Kurultayın sonucu, CHP'yi de aşacak...
Yarın CHP'de, siyasette domino etkisi yapabilecek bir kurultay var. 80 kişilik Parti Meclisi için seçim yapılacak. Parti Meclisi, CHP'de çok önemli. Çünkü milletvekili adayları orada belirleniyor.
Parti Meclisi'nde Kılıçdaroğlu ağırlık kazanamazsa, liderliği tartışmalı hale gelecek, partiye hakim olamayacak. Onun için Kılıçdaroğlu, "blok liste"de, yani kendisinin hazırlayacağı bir listede ısrar ediyor. İki ihtimal var.
Birincisi, Baykal ve Sav'ın istediği gibi çarşaf liste benimsenebilir. Sav ve Baykal'ın desteklediği isimler de kazanırsa, Kılıçdaroğlu, 5 ay sonraki genel seçime süngüsü düşmüş olarak gider.
İkinci ihtimal, Kılıçdaroğlu'nun dediği olur, blok liste kazanır. Bu durumda kurultay çok kavgalı geçecek demektir.
Her iki ihtimalde de 12 Haziran'da yapılacak genel seçim öncesinde, CHP'nin havaya girmesi çok zor olacaktır. Hele bir de üstüne, AK Parti karşısında üçüncü bir seçim yenilgisi gelirse, CHP, tarihî hesaplaşmadan kaçamaz.
CHP ve onun temsil ettiği zihniyet, ister endişeli modernler densin, ister "laik kesim" densin bu yüzleşmeye/hesaplaşmaya mahkûmdur.
Türkiye'de biraz da ağır bir tasnif ima eden bir "kutuplaşma" var. Dindar, muhafazakâr, milliyetçi, sağcı nasıl derseniz deyin bir ana gövde var. Seçmen bazında bu yüzde 60-65'e tekabül ediyor. Bir de kendini, cumhuriyetin sahibi gibi gören elitçi-laik-modern bir kesim var. Bu da yüzde 35-40'a tekabül ediyor. Şaşırtıcı bir biçimde, ana gövde, Türkiye'yi ve çağı, laik-modern kesimlerden hızlı okudu ve değişime omuz verdi. Bizim kuşak -ki 68'in sağ tarafıydık ve kavgacıydık- çok karşı olduğumuz Avrupa Birliği üyeliği konusunda 180 derece değiştik. Şimdi düşünüyorum; Hıristiyan Kulübü dediğimiz AB'ye üyeliğimize neden bu kadar destek veriyoruz? Bunun en önemli nedeni, muhafazakâr demokratlar olarak kendimize güvenimizdir.
Bir muhasebe yaptık ve şunu kabul ettik: İnancımızı, değerlerimizi yaşayacağımız ve tamamen bize ait bir dünyayı, küreselleşme gerçeğine rağmen kuramayız. Dünyadan tecrit olamayız, ama dünya ile entegre olabiliriz. Bizim yaşam tarzımıza, inancımıza saygı gösterilen, insanî değerlerle bezenmiş, ferdin hürriyetlerinin ve özgürlüklerinin sağlandığı ileri bir demokraside, başka inanç sahipleri ile farklı yaşam tarzlarına sahip insanlarla birlikte, bir arada yaşayabiliriz. Kendimiz kalarak, evrensel insani değerde buluşabiliriz. Tek bir şeye ihtiyacımız var. Kendimize güvenmek... Biz o güvenin sahibi olduğumuzu gördük ve "değişime, ilerlemeye, paylaşmaya varız" dedik.
Laik-modern kesim, bu cesareti gösteremiyor ve statükoya destek vermeye devam ediyor. Ayrıca değişimin, AK Parti iktidarı gibi kendilerine çok ters gelen bir iktidar tarafından gerçekleştiriliyor olması, onları büsbütün endişelendiriyor. Hayat tarzlarına müdahale edileceğini, bu ülkenin kendileri için yaşanmaz hale geleceğini düşünüyorlar. Bu endişeler vehimlere, korkulara dönüşüyor. CHP içindeki çatışmanın, yeni bir seçim yenilgisi getireceğini düşünerek daha da panikliyorlar.
Belki muhafazakâr demokrat iddiasında olan bizlerin de yanlışları vardır. Ama bir arada yaşamayı, iç barışı sağlamayı, birbirimizin konumuna saygılı kalmayı gerçekten, içten isteyen makul insanların, büyük çoğunluğu teşkil ettiğini ve bir arada yaşamanın sigortasını da, teminatını da onların oluşturduğunu, ah laik-modern kesime bir anlatabilsek...
CHP kurultayının sonucu, bu açıdan bakıldığında CHP'li seçmen için üzücü olabilir. Ama asıl mesele, Türkiye'de bir arada yaşamanın insani, adil, hoşgörülü zeminini kurabilmek.
Şahsen ben CHP kurultayının sonucu ne olursa olsun "oh olsun" demeyeceğim. CHP'nin, bir muhasebe şansı yakalamasını, demokratikleşme rüzgârlarıyla ilerleyen değişime omuz verecek yeni bir CHP'ye ihtiyacımız olduğunu tekrarlayacağım. Başka hiçbir yere değil, sadece halka dayanan bir CHP'nin, çıkış yolunu da bulacağına inanıyorum...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.