“Tayyip bey haddini aştı”
Wikileaks dedikoduları piyasaya ilk düştüğünde üç boyutlu senaryoya dikkat çekmiştim. ABD Başkanı Obama’yı hizaya getirme, küresel rekabetin oyun sahası Avrasya’da denklemi yeniden kurma ve Başbakan Erdoğan’ı etkisizleştirme...
Operasyonun arkasındaki güç ise Neoconlar, küresel sermaye ve İsrail lobisiydi.
Kafe gazetecileri ve twitter aydınlarını bir kenara bırakırsak, aradan geçen zaman içinde uzman analistler arasında bu yöndeki yorumların giderek taban tuttuğunu, ellerinin altında sayısız istihbarat notu bulunan siyaset ve devlet adamlarının da benzer açıklamalar yaptığına tanık olduk.
Ve önceki gün Obama, Erdoğan’ı arayıp üzüntülerini dile getirdi
İki lider ne konuştu bilmiyorum. Ama güven tazelediklerini düşünüyorum. Zira böyle bir çatışmanın kazananı olmaz. Üstelik Obama’nın daha fazla zarar görme, operasyona destek verdiği düşünülen İsrail’in de evdeki bulgurdan olma ihtimali yüksek.
Kaldı ki Türkiye’nin iç dinamikleri, bu dış kaynaklı senaryoya hayat şansı tanımıyor. AK Parti karşısında Kemal Kılıçdaroğlu ile alternatif oluşturma ve koalisyon şartlarını zorlama projesi giderek zayıflıyor.
Ecnebi senaristler, Kemal Bey’den umudunu kesmiş gözüküyor.
MHP Lideri Bahçeli’nin Wikileaks dedikodularına gösterdiği reaksiyonda AK Parti ve CHP arasında koalisyonunu zorlayan MHP’siz siyaset stratejisine duyduğu öfkenin rolü yadsınamaz.
O halde?
Bir süre daha Erdoğan’la yaşamaya alışacaklar, alışıyorlar. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun
Türkiye’den iki yangın söndürme uçağı isteyip ardından barış diplomasisine canhıraş dalışı, Başkan Obama’nın özür telefonu, böyle okunmalıdır.
Peki, bunca Wikileaks gürültüsü neden koparıldı? Yarın daha beter dedikodular yayınlanırsa ne olacak?
Hafta içinde görüştüğüm, Wikileaks yazışmalarının odağındaki çok önemli bir şahıs, siz ona ister Emin Çölaşan’ın “minik kuşu”, ister Fehmi Koru’nun “dostu” muamelesi yapın fark etmez, dedi ki: Çok önemli bir Amerikalı yönetici, bu belgeler yayınlanmadan kısa süre önce bana, ‘Tayyip Bey haddini aştı’ dedi.
Yani Tayyip Bey’e haddi bildirilecek! Wikileaks dedikodularının ortalığa saçılması, bir nevi “had bildirme” manifestosu ya da Burhan Kuzu jargonuyla Türkiye’ye fırlatılmış çift sarılı yumurta...
Haddini aşmanın ne anlama geldiğini hepimiz biliyoruz. Artık Türkiye, üzerinde kolayca oyun kurulan bir ülke olmaktan çıktı. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun ifadesiyle, bir ayağı Anadolu’da diğer ayağı 360 derecelik açıyla tüm dünyayı dolaşan bir ülke konumundadır, bölgesel bir güçtür.
Bu durumda zihinlere takılan bir başka soru var: Gizli belgeleri deşif
re ederek dış politikanın şekillendirilmesi, Amerika açısından akılcı bir yol mu?
Görüştüğüm şahsın cevabı şöyle oldu: “Bu belgeler, Amerikan hükümet belgeleridir, bir çeşit iç yazışmadır, karar niteliğinde olmadığı için bağlayıcılığı yoktur, Amerika’yı biraz mahcup eder sıkıntıya sokmaz. Eğer bunlar ulusal güvenlik belgeleri olsaydı, Julian Assange şimdi sağ olmazdı.”
Bu ifadeden, ortalığa saçılan metinlerin Amerika için adam öldürmeyi gerektirecek kadar “Çok Gizli” nitelikte olmadığını anlıyoruz.
İsviçre hesabıyla ilgili iddialar?
Cevabın bu kısmını dikkatle okuyun: “1 Mart tezkeresinden sonra hükümetin Amerika ile ilişkileri bozulunca elçiliğe dedikodu yağmaya başladı. O metnin nasıl yazıldığını çok iyi biliyorum. Büyükelçi Eric Edelman her şeyden haberdardı. Hesap iddiasının kaynağı M.G.’dir. Görüşme İstanbul’da oldu. Büyükelçinin itiraz ettiği ancak buna rağmen merkeze gönderilmiş tek mesaj vardır, o da bu hesap mesajı değildir.”
Sohbet sırasında hem M.G.’nin açık şeklini hem büyükelçiye rağmen Washington’a gönderilmiş mesajın içeriğini anlattı. Edelman’ı günahsız gösteren Türk basınındaki yazılarla ilgili de ilginç detaylar aktardı, başka zaman anlatırız.
Bir de Wikileaks metinlerinin açıklanmayan bölümleri var. Obama nelerin sızdığını biliyor mu? Türkiye, bundan ne ölçüde haberdar?
Devam edelim: “Wikileaks’in elindeki tüm belgelerden Amerikan yönetimi haberdar. Hangi yazışmaların sızdığını biliyorlar. Türkiye’yi de genel çerçevede bilgilendirdiler, ayrıntıya girmediler.”
Bu bilgi, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Washington dönüşü bir grup AK Partili milletvekiliyle yaptığı görüşmedeki şu sözleriyle örtüşüyor: “Wikileaks’e sızan yazışmalarla ilgili olarak bize bilgi verdiler.”
Son not Erdoğan ile Büyükanıt arasındaki Dolmabahçe görüşmesiyle ilgili: “Wikileaks’i iç politikada kullanan bazı kesimler Dolmabahçe görüşmesi üzerinden başka bir tartışmayı açmak istiyor. Bir dönem Büyükanıt’a yakın olan M.B. isimli bir şahıs, bir yazarla (ismi bizde saklı) görüştü.”
Dolmabahçe’den ne çıkar bilemem, dış kaynaklı operasyonun iç uzantıları seçime doğru suyu bulandırmak için her türlü enstrümanı kullanmak niyetinde.
Ancak Obama’nın özür telefonu ve İsrail’in Türkiye diplomasisi, Wikileaks salvosundan şimdilik umduğunu bulamadığını ya da yeniden pazarlık masasına oturmaya niyetlendiğini gösteriyor.
Wikileaks’ten yeni iktidar çıkarmayı umanlara duyurulur.