Sünni açılımı ne zaman!
Kürtçe yayın tamam da, Kürtçe hutbe ne zaman?..
Ya da Gürcüce hutbe, Arnavutça hutbe ne zaman? Mesela ne zaman Çingenece hutbe okuyacağız?..
Ezan Arapça olacak. Hutbenin Arapça bölümleri de var ve olacak elbette, ama bir bölümün de o halkın dilinden olması gerek. Gürcüce, Arapça, Çerkezce, Boşnakça, Arnavutça mesela..
Mesela mutlaka bir camide İngilizce hutbe okunmalı..
Eskiden olsa Rumca hutbe okumak bile gerekebilirdi.. Müslüman olan bir sürü Rum vardı..
Almanya’da Türklerin gittiği camilerde Türkçe, Arnavutların gittiği camide Arnavutça hutbe okunmuyor mu?
Aslında güzel bir proje var İstanbul için, hangi semtte kim daha çok yaşıyorsa, Türk dünyasının bakiyesi ya da eski zamanların mirası toplulukların yaşadığı bölgelerde o dilde hutbe ve vaaz verilecek camilerin inşası.
Özbekler tekkesi filan gibi, Özbek camii, Gürcü camii, Çerkez Camii, Azeri camii, Çeçen camii, Çingene ya da Roman camii...
Cami Allah’ın evi, elbette her Müslümana açık olacak, ama orada aynı zamanda o Müslümanlar buluşabilmeli. Yanında oranın mutfağını sunan bir lokanta mesela, hediyelik eşya çarşısı..
Hani Karaköy’de Arap Camii diye bir yer var ya.. Taa Fetih öncesi, Asrı Saadet’ten bu yana, Müslüman Arap tüccarların geldikleri bir mekan.. Mesela Cuma günü İstanbul’daki bütün Araplar orada buluşmuş olur bu vesile ile..
Patrikhane’nin bir çok talebine katılıyorum.. Ama mesela Patrikhane, daha önceki isyanlar ve Kurtuluş Savaşı yıllarındaki bir takım yanlışlardan dolayı, bu yanlışların olmaması gerektiğini söylese, ne kaybeder?..
Biz de Heybeliada olsun, daha başka bir çok konuda, yanlışlarımızı kabul edelim..
Patrikhane’de “Kin Kapısı” olarak bilinen kapı ile ilgili, tamam haksız bir uygulama olabilir, ama bunun faturasını bugüne çıkartmanın, tarihi kavga için malzeme olarak kullanmanın kime faydası var?..
Bizimkiler de az değil yani. O çevreye, sokaklara ne isimler vermedik ki..
Sonuçta tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş. Kimse kendi yanlışından dönmek, kimse yanlışlardan dolayı özür dilemek istemiyor..
Büyük-küçük ne fark eder, yanlış yapan özür dileyecek ve yanlışından vazgeçecek, bu iş bu kadar kolay ve basit..
Politik dengeler, hesaplar, kaygılar o kadar fazla ki.
Mesela Patrik kendisi için istediklerini, Batı Trakya’daki Müslüman kardeşlerimiz için de isteyebilir mi?
Aynı soruyu Batı Trakya’daki kardeşlerimiz için de sorabiliriz.
Aslında birbirimizle uğraşmak yerine, mesela hep birlikte, dini eğitim, öğretim, cemaatin nikah, miras ve talak gibi konulardaki inançlarının hayata geçirilmesi, dini vergilerin matrahtan düşülmesi konularını konuşmalıyız..
Alevi açılımını konuşuyoruz da, Sünni açılımı ne zaman olacak?
Dini vergilerimizi ne zaman matrahtan düşeceğiz ve bunları bir fonda toplayacağız?
Diyanet ne zaman özerkleşecek ve dini vakıflar ne zaman Diyanet’e bağlanacak?
Dini eğitim Diyanet’in denetiminde olacak? Çocuklarımıza okutulacak din derslerinde ne zaman bizim görüşümüze başvurulacak? İmam hatipler, ilahiyat fakülteleri ne zaman Diyanet’e bağlanacak?.. Diyanet ne zaman helal sertifikası vermeye ya da bu sertifikayı verecek kuruluşları denetlemeye başlayacak? Hac ve umre işi ne zaman cemaate bırakılacak? Ne zaman kendi radyo ve televizyonu, yapım stüdyoları olacak?..
Bugünkü din derslerinin Sünni olduğunu kim söylüyor?
Camilerimizde dini dersler ne zaman kapsamlı bir projeye dönüştürülecek?
İmamlar ne zaman siyasi iradeye hesap vermekten kurtulacak ve cemaatin maslahatı ile ilgilenmeye başlayacaklar? Yani ne zaman namaz kıldırma memuru gibi görülmekten kurtulacaklar?.. Diyanet ne zaman ekümenik olacak? Bunlar Müslümanlar için mümkün olmadan, ötekiler için de kolay kolay mümkün olmaz.. Hukuki bir düzenleme yapılacaksa, bu herkes için olmalı.
Daha cevabını arayan bir sürü soru var..
Sahi Sünni açılımına sıra ne zaman gelecek?
Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.