesi tümden öğrenme özürlü mü?
Marşın ilk mısraını hatırlayalım:
“Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak.”
O al bayrağın zihin semanızda dalgalanmaya başladığını hissediyorsunuz değil mi?
Hadi bir de marş olarak, bestesiyle söyleyelim:
Korkma sönmez bu şafaaak!
-larda yüzen al sancaak!
Biz vatandaş olarak bu marşı söylerken, neredeyse elli yıldır sıkıntı çekiyoruz. İşi daha derinlemesine bilen müzikçiler ise bu müzik özürlü bestenin ızdırabını çekiyor.
Merhum İstiklâl Marşı şairimizin vefatının 50. yıldönümünde (1986) düzenlediğimiz bir sempozyumda müzik konusundaki otoritesi tartışılmaz üstadlarımızdan Cinuçen Tanrıkorur bu ızdırabı uzun uzun izah etmişti.
Cinuçen bey İstiklâl Marşı bestesinin değiştirildiğini göremeden gitti. Dört sene önce, Mehmet Âkif’in vefatının 70. yıldönümünde düzenlediğimiz bilgi şölenine yaşayan bir mûsıki ustamız ısrarla katılmak istedi. Biz de buyur ettik. Bakın söylediklerine:
“Yalnızca iki kıt’ası müziklendirilmiş olan şiirin sekiz mısraındaki 117 hecenin 53 tanesinde prozodi hatası mevcuttur. Kelime gruplarının nağmeye denk düşmemesi demek olan periyot hatası ise 13’tür. Türkçe okuma kurallarına ters düşen vurgu hatası 14’tür. Budanmış veya kelime gruplarından doğan anlamsız hece veya hece gruplarının sayısı ise 12’dir.” (Reha Sağbaş’ın bildirisi, Türkiye Yazarlar Birliği’nin 2007 yılında basılan Mehmet Akif Ersoy Bilgi Şöleni bildiriler kitabında mevcuttur).
Bu kadar kusurlu bir besteyi nasıl doğru dürüst okuyacaksınız ve neresini düzelteceksiniz?
(Konu önemli, yarın da devam edeceğiz)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.